Doğası, denizi, güneşi ile ülke ekonomisine milyar dolarlar kazandıran Antalya'nın kanayan yarası şu maden ocakları... Sayıları 500'ü aştı... 'Mermer ihraç ediyoruz, döviz kazanıyoruz' diye böbürlenenler, doğayı katlettiklerinin görmezden geliyorlar. Ankara maden arama iznini veriyor, devletin temsilcisi Vali çaresiz ... 'Tek yetkili Maden Tetkik Arama. yapacak birşeyimiz yok'' diyor. İktidar olmanın gücü ile maden ocağı ruhsatları elden ele sahip değiştiriyor, rant paylaşılıyor, toplum sessiz.
Birlik olamadıkları için inandırıcılıklarını yitirmiş, üç-beş çevrecinin çabası nafile.
Hepsine tamam da, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Madencilik Komitesi'nin sedir katliamı iddialarına karşı yaptığı açıklamaya ne dersiniz? Açıklama uzun ama özeti şöyle:
"Sahada yaptığımız incelemeye göre Bölgede 800 yıllık sedir ağacı bulunmuyor. Sahada 100-150 yıllık ağaçlara nadiren rastlandı. Bahse konu Hisançandır Maden Ocağında firmanın sahada çalışma yapabilme hakkını veren Kanuni tüm izinlerin alındığı tespit edildi. Madencilik faaliyetleri geçici faaliyetlerdir(!) Sahada yapılan faaliyetler sona erdiği zaman alan yeniden ağaçlandırma yapılarak, daha sağlam ve genç ağaçlar yetişmesine olanak sağlanmak üzere Orman Müdürlüğüne verilen ve taahhüt edilen rehabilitasyon projesi çerçevesinde yeniden ormanlık alan haline dönüştürülecektir. Üstelik ocaklar bulunduğu bölgede istihdam yaratmaktadır. Maalesef yapılan haberler yatırımcı firmalar toplum nezdinde zor durumda bırakılmaktadır. Yatırımcıları günah keçisi durumuna düşürmeye kimsenin hakkı yoktur. Haberlerde geçen kelimeler tek tek incelenmiş ve tamamının gerçek dışı olduğu anlaşılmıştır''
Bu açıklamaya söylenecek o kadar çok şey var ki;
Bakın size "yazıklar olsun'' demeden önce birkaç sözüm var:
- 800 yıllık ağacı kesmediler de 100-150 yıllıkları mı kestiler? Bulsalar onları da keseceklerdi. Siz kaç yaşındasınız? 150 yıllık bir ağaç kaç nesilde oluyor, hesabı-kitabı iyi bilen, haberlerdeki kelimeleri dahi tek tek inceleyen değerli komite üyeleri bunu hesap ettiniz m acaba?
- Firmanın sahada çalışma hakkını veren Kanuni tüm izinler de alınmış. İşte bizim derdimiz de bu ya. Bu izinlerin nasıl verildiğini sizler bilmiyor musunuz?
- Madencilik faaliyetleri geçici imiş, siz külahıma anlatın o'nu. Şimdiye kadar hangi maden ocağı kapandıktan sonra yeniden ormanlık alana dönüştürülmüş bir tane örneğini gösterin. Çubuk Beli'ne çıkarken, geceleri korku filmi çekiliyor hissini veren Ocak ben Antalya'ya geldiğim 35 yıl önce vardı, her geçen gün alanını genişleterek büyüyor, hangi geçicilikten bahsediyorsunuz siz?
- Yatırımcı firmalar gazetelerde çıkan haberler yüzünden toplum nezdinde zor durumda kalıyorlarmış. yatırımcıyı günah keçisi durumuna düşürmeye kimsenin hakkı yokmuş. Biz mi zorla davet ettik onları? Gazeteciler ve çevreciler bir de kendilerinden özür dileyelim isterseniz.
- Yarattıkları istihdamı çok merak ediyorum. 10 kişimi, 20'mi. Bırakın istihdamı, maden ocaklarına karşı çıkan bölge halkı ile görüşebiliyorlar mı, onu söylesinler.
