Haber AA bülteninde de yeraldı. CHP İl Başkanı Özer Ülken, partisinin il örgütü danışma toplantısında ya bilerek, ya da bilmeden, üçüncü ihtimal olarak da panikten tabiri caizse çam devirmiş. Ülken, eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın ABD'ye kafa tuttuğu için bertaraf edildiğini söylemiş. Daha da ileri gidip, siyasi tecrübesini de konuşturarak, “Çam devirmede benim üstüme kimse yoktur” dercesine, ''Amerika'nın tekerine taş koyan hiçbir genel başkan ne İspanya'da, ne Yunanistan'da, ne Portekiz'de iktidarda kalmamıştır. Bundan öte muhalefette de Amerikan çıkarlarına taş koyan hiçbir lider kalmamıştır'' buyurmuş... Bununla da kalmamış; Deniz Baykal'ın ABD'ye karşı çıkan tek lider olduğunu, Baykal'ın Amerikan uçak gemilerine, 'Sen buraya yerleşemezsin, çek git buradan' dediğini de ifade etmiş. En önemlisi de CHP’nin değerli İl Başkanı Baykal'ın sahte bir kaset ve komployla gönderildiğini de söyleyerek, bu kez çam’ı, çamın üstüne devirmiş…
Ne diyelim bilmiyorum ki?
Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki; Baykal’a sahip çıkmakla, üstelik asıl mesleği avukatlık olan Baykal’ı savunmak farklı şeyler. Daha doğrusu Baykal kendisini savunmaktan aciz değil.
Bu bir… İkincisi; aradan bunca zaman geçmiş, sular durulmuş, herkes bu kaset meselesini unutmaya çalışırken, bir de üstüne üstlük iktidar bu kaset işinden kimin yararlandığını arada bir sorarak, konuyu parti içi kavgalara getirmeye çalıştığı bir dönemde, nereden çıktı bu kaset meselesi?
Ya ABD ile kavga niye?..
Baykal’ı, bu kaset işini yıllar öncesinden bilen, hatta, bildikleri için de Recep Tayyip Erdoğan’ın hapisten çıkarak Milletvekili olmasını sağlayan pazarlığa konu eden Fettullah Gülen cemaatinin bertaraf ettiğini söylesen aklım birazcık erer. Ya da “Bu ilişkileri de, kaseti de herkes zaten biliyordu. Hükümetin elinde de vardı. CHP’nin, kendi başarısızlıkları ile güçlendiğini görünce kaset işini ortaya atıp, sızdırdılar” desen o’na da inanacağım. Ama direkt olarak konuyu ABD’ye kafa tutmaya bağlarsan bunun adı da çam devirmektir sayın Ülken…
Sevimçok’u da Ülken seçtirmiş…
Başka bir deyişle; AKP’liliği çeşitli adaylıklarla tescillenen ve son olarak AKP’den Muratpaşa Belediye Başkan adayı olan Orhan Tolunay’ı aynen kendi ifadesi ile Ülken devirmiş…
Bakın AA’nın haberi aynen şöyle:
“ Göreve geldiklerinde AESOB'un seçim sürecinde olduğunu ifade eden Ülken, geçen yerel seçimlerde AK Parti'den Muratpaşa Belediye Başkan Adayı olan Orhan Tolunay'ı devirmek için çalıştıklarını kaydetti. Adaylardan AK Parti'den istifa ettiğini belirttiği Abdullah Sevimçok'a destek verdiklerini vurgulayan Ülken, 'Yakın bir zamanda CHP'ye üye olacağını bildiğim Abdullah Sevimçok'un seçilmesi için ve Orhan Tolunay'ın yıkılması için gereken çabayı gösterdik' dedi.
Ülken, Sevimçok'un kendilerine daha yakın olduğunu ifade ederek, tüm ilçe teşkilatlarına bu seçimler nedeniyle gösterdikleri çaba için teşekkür etti”
Antalya’da 30 bin esnafı temsil eden Abdullah Sevimçok’un bu konuda bir açıklamasını henüz okumadım. Bir şeyler söylemesi gerektiği de ortada. Sivil toplum örgütlerindeki seçimlere siyasi partilerin bu denli karışması ne denli doğru? Bunlar herhalde tartışılacak, üstelik tartışılmalı da…
Eğri oturup doğru konuşalım. CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu ile başlayan yeniden yapılanma sürecine belki de Baykal’ın etkisi ile Antalya teşkilatı ayak uyduramıyor. 20 kişilik il yönetiminden 15’inin istifa etmesi ile sonuçlanan CHP içindeki kavgalar, seçimimde uygulanacak yöntemin Baykal’ın kararına bırakılması ve belki de 2 yıldır süren yerel yönetimlerin başındaki CHP’lilerin birbirlerine karşı sürdürdüğü soğuk savaş, hem Antalya’ya, hem de CHP’ye zarar veriyor. CHP’de ılımlı isimlerin parti meclisine getirilmesi bu kavgaların sonu içim başlangıç olacağını bekleyenler de var. En önemlisi de İl başkanının Baykal’ı savunmayı bir kenara bırakıp, bu teşkilatı çekip çevirmesi ve kavgaları sona erdirmesi lazım. Taraf değil, bitaraf olması lazım.
Bizden söylemesi…