ANSİAD, uzun adı ile Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği, bana göre Antalya’nın olmazsa olmaz kurumlarının başında geliyor. Çünkü burada bir araya gelen işadamları ödedikleri vergilerle bu kenti ayakta tutuyor. Onlara bu kentte yaşayan herkesin borcu var.
Bu sütunlarda birkaç kez konu ettim. Eleştirenler, haklı olduğumu söyleyenler çıktı. Hepsinin fikrine saygılıyım. Ancak olay fikir bazından çıkıp, silahların kuşanıldığı düelloya dönüştü. Silahlar çekildi, ihraçlar ve istifalar başladı. Şu kadarını söylemeliyim ki, iktidar kavgası için hem ihraçlar, hem de istifalar bu koca kuruma yakışmadı.
Peki bu kavga nasıl başladı ve neden bu kadar uzun sürdü?
ANSİAD’da bir sonraki dönem başkanlık yapacak kişi, kongre öncesi toplanan Yüksek Danışma Kurulu’nda (YDK) belirleniyor. Bir önceki seçimde Ali Rıza Akıncı YDK’nın kararlarına uymayarak, belki de arkadaşlarının baskısı ile aday oldu ve seçimi kazandı. İşte ne olduysa bundan sonra oldu. ANSİAD ikiye bölündü. Hatta biraz da siyasete bulaştı. Hatta daha da ileri giderek bazı üyeler ANSİAD’ı AKP’nin teslim aldığını da söylediler.
ANSİAD’da 24 Mayıs’ta yapılacak önseçim niteliğindeki YDK toplantısı öncesi yönetimin salt aidat ödemedikleri gerekçesiyle biri eski başkan 4 kişiyi ihraç etmesi büyük yangının ilk kıvılcımları oldu. Bu haksızlığa dayanamayan eski başkanlardan Bekir Bülent Özsoy da istifa etti.
Şimdi iki görüş var: Birincisi “ölen ölür kalan sağlar bizimdir” diyen taraf, ikincisi “ANSİAD misyonunu tamamlamıştır, kendilerini, siyasete bu kadar teslim eden kişilerle bu iş yürümez” diyenler.
Oysa böylesi güçlü bir kurumu batırmak yerine aklıselimin galip gererek bütün sorunların YDK toplantısında çözümlenmesidir. Bunu da küskünlükleri bir kenara bırakarak yapacak olan kişiler zaten içlerinde var. Öncelikle kurucu başkanlık yaparak ardından bu kurumu 1990 ile 1999 yılları arasında 5 dönem yöneten, şimdi de Antalya milletvekili olarak başarılarını taçlandıran Sadık Badak ile eski başkanlar Güngör Peşken, Bekir Bülent Özsoy, Mustafa Talat Sözen, Hilmi Ünsal ile aday olmayacağı bildirilen mevcut Başkan Ali Rıza Akıncı’ya, en önemlisi de bu kişiler dahil tüm üyelere her zaman ağabeylik yapan Hüseyin Çalık, İbrahim Şencan, Mustafa Çalık ve Ahmet Acar gibi isimlere de büyük bir görev düşüyor. Benden söylemesi…
Bu da olmadı
Önceki gün AA bülteninde bir haber düştü sayfalarımıza. Orman Genel Müdürlüğü, ilköğretim öğrencilerine orman sevgisini tiyatro ile aşılama kararı almış.
Orman Genel Müdürlüğü'nün kurduğu tiyatro grubu, Demre'nin Beymelek Beldesi'ndeki Saz İlköğretim Okulu ve ilçe merkezindeki 80. Yıl Cumhuriyet İlköğretim Okulu öğrencilerine ''Sincap Sinsin'' adlı oyunu oynamışlar.
“Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” demek geliyor insanın içinden. Küçük yaşta tiyatro ile orman sevgisi aşılanan çocuklar, büyüyünce, tıpkı şimdinin büyükleri gibi ormanı neden katlederler, ağaçları maden ocakları ve turistik tesisler için feda ederler acaba? Hem de Cumhurbaşkanı onayı ile. Bunu anlamak mümkün değil, aslında ben abdalım…
Akıllı kart mı?
