Bir meczup çıkıyor ve diyor ki;
“10 Kasım'da saat 9'u 5 geçe kenefe gidin, Mustafa Kemal'in verdiği zararı Yunan yapmazdı, keşke yunan galip gelseydi” diyor, hükümet edenler ses çıkarmıyor. Çünkü onlar için kırmızı şapkalı bu deli, tarihçi ve bilim adamı(!)
Aslında bu adama meczup bile demek doğru değil, hiç değilse meczup Tanrı sevgisi nedeniyle aklını yitiren kişiye, ne konuştuğunu bilmeyenler için söylenir.
Toplum Atatürk’e dil uzatan bu muhtereme kızıyor, sosyal medyada cevap veriyor, kamuoyu bu kişiyi iyiden iyiye tanıyor.
Tam bu söyledikleri unutuldu diyeceğimiz bu 10 Kasım’da bu deli adamın bir ziyaretçisi var. Kucağında bir dizi kitapla, sözde tarihçiyi evinde ziyaret eden kişi, dinimizin temsilcisi Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş… Yalova Üniversitesi Rektörü iken bu göreve Cumhurbaşkanı tarafından bu kutsal göreve atanan kişi.
Bu önemli görevin Başkanı 1982-1993 yılları arasında İstanbul Fatih Müftülüğüne bağlı çeşitli camilerde din görevlisi olarak vazife yapmış.
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde 1987’de Tefsir Anabilim Dalında “Kur’an’daki Tekrarlar” isimli teziyle Yüksek Lisansını, 1993’te ise Dinler Tarihi Anabilim Dalında “İlâhî Dinlerde Melek İnancı” isimli teziyle doktorasını tamamladı. Sonrası da profesör ve yürü ya kulum…
Başkanlığa atandıktan sonra kendisine verilen görevleri başarı ile yürütüyor.
***
10 Kasım’dan bir gün önce Cuma vaaz ve hutbelerinde Atatürk’ün adından dahi söz etmeyen ve ettirmeyen muhterem başkanımız 10 Kasım günü anma törenine katılmak yerine, kamuoyuna mesaj verircesine tarihçi meczubu ziyaret ediyor.
***
Merak ettim, Diyanet İşleri Başkanlığının görevlerine baktım. Kendi sitesinde bakın ne diyor?
“Diyanet İşleri, ‘din işlerini yürütme kurulu’ adıyla cumhuriyetin ilanından sonra kurulmuştur. (Atatürk tarafından) Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik kapsamında devlete sadece bilgilendirme sunmakta ve görüş bildirmektedir. Diyanet İşleri resmi bir kurum olarak din işlerini yürütmekle mükelleftir.
Diyanet İşleri, din ile ilgili işlerin istişare edilmesi, karara bağlanması, yayınlanması, din kurumlarının yönetmeliği, tüzüğü, kanuna uygunluğu ile ilgili düzenlemeler oluşturmaktadır”
Özetlemek gerekirse Diyanet İşleri Başkanlığı;
*Dini sorunların çözümünde görev alır.
*Dini soruların cevaplandırılmasını sağlar.
*Dini konularda halkın aydınlatılmasını sağlar.
*Halkın dini ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlar.
*Din kurumlarını yönetir ve yönlendirir.
*Eğitimde içerik hazırlar ve geliştirir.
*Din merkezlerine memurlar atar.
*Dini günlerin ve namaz saatlerinin duyurulmasında görev alır.
*Ramazan etkinliklerinin ve kurban etkinliklerinin yapılmasında görev alır.
*Cami ve kursların açılışlarına izin verir ve destekler.
*Ulusal, yerel ve uluslararası dini yayınların yapımında izin verir ve destekler.
*Cuma namazlarında hutbelerin içeriklerini düzenler.
*Din görevlilerin istihdam edilmesini ve memuriyetlerini düzenler.
*Hac ve umre organizasyonları yapar.
*İnsani yardım amacıyla organizasyonlar yapar.
*Eğitim, sağlık, güvenlik, barınma ihtiyaçlarını karşılar.
***
Peki Diyanet İşleri Başkanı’nın, Cumhuriyetin Kurucusu, lider, önder, kurtarıcı, dünyanın saygı duyduğu Mustafa Kemal Atatürk’e her fırsatta dil uzatarak hakaret eden, bunu bildiği halde bu meczubu, üstelik o’nun ölüm yıldönümünde, 10 Kasım günü ziyaret etme görevi hangi kitaplarda yazılı? Ya da bu görevi size kim verdi? Sizin bir ton göreviniz varken, gerekli olmadığı halde, kendinize görevden vazife çıkarmanıza, halkın aklı ile alay etmenize, ahalinin gösterdiği tepki az bile. Halkın; sizin bu kutsal görevinizden istifanızı istemesini doğal karşıladığınızı ve gereğini yapacağınıza inanıyorum.
Şayet bunu yapmazsanız, artık benim ve benim gibi düşünenlerin Diyanet İşleri Başkanı olamazsınız. Dileğim; yaptığınız bu ziyaretin hesabını bu dünyada vereceğinize inanmadığım için, Allah huzurunda öbür dünyada verirsiniz.