Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, meclisin son oturumunda uzun süredir konuşmadığı eski yönetimle ilgili ince mesajlar verdi. Menderes Türel dönemindeki bazı ihaleler ve çeşitli işlemlerle ilgili yaptığı suç duyurularına ilişkin 15 aydır gelişme kaydedilemediğini söyleyip, bazıları için verilen görevsizlik kararlarına ilk kez ince ayarla tepki koydu. Hatta sonunda son çare olarak konuyu basına taşıyacağını da iletti.
SORU NEREDEN GELDİ?
Akaydın, meclis üyelerinin kentin sıkıntılarına ilişkin sorularını cevaplandırırken, MHP Grup Sözcüsü Mustafa Reşat Oktay'ın tramvay ile Antalya halkının zarara uğratıldığını söylemesi ve bu konunun sorumlularıyla ilgili ne gibi işlem yapıldığına yönelik sorusu Hoca için yetti.
Aslında yanlış yorumlanmaması için Hoca’nın söylediklerini burada aynen vermek istiyorum. Belki gazete haberlerinde okudunuz ama tekrar olacak:
''Yönetim ahlakım gereği, eğer Antalya kamusuna mali olarak zarar verilmişse bunları tespit ederim ama yapabileceğim tek şey vardır. Kendi personelimse idari soruşturma açarım, değilse suç duyurusunda bulunurum. Ben Antalya Cumhuriyet Savcılığına tespit ettiğim konularla ilgili 3 tane önemli suç duyurusunda bulundum. Ondan sonra bu yargıya intikal etmişti, ağzımı kapattım oturdum. Kısmen Antalya kamuoyuna yansıdı. Ben yansıtmadım tabi ki ama yakında yansıtabilirim. Çünkü duyduğum doğruysa, 15 ay geçti ve bana hiçbir haber gelmedi. Savcılık takipsizlik kararı vermedi. Görevsizlik kararı verdi. Görevsizlik kararı ne demek? 'Ben bunun içinden çıkamadım, bunu Mali İdareler Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığına devrediyorum' demek. Bundan bu ülkede ne çıkabilir, ne çıkamaz takdirini size bırakıyorum. Sonuna kadar takipçisi olacağım. Bu görevsizlikler beni ikna etmemiştir. Ve eğer yargının gündeminden çıktıysa bunu yavaş yavaş basına da taşıyacağım. Bunu bugüne kadar hiç yapmadım. Kimin ne yaptığını anlatacağım. Ama bunun için hukuk büromuzdan yazı bekliyorum. Hiçbir suç unsuru yoksa başka bir mahkemeye, savcılığa taşıyacağım. Sonuna kadar takipçisiyim. Hiç kimse 'ucuz ucuz biz bunlardan aklandık' dememeli. Neticede hakim değilim, savcı da değilim. Üzerime düşen görev yaparım. Halının altına bir şey süpürmem''
Şimdi Hoca’nın bu sözlerine yorum getirmek gerekirse verilen mesajlar bana göre şuydu:
Birincisi hükümetin yargıyı ele geçirme çabalarında başarılı olduğu ve bu nedenle ki, AKP’li belediyeler hakkında yapılan suç duyurularının sümenaltı edildiği, savsaklandığı, uzun zaman içinde karar verilmeyerek unutturulduğu, bu nedenle de yargının bağımsızlığının zedelendiği;
İkincisi bazı suç duyuruları ile ilgili verilen görevsizlik kararları ile dosyaların iktidara havale edilerek, bir sonuç çıkmamasının sağlanacağı, bunun da hükümet-yargı ilişkisini ortaya net bir biçimde koyduğu;
Üçüncüsü ise; ülkede güven bunalımı yaşanırken, yine son çarenin basın olduğu gerçeği…
Çünkü Hoca konuşmasında açık ve net olarak, “Yargıdan sonuç alamazsam konuyu basına taşıyacağım” diyerek belki de ilk kez bir siyasetçi, son yıllarda unutulan basına güveni gündeme getirdi.
