ANTALYANIN KAHYASI

Antalya ve Dünya Kenti Meselesi…

Son yıllarda moda haline gelen Dünya Kenti benzetmesine Antalya’nın da ilave edilmesi, bu kentte yaşayan bizleri belki sevindirir ama, bizim gerçekten Dünya Kenti olup olmadığımızı tartışmamız gerektiğine inanlar tarafındayım.

Öncelikle Dünya Kenti ifadesini biraz irdelemek gerekecek herhalde…

Dünya kenti; ürettiği mal ve hizmetler, semboller ve kültür ürünleri ile ortaya çıkan kentler olarak tarif edilirken, aynı zamanda finans hareketlerinin ve uluslararası kurumsal yapıların yoğunlaştığı kentler de akla gelmektedir. Dünya kentleri bu yapıları ile dünya ölçeğinde hacim ve hız olarak artan ekonomik ve siyasi trafiğin kontrol edildiği merkezler olarak da ifadesini bulmaktadır.

Bu yönü ile baktığımızda da bugün Paris, Newyork, Londra, Tokyo ve Frankfurt gibi kentler Dünya Kenti sayılabilir.

Hemen aklıma yöneteninden yönetilenine kadar herkesin, her lafında başında Dünya kenti olarak adlandırdığı Antalya gelince, biraz başımızı öne eğmemiz gerekiyor.

Son yıllarda kapitalizmin yaratmaya çalıştığı bir de “Uluslararası Kent” olgusu konuşulmaya başlandı. Aslında bu kentler de Dünya kenti olma yolundaki aday kentler gibi. Ya da benin algıladığım bu. Belki bizim için Antalya’yı, turizm alanındaki tanınırlılığı nedeniyle uluslararası arenada adı sık duyulduğu için bu sınıfa sokabiliriz.

 

Antalya Dünya kenti değil

Şimdi gelelim bizim Antalya’ya. Ya da Türkiye’de Dünya Kenti yakıştırması yapılan benzer illerimize…

Bir defa yoğun göçle birlikte gelen gecekondulaşma ve çarpık yapılaşma ile baştan Dünya kenti olmaya bile aday gösterilemeyecek Antalya ve benzeri kentlerde toplum kesimleri arasında ekonomik ve sosyal eşitsizlikler, buna dayalı olarak hızla artan kentsel fakirlik, kentlerin akıllı ve de düzenli gelişmesine de engel teşkil eden nedenlerin başında gelmektedir.

Her şeyden önce hızlı nüfus artışı nedeniyle yerel yönetimlerin hizmete yetişemediğini kabul etmemiz lazım. 2000’li yıllara gelmeden başlayan kanalizasyon altyapısının hala devam ettiğini söylemek, ya da dünya kenti yakıştırması yaptığımız Antalya’da hala 60 bin gecekondudan söz etmek bilmem beni haklı çıkarır mı?

 

Hizmete aç ve sahipsiz kent

Yerel yönetimlerde temel hedef insana hizmetse, Antalya gibi yoğun göç alan ve hızlı nüfus artışının sahnelendiği kentlerde hizmetin tamamlanması mümkün değildir. Bugün yapılan ve günün şartlarına göre yeterli genişlikte olan yollar aradan fazla değil 5-10 yıl geçtikten sonra ihtiyaca yetmemektedir. Kenti yönetenlerin sorumsuzluktan uzak, hizmet adına yaptıkları yanlışları da üst üste koyarsak nasıl bir sonuç ortaya çıktığı da gözlerimizin önündedir.

Antalya denince; turizmle müthiş bir ivme kazanmış, her geçen yıl artan cari açıkla başı derde giren Türkiye’nin ödemeler dengesinde önemli bir yer işgal etmiş, tarım ve ticareti ile de kendine yeten bir kentten söz ediyoruz. Üstelik siyasi nedenlerle merkezi yönetimin destek vermediği kendini bazı konularda aşan bir kentten…

İşte bu kendine yetme söz konusu olunca;

  • Antalya hayırseverlerin yaptırdığı okullarla başarı peşinde koşar,
  • Siyasi malzeme haline getirildiği ve birilerinin rant hesapları söz konusu olduğu için bu koca kenti bir statı bile yoktur. Bir otelin statında süper lig maçları oynar…
  • Sporda birçok başarıya imza atan bu kentin doğru dürüst bir spor salonu yoktur, hele yüzme havuzu hiç yoktur.
  • 1950’li yıllardan bu yana devletin sadece turizm alanında el attığı bu kentin Allah vergisi doğal limanı, burnunun dibindeki Burdur, ya da Isparta’dan demiryolu bağlantısı sağlanamadığı için çalışmaz. Üstelik İç Anadolu ve Marmara’ya tren yolu ile bağlanmanın önemi ortada dururken…
  • Dışarıda bakınca her türlü sorunu çözüme kavuşmuş gibi görünen bu kent, bir sorunlar yumağı girdabının tam ortasındadır.
  • Sadece Kepez ilçesi sınırları içinde 60 bin gecekondu kentin baş ağrısıdır. Sadece Muratpaşa ilçesi sınırlarında 600 civarında kaçak yapılaşma tespit edilmiştir. Kentte imar planları sürekli revize edilirken, belediye meclislerinde gündemin yüzde 90’ını plan tadilatları oluşturmaktadır. Üstelik rant uğruna kaçak yapılaşma ilçelere, hatta deniz kıyısındaki belde ve köylere sıçramıştır. Adrasan koylarında mahkemenin kaçak olduğu için yıkım kararı verdiği 80’e yakın yapı Adrasan Belediye Başkanı’nın bu konuda 10 ay hapis cezası almasına rağmen keyfi tutumu ve iktidarın belediye başkanı olmanın avantajını kullanması nedeniyle yıkılamamaktadır. Tabiri caizse Antalya top yekün yağmalanmaktadır.
  • Dünyada tek örneği Elmalı ilçesinde kalan Sedir ormanlarının da aralarında olduğu yeşil doku içinde sadece son 3 yılda yandaşlara 1500 maden ve taş ocağı ruhsatı verilmiştir. Bu cennet kentin doğası da katledilmektedir.

 

Bu listeyi daha da uzatabiliriz. Ancak bizim bu Dünya Kenti söyleminden artık vazgeçmemiz ve şapkamızı çıkarıp artık önümüze bakmamız lazım. Hem dünyayı, hem kentleri, insan onuruna yaraşır yaşam alanlarına dönüştürme konusunda gayret gösterelim… İşte o zaman belki Dünya kenti de oluruz, neden olmasın?...

Yayın Tarihi
25.07.2011
Bu makale 10550 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!