Hangi iş olursa olsun şayet bir kentin, bir ulusun menfaati sözkonusu ise o işte ben fayda-maliyet hesabına bakarım... Bize üniversitede bunları öğretti hocalarımız. Şimdi fayda-maliyet hesabı yaptığımda bu ANKART’ın Antalya için çağdaş bir uygulama olduğunu düşünüyorum. Akıllı Kart ya da ANTKART’la ilgili birçok arkadaşım, genelde de olumsuz yazılar yazdılar. Şüphesiz onlar da kalemlerini halkın şikayetleri doğrultusunda kullandılar. Onlar yazdıkça da bazı aksaklıklar giderildi. Şimdi bu uygulama artı ve eksileri sorarsanız;
Önce artıları;
Birincisi, her zaman yakındığımız kentiçi ulaşımda kayıtdışı sona erdi. Bu durum ülke ekonomisi için önemli. O yüzden uygulama tüm yurda yayılmalı diye düşünüyorum.
İkincisi, uygulamanın otobüs, tramvay ve dolmuşlarda aynen uygulanması yolcu açısından bir artı olarak gözüküyor.
Üçüncüsü, yolcularla sürücüler arasında diyaloglara, para bozdurup, para üstü almaya gerek kalmadı, zaman kaybı büyük ölçüde giderildi.
Dışarıdan gelen konuklarımız ve kartını henüz alamayanlar için 2 ve 5 seferlik kartların fahiş fiyatla satılması uygulaması gelen eleştiriler üzerine sona erdi. Şimdi kartı olmayanlar, 1 YTL ödeyerek şoförlerde bulunan kartla bilet alabiliyor.
Eksilere gelince;
Birincisi; ANTKART şirketinin bu hizmetleri karşılığı aldıkları yüzde 11 komisyonun yüksek olduğu, bundan sadece yüzde 2’lik bölümü belediyeye verdiği ve bunun da adil olmadığı yönündeki eleştiriler de vatandaşı hiç ilgilendirmiyor. Yani bu komisyon yüzdesinin yüksek oluşu nedeniyle vatandaş artı bir para ödemiyor. Onlar aralarında toplanıp, komisyonun oranı konusunda anlaşabilirler.
İkincisi, başta emekliler olmak üzere fotoğraflı kart alanlar için alınan kart parasının hala çok yüksek olduğu inancım sürüyor.
Üçüncüsü ve en önemlisi bu kadar kartlara para verdik. Her şey dokunmatik. Kartı uzaktan da göstersen ana makine hemen algılıyor. Peki o kocaman çıkan kağıda ne gerek var. Kağıt ithal eden bir ülkede bu kadar gereksiz kağıt tüketimi yazık ve hatta günah...
Ehh ne diyelim, pek sevmediğim bir laf ama, “göç yolda düzelir...”
GÜLMECE:
Bu da delilerden...
Akıl hastanesinden iki deliyi salıvereceklermiş. Doktorlar kendi aralarında. "Bunlara son bir test yapalım da görelim akılları başlarına gelmiş mi?" demişler. Bunun üzerine iki deliyi bir masa başına getirmişler. Masanın üzerine bir kavanoz dolusu siyah zeytin, bir kavanoz dolusu da canlı hamamböceği dökmüşler ve "Buyurun beyler, yiyiniz." demişler. Delillerden bir tanesi hemen zeytinlere saldırmış, ötekisi araya girmiş, "Önce kaçanları yiyelim, öbürleri nasıl olsa duruyor!"
İki deli hastaneden kaçmaya karar verirler gece olunca planı yapıp kaçarlar ve ertesi gün hastaneye tekrar dönerler arkadaşları sorar neden kaçtınız da tekrar geldiniz?
Deliler cevap verir: “Bugün provasını yaptık yarın kaçacağız” derler... (Teşekkürler Deniz)
GÜNÜN SÖZÜ
İnsanoğlunun yapacakları, hayal ettikleri ile sınırlıdır.
Macar atasözü