BUNUN ADINI SİZ KOYUN
Madalyonun bir de öbür yüzüne, ya da yüzsüzlüğüne bakalım isterseniz. Akaydın bunları söylerken söz alan AKP Grup Sözcüsü Murtaza Tamyürek ise, Hoca’nın iddilarına cevap vermek, ya da suç duyurularının ne olduğunu söylemesini istemek yerine, , ''Ama siz kendi meclis üyesi hakkında suç duyurusunda bulunan belediye başkanları arasında bir ilk oldunuz” diyerek kendileri ile ilgili suçlamaları adeta es geçti. Hatta daha da ileri gidip, iktidar olmanın kendilerine verdiği gücün etkisi ile, “Yargı konusunda serzenişleriniz var. Bir şey çıkmadığını kendiniz de söylüyorsunuz. Fuzuli yere neden uğraşıyorsunuz? Bir şey yaptığınız yok zaten kalan 3,5 seneniz de öyle geçip gidecek'' dedi. Ben bu kadarına pes diyorum, isterseniz bunun adını da siz koyun…
YUMUŞAK İNİŞİN SEBEBİ BELLİ
Hoca’nın konuşmasının son bölümünde anlaşıldı ki; suç duyurularının biri, aralarında Meclis üyesi Tamyürek'in de bulunduğu 19 kişiyle ilgili suç duyurusuydu. Akaydın Hoca bu konuda
''Ben farklı bir siyaset tipi çizeceğimi aylardır söylüyorum. Ben sadece sizin için değil kendi partilim olan Kepez Belediye Meclis Üyesi için de suç duyurusunda bulundum. Büyük bir olasılıkla suçsuz olduğunu düşünerek bulundum. Babamın oğlu olsa, böyle bir şey varsa 'gereği budur' der yaparım. O suç duyurusunda bulunduğumda senin isminin olduğunu bilmiyordum. Ben de çok sempati uyandırdığın için üzüldüm. Hakikaten o gece uyumadım. Şehitler Haftası diye duygu sömürüsünde bulunup Türk bayrağını, şehitleri böyle çok ucuz kullanmayalım. Hepinizden rica ediyorum. Oradaki bilginin Şehitler Haftasıyla ilgisi yok. Çeşitli etkinlikler için, bir gazetenin de içinde bulunduğu şirketler grubuna aynı kalemlerde birer hafta arayla faturalar kesilmiş. Bunun akılla mantıkla alakası var mı?''
DEVAMI GELMELİ
Hoca’nın burada sadece Tamyürek’in anlayacağı dilde, şehitler haftasını da karıştırarak, usulsüz kesilen faturalarla ilgili açıklamasını kamuoyuna da yapması gerekir. Madem son çare gördüğü medyadır o zaman oturup, elindeki belgeleri medyaya, daha doğrusu kamuoyuna açıklamalıdır. Aksi halde suçlananlar Hoca hakkında bu imaları nedeniyle suç duyurusunda bulunur, ya da hoca kamu vicdanı önünde bildiklerini açıklamadığı için suçlanır, en önemlisi de suça ortak olmuş olur.
Aslına bakarsanız geçmişle ilgili herkes bir şeyler konuşuyor. Ağızlar torba değil büzesin. Bu durum Sayın Türel’i de üzüyordur şüphesiz. O yüzden kamuoyunun bu konuda bilgilenmesi gerekir.
Bu anlamda da Hoca’ya görev düşüyor.
Savcılığa hangi konularda suç duyurusunda bulunmuştur? Özellikle önemli dediği üç konu nedir?
Bu konuda görevsizlik kararı verilen dosyalar hangileridir?
En önemlisi de kimsenin zan altında kalmaması için suçlanan kimlerdir?
Bunları bilmek bu kentte yaşayan herkesin hakkıdır diye düşünmekteyim…