Tarafsızlığına ve de bağımsızlığına her zaman yürekten inandığım Antalya Cumhuriyet Başsavcısı Osman Vuraloğlu, bu yapı ve tavrını, yeni adli yılın açılışı dolayısıyla yaptığı konuşmada bir kez daha ortaya koydu.
Öncelikle şu fikrine katılıyorum. Son birkaç yıldır Türkiye’de “Hiç olmadık” olayların meydana gelmesi ve bu olaylarla ilgili çok kapsamlı ve de nitelikli dava ve soruşturmaların intikal ettiği yargı kurumu, birdenbire toplumun mercek noktası oldu. Şüphesiz bu davalardan henüz alınamayan sonuçlar da zaman içinde yargımızı sıkıntıya sokmaya, hatta güven zedelenmesine kadar varacak sonuçlar doğurabilecek noktaya getirdi. Açıkçası yargı toplum nezdinde tam bir sınavdan geçiyor. Üstelik bu yaşanan gelişmeler Yargı’nın Devlet ve toplum hayatı bakımından ne kadar önemli olduğunu bir kere daha gözler önüne seriyor…
Başsavcı Vuraloğlu, bu sınav maratonunu ve doğabilecek sorunlarla, nasıl bir tavır sergilenmesi gerektiğini bakın nasıl ve güzel özetledi:
“Herkes Türk adaletinden, kimseye hiddetlenmeden ama kimseye de merhamet etmeden mümkün olan en kısa süre içinde sap ile samanı birbirinden ayırmasını beklemektedir. Bu haklı beklentiyi karşılamak ve bu sınavdan yüz akıyla çıkabilmek için kimilerince normalleşme, kimilerince kansız iç savaş, kimilerince ise içki içmeyenleri adamdan saymayanlarla, içki içenleri Müslümandan saymayanlar arasında yaşanan bir rejim kavgası olarak vasıflandırılan bu olaylar nedeniyle, toplumda zuhur eden kamplaşmadan yargı mensuplarının hiç bir şekilde etkilenmemesi, bu davlarla ilgili ya da ilgisiz kişilerin de yargıyı etkileyebilecek söz ve davranışlardan kaçınmaya azami derece özen göstermesi gerekmektedir''
Toplum sahip çıkacak, Devlet gereğini yapacak
Bu satırlar kaleme alınırken yukarıda anlatmaya çalıştığım yargıda yaşanan sıkıntıları belki de kısmen çözecek Anayasa değişikliği için yurttaşlarımız sandık başında oy kullanıyorlardı. Çıkacak sonuç ne olursa olsun, çoğunluğun kararına saygı duyup, başta hükümet edenlerin düşmanlığı, bireylerin de korkuları üzerinden atması gerektiğini unutmamalıyız. Başsavcı Vuraloğlu’nun konuşmasında da dile getirdiği gibi; Güçlenerek varlığını sürdürmek isteyen her devletin, mevcut imkanlarını sonuna kadar zorlayarak iyi işleyen bir hukuk sistemini kurması, yargıdan korkmadan, yargıyı ayak bağı gibi görmeden onu kendi elleriyle güçlendirmesi gerekir… Bu nedenledir ki, son güvencemiz olan Yüce yargıya toplum olarak da sahip çıkmamız Devlet’in bu konudaki işini de kolaylaştıracaktır.
Bir de özeleştiri
Kendi mesleği, kendi kurumu ve kendi özüyle ilgili özeleştiri yapan insanlar artık çok azaldı. Lütfen bunu bir övgü değil de, olması gereken olarak değerlendirin, bu kişilerden biri de yine Osman Vuraloğlu… Adli yılın başlama törenini bakın şu sözlerle noktaladı:
''Bugün ülkemizdeki hukuk sisteminin ve yargı teşkilatının çok iyi işlediğini söylemek ne yazık ki mümkün değildir. Adalet zaman zaman sabırları taşıracak kadar ağır işlemekte, ülke gündemindeki dava ve soruşturmalara ilişkin bazı soruşturmalar nedeniyle tarafsızlığı tartışılır hale gelmiştir. Yeni hazırlanan Anayasa değişikliği paketindeki düzenlemelerin yargının hızına tesir eden bir yönünün bulunmadığı ve bu anlamda bir reform niteliği taşımadığı açıktır. Bir yargı reformundan bahsedebilmek için yapılan düzenlemelerin adli, idari ve askeri yargı ayrımını kaldırarak yargının birliğini sağlaması, hakim ve savcı adaylarının alımını yüksek kurula bırakması, 6 veya 8 yıl sürecek hakim ve savcı yardımcılığı müessesini yeniden ihdas etmesi gibi bazı beklentileri karşılaması gerekirdi’’
***
Zafer Köken
Bu törende; yargı sistemi içinde ''savunma''nın hak ettiği değeri bulamadığından yakınan Antalya Barosu Başkanı Avukat Zafer Köken’in konuşması da bence savunma adına dikkat çekici ve güzeldi. Köken, ''Hak ettiği değeri yargı sistemi içerisinde bulamayan savunma layığı ile yapılamadığında 'savunmasız' bir toplum, 'savunmasız' bir kent, 'savunmasız' bir çevre ve artık 'savunmasız bir yaşam' anlamına gelecektir'' dedi. Köken; bağımsız olması gereken yargının sürekli değişen iktidarların insafına bırakılmış bir görüntü vermesinin de birlikte hareket etmeyi imkansız hale getirdiğini dile getirerek, yargıda yaşanan gerçek soruna parmak bastı.
Ne diyelim böyle açık yüreklilikle konuşan savcı ve avukatlarımız var artık. Korkmadan, kırıp dökmeden sorunları anlatıp, çözümler öneriyorlar.
Aslında ortak paydamız bağımsız ve tarafsız yargı. Bunu istemeyen var mı? Varsa bu referandum sonuçları açıklanınca belli olacak. Yoksa işimiz çok zor… Çok…