Meslek hayatımın en ilginç günlerini yaşadım geçen hafta.
Bildiğiniz gibi “Antalya’nın Kahyası” köşe adı ile her hafta Pazartesi günleri Beyaz Akdeniz Gazetesi’nde makale yazıyorum. Yazıyorum derken, sizlerin ulaşamadığınız noktalara sizin adınıza ben ulaşıyor, konuşuyor, eleştiriyor ve sesiniz olmaya çalışıyorum...
Hata yapmıyor muyuz? Yapıyoruz şüphesiz. Hakkında yazı yazdıklarımıza da açıkça çağrıda bulunup, bu köşenin benim babamın malı olmadığını, yazdıklarımda yanlış varsa düzeltme haklarının her zaman olduğunu söylüyorum. Gönderilen açıklamaları da aynen yayınlıyorum. Allaha şükür o kadar çok açıklama gelmiyor, çünkü doğruları yazmaya çalışıyorum.
Son günlerde Antalya halkının inim inim inlediği ulaşım konusunda halkın eleştirilerini ve bize göre yapılan yanlışları yazarken, aynı konuyla ilintili Halkkart ve bu kartların sahibi oldukları iddia edilen, sahiplerinin kimler olduğunu hala bilemediğim A-Kent Şirketi ile ilgili bazı belgeler ulaştı bize. Bunları dile getirdik. Niçin böyle söylüyorum?
Çünkü işin başından beri verdikleri hiçbir sözü yerine getiremeyen ve adeta koruma zırhına bürünmüş olan, ihaleyi aldıklarında 23 gün önce kurulmuş ve beş kuruş paralarının olmadığı belirlenen, teminat bedelini de sonradan ortak ettikleri Dolmuşçular Odası’ndan aldıkları para ile yatıran bu firma hiçbir gazetecinin, ya da muhalefetin sorduğu sorulara yanıt vermiyor, onların yerine hamileri konumundaki Büyükşehir Belediyesi Başkanı ve görevlendirdiği kişiler yanıt veriyor. Üstelik yasal olarak hiçbir ilişkileri olmadığı halde?
Konudan konuya atlamadan işin özüne gelelim.
Benim bu yazdıklarıma Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Sayın Mustafa Akaydın yanıt verdi. Yanıtını kelimesine değil harfine bile dokunmadan yayınladım. Yine cevap hakkı saklı kalmak üzere de her cevabının altında dipnotlar koydum. Meseleye açıklık getirdim sizin anlayacağınız.
Yazımın Beyaz Akdeniz’de yayınlandığı gün bir gazeteci arkadaşım aradı:
“Ağabey; Senin Beyaz Akdeniz’de çıkan yazın ile www.antalyabugun.com internet gazetesinde yayınlanan yazıların aynı değil. Beyaz’da sadece Akaydın’ın cevabı var, sitede ise farklı”
Hemen bir gazete alıp baktım. Söyledikleri doğruydu.
Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş…
Aslında bu durumu hissetmiştim. Yazı yayına girmeden önce sevgili kardeşim Ahmet Dökdök beni telefonla arayıp, aynen “Yaav çok yüklenmişsin. İzin verirsen yazıda bazı yerleri değiştirmek istiyorum” dedi. Ben de neyi nasıl değiştirmek istediğini bana bildirmesini, o zaman karar vermemizi istedim. Aksi halde yazıyı hiç yayınlamamasını söyledim. Kardeşim beni bir daha aramadı. Bu da yazının benim gönderdiğim şekli ile yayınlandığı anlamına geliyordu.
Ancak arkadaşımın uyarısı ile gazetede çıkan yazımın sansüre uğradığını üzülerek gördüm.
Aklıma hemen Ahmet Dökdök’ün, Menderes Türel döneminde Büyükşehir Belediyesi’nin kendisine uyguladığı ambargo geldi. Türel’in, o dönemde Beyaz’da yazan İbrahim Akkaya’nın yazdıklarına kızdığı için Beyaz Gazetesi’nin aboneliklerini iptal ettiğini, Dökdök ve Akkaya ile birlikte aynı gazetede çalışmış olmalarına rağmen, bayramda- seyranda tüm gazetelere ilan verirken sadece Beyaz’a vermediği aklıma geldi.
Anlaşılıyordu ki; sütten ağzı yanan Dökdök, zaten resmi ilanla devlet desteği de almadığı, ya da alamadığı için sıkıntıda olan durumunu daha da riske sokmamak için yoğurdu üfleyerek yemek istiyordu. Beni kurban seçmişti ve yazımı sansürledi. Yayınlamadı. Gazeteci dostuna, kabul ederse meslek ağabeyine sansür uyguladı. Yıllarca birlikte, omuz omuza mesleğin onuru için mücadele ettiği başkanın bir kalemde sildi attı. Bunu yapmasa biliyordu ki; Hoca yazımı aynen yayınladığında kızacak ve ilişkilerini yeniden gözden geçirecekti.
