ANTALYANIN KAHYASI

Akdeniz Üniversitesi niye bu hale geldi? Yazık değil mi?

Akdeniz Üniversitesi ile ilgili uzun zamandır yazmıyoruz. Sanmayın ki sindirildik. Ya da korkumuzdan yazmıyoruz. Ancak yazmama konusunda  bir gerçek var ki, yazıyor, çiziyorsunuz, gazetecilik görevinizi yerine getiriyorsunuz, kendinize göre yanlışları dile getiriyorsunuz ve karşılığında hakim huzuruna çıkıyorsunuz. Bir başka yargı mensubu aynı yazılar nedeniyle muhatap kişiyi hakim karşısına çıkarmak istiyor. Nasıl bir dünya, ya da nasıl bir yargı demeyin, oluyor dünyamızda. Yaşıyorsak kabullenmek zorundayız.

Neyse çok uzattım. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş. Bugün öyle yapacağım. Ne araştırmalarımı, ne duyduklarımı, ne elimdeki belgeleri, ne de gördüklerimi yazacağım. Bu kez köşemi aylardır yazıp da lafımı dinletemediğim Akdeniz Üniversitesi'nde olup bitenleri, o kurumun içinde çalışan, hatta tüm öğretim üyeleri ile elemanlarının bünyesinde barındıran ''Akdeniz Üniversitesi Elamanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Taha Karaman'ın sözlerini aktaracağım. Sayın Savcılara duyuırulur bu benim değil başkanın görüşleridir ve resmi basın bültenidir. Ama hakkında yine dava açacaksanız hazırım.

Buyurun efendim, ben söylemiyorum içerde huzur içinde çalışamayanlar (!) söylüyor:

 

''Akdeniz Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği  Başkanı Prof. Dr. Taha Karaman, düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüklerine aykırı olarak, dernek faaliyetlerine karşı yaratılan antidemokratik uygulamaların kabul edilemez olduğunu belirterek “Yaşatılmaya çalışılan hukuksuzlukların ortadan kaldırılması için ilgili savcılıklara suç duyurusunda bulunulacaktır'' dedi.

Baskılar arttı

Akdeniz Üniversitesi'nde akademisyenler üzerindeki baskıların her geçen gün artarak devam ettiğinin altını çizen Prof. Karaman,“Böylesi  ortamların, üniversitelerin en önemli unsuru olan akademisyenlerin enerji ve  motivasyonları ile bilgi üretimlerine olumsuz etki yapmaları kaçınılmazdır” şeklinde konuştu.

Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ertan Yılmaz’ın, hastanedeki görevinden alınıp, meslek nitelikleri ile bağdaşmayan, Sağlık, Spor ve Kültür Dairesi’nde görevlendirilerek, asli yükümlülüklerini yerine getirmesinin engellenmesi; derneğimizin bilimsel toplantılarına bile çeşitli engeller çıkartılması; öğrenciler hakkında, gereksiz yere, birçok soruşturmanın açılması son dönemlerde yaşanan olumsuzlukların somut örnekleridir.

 

Yalan ve yanlış ihbarlar

Son olarak dernek yönetim kurulu üyesi, Tıp Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. İlker Belek hakkında dilekçe Kanunu hükümlerine aykırı, adresi olmayan ve yalan-yanlış ihbarlardan başka bir şey içermeyen dilekçeler dayanak yapılarak soruşturma açıldığını ifade eden Prof. Dr. Karaman, “Sayın Belek, Akdeniz Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği adına  basın açıklamasını okumuştur. Bu açıklamada ülkede yaşanan olumsuz değişimleri ve bunların yaratacağı sorunları belirtip, aydınlanmanın simgesi olan üniversitelerde, bilime yatırım yapılmasına öncelik verilmesi gerektiğini vurgulamıştır” dedi.

 

Yeni Başkan Prof. Dr. Karaman açıklamasını şöyle sürdürdü:

 

'' Akdeniz Üniversitesi’nin Sevgili Öğretim Elemanları ve Değerli Antalyalılar…

Türkiye’nin, tüm kurumlarıyla yeniden yapılandırılması sürecinden geçirildiği günümüzde, üniversitelerde yaşanan olumsuzluklardan payına düşeni almaktadır. Askeri darbe ürünü bir yasayla oluşturulan YÖK aracılığıyla, özerkliği ve demokratik işleyişi engellenen üniversiteler, yeni bir Yüksek Öğrenim Yasası ile, hem piyasa koşullarına terk edilmekte, hem bilimin merkezi olma özelliğinden uzaklaştırılmakta, hem daha sıkı ve antidemokratik bir cendere içine sokulmaktadır.

Genel olarak, ülkemizde yaşananlara paralel şekilde, Akdeniz Üniversitesi özelinde de akademisyenler üzerinde, baskılar her geçen gün artarak devam etmektedir. Böylesi  ortamların, üniversitelerin en önemli unsuru olan akademisyenlerin enerji ve  motivasyonları ile  bilgi üretimlerine olumsuz etki yapmaları kaçınılmazdır.

Üniversitemizde çok sayıda öğretim üyesi hakkında soruşturma açılmış olup, bazıları devam eden bu soruşturmaların son olmayacağı, aksine yenilerinin ekleneceği yönünde yaygın bir endişe hakimdir. İlgili bölümlerin görüşleri ve/veya, akademik kurul kararları alınmadan, alınsa da önemsenmeden, özel tanımlanmış koşullarla, dışarıdan öğretim üyeleri getirilip, bu üniversiteye yıllarca hizmet etmiş akademisyenlerin önüne geçirilerek, ”liyakat” ilkesi yerine, “biat” kültürü çerçevesinde, hak etmeden atanmaktadırlar.

