Demokrasimizin temel ve vazgeçilmez unsurlarından biri olan bir seçimi daha geride bıraktık. Bu satırlar kaleme alınırken oy verme işlemi devam ediyordu, siz bu satırları okurken, Türkiye’nin büyük bir bölümünde bizi beş yıl süre ile yönetecek yerel yöneticilerimiz belli olmuştur. Şehrin emin, güvenilir adamı anlamına gelen Şehriemin, yani belediye başkanlarımızla, belediye meclis ve il genel meclisi üyelerimizi de seçtik. Şüphesiz bu seçimleri kişiler kazandılar. Aslında kazanan Türkiye ve bizim için de Antalya olsun…
Bir kenti yönetmek için çeşitli beceriler gerekebilir. İyi bir belediye başkanında olması gereken en önemli vasıflar ne olmalı diye bana sorarsanız şöyle bir sıralama yaparım:
Öncelikle hangi, partiden seçilmişse seçilsin, belediye başkanı olan kişi bugün yeni görevine başlarken parti rozetini çıkararak koltuğuna oturmalı… Oturmalı ki, sadece kendisine oy verenlere değil, tüm kente hizmet vereceğini iyi bilmeli… Yani birinci misyonu tarafsızlık olmalı…
Yeni seçilen belediye başkanı ortak aklı bulabilmek için kendi belediye meclisi ve ekibi yanında halkın görüşlerini de değerlendirmek adına sivil toplum örgütleri ile görüşleri ne olursa olsun, bir araya gelerek özellikle meslek örgütlerinin görüşüne başvurmalı ve kenti geleceğine damga vuracak önemli bir proje hayata geçirilecekse sadece seçimde değil her zaman anket ve benzeri yöntemlerle halkın da katılımını sağlamak amacıyla görüşlerini almalı… Yani ikinci misyonu demokrasinin temel unsurlarının başında gelen katılımcı demokrasiyi sağlamalı…
Yeni seçilen belediye başkanı, görevi teslim aldığı belediye başkanının yaptıklarını eleştirmek ve kötülemek yerine, kent için, kentin geleceği için yararlı olanları kaldığı yerden devam ettirmeli, yani siyaset yapmak yerine hizmette devamlılığı ilke edinmeli…
Yeni seçilecek belediye başkanı; yerel yönetimim kasasındaki her kuruşa, kendi cebindeki parasından daha çok bekçilik yapmalı, en akılcı biçimde harcamalı, tasarrufu ilke edinmeli ve her kim olursa olsun canı parasına çaldırmamalı… Yani en güvenilir adam, toplumun güvenini hiçbir zaman yitirmemeli…
Yeni seçilecek belediye başkanı; belediye ile işi olan her kişi ve kuruma eşit muamele yapmalı; bu işlemlerin yapılması için adı her ne olursa olsun, hiçbir ad altında bağış gibi görünen yardımları kabul etmemeli, bu yüzden de asli görevlerinin sınırlarını aşarak, kentten ve kent halkından çok, kentin spor kulüplerine çok zaman ve imkan ayırmamalı… Çünkü bu halk onları “spor kulübü yönetsin” diye değil, kendi yönetmek için seçiyor…
Yeni seçilen belediye başkanı; sosyal belediyeciliği ilke edinerek zenginin değil, fakir-fukaranın, ihtiyacı olmayanın değil, muhtacın yanında yer almalı…
Ve son olarak yeni seçilen belediye başkanı; önce ülkem, sonra kentim, sonra partim ve en son olarak ben demeyi bilmeli…
Bütün samimiyetimle söylemeliyim ki, bu millet; kendinden önce halkını, partisinden önce ulusunu düşünen, “ben” den önce “biz” diyebilen başkanını her zaman baş tacı edecek ve tarih boyunca unutmayacaktır.
Yeniden seçilenlere bir bakarsanız, bu söylediklerimin doğruluğunu siz de göreceksiniz.
BİRAZ DA GÜLELİM
Temel in Arabası
Temel Dursun’a arabasının öyküsünü anlatıyordu :
- Bir gün otostop yapıyordum ki önümde, bu arabayla, mini etekli güzel bir bayan durdu ve beni arabasına aldı. Bir süre gittikten sonra kadın arabayı kuytu bir köseye çekti. Mini eteğini iyice yukarı çekip, dudaklarını ıslattı ve "Benden ne istersen alabilirsin" dedi, ben de arabasını aldım.
Dursun : iyi etmişsin Temel, zaten mini etek sana hiç yakışmazdı.
GÜNÜN SÖZÜ
"Kendisini baskalarinin kurtarmasini bekleyen kisiler yalnizca kölelerdir."
Voltaire