Hoca Sosyal Demokrattır…
Çünkü Hoca sosyal demokrat bir belediye başkanıydı ve insanların özgürce görüşlerini açıklamasına, yerel basının kendisi hakkında aleyhte, eleştirel yazı yazmalarına kızıyordu.
Çünkü Hoca, yerel basını; basın olarak bile görmüyor, onların yazdıkları ile kenti yönetenlere yol gösterici olma misyonunun farkına bile varmıyor, varmak bile istemiyordu…
Hoca, istediği gazeteye, ya da istediği gazeteciye, istediğini yazdırma konusunda akademik kariyerinden kaynaklanan ikna gücüne güvenirdi.
Çünkü Hoca’nın sosyal demokrat anlayışı çerçevesinde kendisinden, ailesinden ve de Üniversitede birlikte çalıştığı arkadaşlarından başka kimseye güveni yoktur.
Hoca çok çalıştığına ve yorulduğuna, üstelik bu yorgunluğa rağmen güzel işler yaptığına inanıyor, ya da çevresi tarafından buna inandırılıyordu. Hoca her uygulamasında iz bırakan bir belediye başkanı olmayı, oy verenleri unutarak başardı.
Ne dedik?
Peki hocayı kızdıracak neler söyledik?
Hoca; kendi ağzı ile açıkladı.
Halkkart firması ile ilişkilerinin kalmadığını… Belediyenin aldığı yüzde 2’lik payı artık almadıklarını,
işin sahibi belediye ile hiçbir yasal bağı kalmayan ve iptal edilen sözleşmedeki müeyyidelerini yerine getirmeyen Halkkart’ın (A-Kent) tazminat davası açmak yerine, hala onları savunmaya devam edip; göreve minübüscülerle yaptıkları sözleşme uyarınca devam ettiğini,
Otobüs ve dolmuşlarda çalışmayan adı sözleşmede Validatör olarak geçen aslında Kioks (okuma) cihazı olan cihazların bir bölümünün Türkiye’de yapıldığını, (Antalya OSB)
Hocam; kendi ağzı ile itiraf etti. Biz bunları ve bunların yanlış olduğunu yazdık. Aslında bunlar sitemizin http://www.antalyabugun.com/?page=makale&MID=13600 linkinde var
Şimdi soruyorum:
- İşe devam eden A-Kent Firmasının belediyeye ödemesi gereken yüzde 2’lik pay kime ödeniyor, ya da bloke ediliyor mu?
- A-Kent firması sözleşmenin iptali sonucu yüzde 2’lik artan gelirine rağmen dolmuş ücretlerine indirim yerine neden zam yapılmıştır?
- Siz her ne kadar yasal diyorsanız da; A-Kent firması sözleşmesi iptal edilmesine rağmen, işe minibüsçülerle yaptığı iddia edilen sözleşme ile hangi yasaya göre devam etmektedir?
- İade edileceği bildirilen kart paraları iki kere uzatmaya rağmen ödenmemiştir. Sözleşmesi iptal edilen bu firmanın yerine getirmnediği vecibeleri ve ödemediği kart paraları neden teminatından ödenmemektedir?
- 83’e indirdiğiniz hat sayısı şikayetler üzerine 117’ye çıkarılmıştır. Ancak şikayetler sürmektedir. Uzmanlar; sadece tramvay hattı üzerindeki otobüs ve dolmuşların kaldırılarak, diğer hatların aynen kalması yönünde görüş bildirmektedir. Hat sayısı artmaya devam edecek mi? Ya da siz “sorun yok” diyeceksiniz ama; halkın ulaşım sorunu nasıl çözülecek?
- Bugüne kadar A-Kent Firması ile ortaklıktan başlayarak hep yanınızda olan Minibüsçüleri bu yarıştan çıkarıp 40 otobüs daha alacak mısınız?
Değerli Hocam’a son olarak şunu söylemeliyim: Gazetecileri susturmak, veya istediklerinizi yazdırmak, ya da yazdırmamakla bir yere varamazsınız. Gazeteciler yerine halkı seçin. Halkın yanında olun. Onların söylediklerine kulak verin. Çünkü sizi seçen halktır, gazeteciler değil.
Bizimle de uğraşmayın değerli hocam. Karın tokluğuna bu topluma hizmet etmeye çalışan gazeteci ve de yazarlar sizin uğraşacağınız son kişiler olmalı. Onların da işini yaptıklarına sosyal demokrat kişiliğinizle önce siz inanın… Olmaz mı?...