Akademisyen olma bilinci ve sorumluluğu içerisinde, kendi anabilim dalındaki bu tarz kadrolaşmalara karşı karşı çıkan, Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ertan Yılmaz’ın, hastanedeki görevinden alınıp, meslek nitelikleri ile bağdaşmayan, Sağlık, Spor ve Kültür Dairesi’nde görevlendirilerek, asli yükümlülüklerini yerine getirmesinin engellenmesi; derneğimizin bilimsel toplantılarına bile çeşitli engeller çıkartılması; öğrenciler hakkında, gereksiz yere, birçok soruşturmanın açılması son dönemlerde yaşanan olumsuzlukların somut örnekleridir.

Hukuka tamamen aykırı fiili durum yaratarak, türbanlı öğrencilerin üniversiteye girmelerine karşı, yönetimin isteği doğrultusunda, durum tespit tutanakları hazırlayan öğretim elemanlarının soruşturulmasıyla üniversitemizde başlatılan baskı süreci, daha da yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. Bunun son örneği, yönetim kurulu üyemiz, Tıp Fakültesi öğretim üyesi, Doç. Dr. İlker Belek hakkında açılan soruşturmadır. Akdeniz Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği’nin yaptığı bir basın açıklamasında, ülkede yaşanan olumsuz değişimleri ve bunların yaratacağı sorunları belirtip, aydınlanmanın simgesi olan üniversitelerde, bilime yatırım yapılmasına öncelik verilmesi gerektiğini vurgulayan yönetim kurulu bildirisini okuyan meslektaşımız, Dilekçe Kanunu hükümlerine aykırı, adresi olmayan ve yalan-yanlış ihbarlardan başka bir şey içermeyen dilekçeler dayanak yapılarak soruşturulmaktadır. Söz konusu dilekçelerde Tıp Fakültesi öğretim elemanlarının, kendi aralarındaki, haberleşme amaçlı internet yazışmaları, Anayasal ve yasal haberleşme hakları hiçe sayılarak suç unsuru olarak gösterilmek istenmektedir.  İşin acı tarafı, aslında suç unsuru taşıyan ve hiç dikkate alınmaması gereken bu dilekçelerin, yönetimce delil olarak gösterilmek istenmesidir. Siyasi düşünceleri üzerinden Sn.Belek’e hakaretler de içeren dilekçelerin, yönetim tarafından, kendi çalışanını koruma sorumluluk ve yükümlülüğünü unutarak işleme konması, asla benimsenemeyecek bir uygulamadır. Ne yazık ki, İlker Belek hakkında şikayet dilekçesi verenler, Tıp Fakültesi’nde muhafazakar hekim yetiştirilmesini talep edebilmektedir.

Düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüklerine aykırı olarak, derneğimizin faaliyetlerine karşı yaratılan antidemokratik uygulamaların hepsi bizim için kabul edilemez nitelikte olup, yaşatılmaya çalışılan hukuksuzlukların ortadan kaldırılması için ilgili savcılıklara suç duyurusunda bulunulacaktır.

Bilim tarihi, karanlığın tüm güçlerine karşı sürüp gelen, ama bir türlü bitmeyen mücadelelerin öyküsü olarak tanımlanmaktadır. Ulusların gelişme süreçlerinde,en etkili itici güçlerinden olan üniversitelerde yaşananlar, kaçınılmaz şekilde, tüm toplumu ilgilendirmekte ve etkilemektedir.Bu nedenle,üniversitede ve toplumda yaşananlarla ilgili olarak farkındalık yaratmak ve bilim  savaşımını sürdürmek için, akademisyen olmanın verdiği sorumluluk çerçevesinde, yaşanalar, tüm açıklığıyla, sizlerle paylaşılmaya devam edilecektir.

Laik, parasız, bilimsel ve demokratik üniversite mücadelesinde derneğimizi yalnız bırakmayıp, bizimle birlikte sahip çıkacağımıza kuşkumuz yoktur''

 

İşte böyle... Ben kimseyi suçladım mı? Hayır... Sadece bu koca üniversitedeki koca koca adamların szilere duyuramadıklarını sesleri olmaya çalıştım. Acaba yukarıdaki satırlarda suçlanan ve dini bütün geçinerek o koltuklarda oturup her türlü hileye başvuranlar vicdanlarını nasıl rahat ettirecekler? Öbür dünyada nasıl hesap verecekler acaba?

Yayın Tarihi
25.03.2013
Bu makale 11585 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Sayın Kahya; Üniversitelerimiz maalesef kapalı bir kutu. Neler olup bittiğini ancak, kendi içerisindeki çıkar çatışması, pazarlık ve paylaşım anlaşmazlığı olduğundaı anlarız. Birisi İstanbul Üniversitesi'nde birisi de Hacettepe Üniversitesi'nde olmak üzere iki tane defolu öğretim üyesi hakkında suç duyurusunda bulundum. Sonuç mu? Birisi hakkında soruşturma bile açılmadı diğerini de kibarca sen bir emekliliğini iste dediler. Şimdi her ikisi de çatır çatır profesör emekli maaşı alıyor.

Yrd. Doç. Dr. İbrahim Baykan 26.03.2013

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!