Ünlü yazarlarımızın, yazısına başlarken giriş cümlesi yaptığı ünlü sözdür, ünlü biri ile yemekte olduğunu söylemek. Biz de bir ukalalık yapıp Hoca ile iki gazeteci arkadaşımız ve Basın Halkla İlişkiler Müdürü, birlikte bir akşam yemeği yedik. Konumuz tabii ki siyaset ve Antalya idi. İkibuçuk aylık, çiçeği burnunda Büyükşehir Belediye başkanımızı sorguya filan da çekmedik, dostane bir sohbet ortamında Antalya’yı konuştuk.
Şüphesiz siz değerli okurlarımızla, yaklaşık 4 saat süren bu sohbetle ilgili paylaşacağımız eyler de olacak.
Efendin, öncelikle şunu söylemeliyim ki, Hoca’yı ilk günlerin stresinden uzak ve rahatlamış gördüm. Üstüne üstlük Ekdağ’la ilgili, adını henüz koyamadığımız, yolsuzluk mu, rüşvet mi ya da nüfus suistimal mi henüz belli olmayan bazı iddiaların gazete sütunlarından ve televizyon ekranlarından inmediği bir dönemde hocanın rahatlığı, bu kenti seven ve kendisinden hizmet bekleyen biri olarak beni sevindirdi.
Aslında çok şey konuştuk, ama büyük bölümü Hoca’nın da isteği üzerine “off the record” (Şimdilik aramızda kalsın, yazılmasın) konular olduğu için buradan sizlerle şimdilik de olsa paylaşmayı etik açısından doğru bulmuyorum.
Ama şurası bir gerçek ki; Hoca görevi alır almaz üç büyük sorunla karşı karşıya olduğunu anlattı:
Bunlardan ilki 100. Yıl Spor tesisleri,
İkincisi hafif raylı sistem,
Üçüncüsü de Antkart meselesi…
Hoca, birinci sorun olarak gördüğü 100. yıl meselesi, yapımcı firma ile belediye arasındaki sözleşme feshedilerek şimdilik kaydı ile halledildi.
Raylı sistemde geriye dönüş mümkün değil. Bu sistemin çalışması için yapımcı firmaya süre verildi.
ANTKART meselesinde de muhatap şirketle anlaşmak üzere olduklarını söylüyor Hoca… Bugün yarın sözleşme karşılıklı olarak feshedilecek.
Hoca’nın ANKART şirketi ile yapacağı anlaşma, Ankart sistemini tamamen ortadan kaldıracağı anlamını taşımıyor. Kamuoyunda seçimden sonra çok tartışıldı. Hoca’nın seçim öncesi, “ Seçimi kazanırsak Antkart’ı yırtacağım” şeklindeki sözlerin kendisine ait olmadığını bir kez daha yineledi. Ankart ya da benzeri uygulamanın Antalya için gerekli olduğu görüşünde Hoca… İki aşamalı çözümün, ikinci aşamasında da Ankart’ı sahiplenecek otobüscü, dolmuşcu ve belediye üçlüsünün kuracağı yeni bir şirket düşünüyor. Hoca’nın bu konudaki tavrı açık ve net;
“Antkart veya adı ne olursa kart sistemi devam edecek, yeni kurulacak şirketin kart sistemini uygulamaktan alacağı komisyon şimdi olduğu gibi KDV dahil yüzde 13i ya da KDV hariç yüzde 11’in kesinlikle altında olacak, Büyükşehir Belediyesi kademeli olarak toplu taşıma sisteminde ağırlığını koyacak.”
Altın Portakal
Hoca, Türk sinemasına adeta nefes veren Altın Portakal’ın Antalya için büyük önem taşıdığını söylüyor. Altın Portakal ve Antalya Kültür ve Sanat Vakfı (AKSAV) devam edecek. AKSAV’ın yönetimine profesyonel bir genel müdür getirilecek. İstanbul ve Yeşilçam’la işbirliği içinde Altın Portakal’a uluslararası bir kimlik kazandırılacak. En önemlisi de Altın Portakal Festivallerinin halkla bütünleşmesi sağlanacak.
Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Mustafa Akaydın’ın seçim öncesi kullandığı “Yaparsa Hoca Yapar” sloganı için, halkın “Hoca ne zaman yapacak?” şeklindeki sözleri hatırlatılınca da, halktan biraz sabır istiyor ve ekliyor:
“Antalya’nın sorunları var. Bunun için kimseyi suçlamıyorum. Kent halkı ile, sivil toplum örgütleri ile ve Ortak akılla sosyal projeler üreterek sorunları bir bir çözeceğiz. Antalya’nın ulaşım sorunu var, göç sorunu var, işsizlik sorunu var, vazgeçmemizin mümkün olmadığı ortak değerlerimiz var. Bütün bunlar aslında Antalya’nın zenginliğinin işareti. Yapacağımız planlara sadık kalacak ve şeffaf olmaya özen göstereceğiz.”
Son söz: Hocaya biraz zaman vermeliyiz, biraz sabretmeliyiz.