- Ve hepsinden önemlisi bu açıklama; Antalya'nın en büyük sivil toplum örgütü ATSO'ya yakıştı mı? Bu kente sahip çıkmak görevi olan bu dev kuruma, Antalya kamuoyunun karşısında doğamızı katleden madenciye sahip çıkmak oldu mu?
Evet oldu mu Sayın Çetin Osman Budak? Bu kent için yaptıklarınızı bilen biri olarak ATSO'dan bu kenti yok sayan böylesi bir açıklamaya nasıl izin verdiniz? Sizden kamuoyuna, ''Antalya Cennetine maden ocağı ruhsatı verilmemeli, verilenler de iptal edilmeli'' şeklinde bir açıklama beklerdik aslında.
Bu kentte kimse sermaye ya da yatırımcı düşmanı değil. Bu kentte yaşayan herkes Atalarından tertemiz, bakir aldığı bu kenti; doğayı kirletmeden, bozmadan gelecek nesillere bırakmak istiyor. Bunu yaparken de yanlış yatırımlara bayrak açıyor. Sivil toplumu temsil eden önemli bir kurum olarak gördüğümüz ATSO'nun bu kent adına herkesten önce tepki koyması gerekirken kenti talan edenlerin yanında olmasını şahsen anlayamıyorum.
Bu düşüncede olan herkese ''Allah sizi bildiği gibi yapsın'' demekten başka da elimden bir şey gelmiyor...
***
Bizim vekiller nerede?
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan dün Mersin'de Girişimci İşadamları Derneği'nin ödül törenine katıldı. Babacan; Mersin’in hak ettiği yatırımlara en kısa zamanda kavuşmasını arzu etiklerini belirterek, Mersin’in hızlı trenle Konya üzerinden Ankara ve İstanbul’a bağlanması projesinin birkaç yıl içinde tamamlanacağını söyledi. Mersin'e övgüler yağdıran bakan Babacan, Mersin’in Türkiye için son derece önemli bir il olduğunu vurguladı. Mersin deyince akla hemen bir liman kenti ve lojistiğin geldiğini, Mersin’in aynı zamanda sanayi ve tarım kenti olduğunu dile getiren Babacan, 3 üniversitesiyle artık bir eğitim şehri haline de geldiğini kaydetti.
Şimdi bu yatırımların hepsi Mersin'e yapılsın, isteriz ve kıskanmayız. Ama gelin görün ki, bir yetkili bakan da çıkıp, yıllık 15-16 milyarlık turizm girdisi ile ülke ekonomisine çok büyük katkı veren Antalya'yı hızlı trenle buluşturacaklarını söylesin. Neredeee? Tam tersi bize gelince hızlı tren projesinin Antalya için 2023'den önce ele alınmasının mümkün olmadığını söyler.
Bu konuda Sadık Badak'ın verdiği çabayı biliyoruz, ama tek başına kaldığı için yetmiyor. Diğer vekillerimiz neredesiniz? Biliyoruz, kiminiz yeniden seçilme derdinde, kiminiz kavga peşinde... Antalya halkı bunları unutmayacak, bilesiniz...
***
Antalya Gazetesi
Büyükşehir Belediyesi yöneticileri 1922'de kurulan ve bu ülkenin Kurtuluş Savaşı mücadelesinin bayraktarı olmuş Antalya Gazetesi'nin belediyeye girmesini yasaklamış, bununla da kalmayıp aboneliğini de iptal etmişler.
Bu haberi okuyunca gerçekten mesleğim adına çok üzüldüm. Birincisi yayınlarını beğenir ya da beğenmezsiniz; halkın bilgi edinme ve haber alma özgürlüğünün önemli bir aracı olan gazetenin belediyeye girmesini yasaklamak demokrasi anlayışı içinde olduğuna inandığımız, hele hele başında da gazetecilikten ekmek yemiş bir meslektaşımızın olması dikkate alındığında çok da uygun görünmüyor. Şahsen Menderes Türel kardeşimizin bu olaydan haberdar olmadığı inancımla ''yanlış hesap Bağdat'dan döner'' demekle yetiniyorum. Aksi Türel'e yakışmaz...