Akdeniz Üniversitesi?nin çeyrek asırlık geçmişinde şüphesiz birçok güzellik var ama, Prof. Dr. Mustafa Akaydın?ın dönemine şöyle bir baktığımızda çağdaşlığın izlerini görmemek mümkün değil. Yıllardır eleştirdiğimiz çağdaş üniversite olma yolunda sivil toplum örgütleri ile ilişkilker ve kentle birlikte hareket ederek kente hizmet konusunda da başarılara imza atan üniversitemiz, bu konuda ülke genelinde işlere de imza atmaya başladı.
İşte bunun son örneği de ?Vizesiz Avrupa Sempozyumu??
Akdeniz Üniversitesi ile Hamburg Üniversitesi işbirliğiyle, Türk-İş, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM),Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD), Türkiye İşverenler Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), Türkiye Barolar Birliği, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile Uluslararası Nakliyeciler Derneği'nin destekleriyle düzenlenen ''Vizesiz Avrupa ve Avrupa'da Kazanılmış Haklarımız'' konulu sempozyum, bugüne kadar konuşulmayanların tartışılması açısından önemlidir. TUGİAD Başkanı Murat Saraylı?nın dediği gibi ''Bu sempozyumla vize sorununun çözümü doğrultusunda, Türkiye'nin aydınlık geleceğine giden yolda kritik bir kurdele kesilmiştir.''
?Ateş düştüğü yakar? misali bu vize çilesini en çok yurt dışına sık sık çıkanlar bilir... Hele son zamanlarda özellikle Avrupa ülkelerinin Türk vatandaşlarına vize konusunda adeta işkence çektirmesi de işin cabası. Bırakınız Avrupa ülkelerini, Türklere vize uygulamadığını ilan eden Azerbaycan?da yaşadıklarımı ben bilirim. Vize talebiyle başvurduğunuz herhangi bir Avrupa ülkesinin Ankara, İstanbul ya da İzmir?deki Büyükelçilikleri ve konsoloslukları üzerinizdeki mülklerin tapusundan tutun da, çektirdiğiniz fotoğraf zemininin beyaz olmasına kadar bir dizi istekte bulunurken, bu eylemin kendi vatandaşlarına yapılması halinde gösterecekleri tepkiyi görür gibi oluyorum.
Peki bizim politikacılarımız niye seslerini çıkarmazlar? Kendi vatandaşına uygulanan işkencenin sona erdirilmesi için çaba harcamazlar? Bunları yapmıyorlar madem neden daha önce imzalanan anlaşmaların gereğini yerine getirmezler?
Bu sempozyum her açıdan bize uluslararası arenada nasıl yalnız kaldığımızı bir kez daha gösterdi.Hoş kendimiz söyledik, kendimiz dinledik ama işin içinde Hamburg Üniversitesi?nin de olması sempozyumda konuşulan ve gündeme gelen konuların Avrupalı Dosdtlarımızın (!) kulaklarına gitmesi konusunda da tesellimiz oldu.
Hani insan hakları, hani hukukun üstünlüğü?...
Bizi biz yapan değerlerin başında hiç şüphesiz bir Atatürk öğretisi olan ?insan hakları ve hukukun üstünlüğü?ne olan saygımızdır. İşte bu Avrupalılara bir türlü kabul ettiremediğimiz için bu sıkıntıları yaşıyoruz. Kendimizi anlatamıyoruz bir bakıma da?
Bakınız Türkiye Barolar Birliği Başkanı, vize almadan AB ülkelerinde serbest dolaşım hakkımızı nasıl anlatıyor:
''Gerek Ortaklık Konseyi kararları, gerekse antlaşmalarla 'Hakların geriye doğru kötüleşemeyeceği' ilkesi kabul edilmekle tanınan hakların kullanılmasına hukuki olanak sağlanmıştır. Bunun doğal sonucu olarak şu kesin yargıya varmak mümkündür: Türkiye ile AET ve dolayısıyla AB arasında akdedilen ve taraflar açısından bağlayıcılığı tartışmasız olan antlaşmaların oluşturduğu AB hukuku çerçevesinde elde edilen serbest dolaşım hakkının AB ülkelerince kabul edilmemesi, bu ülke temsilcilerinin her fırsat ve koşulda dillendirdikleri demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti söylemleriyle bağdaşmamaktadır. Ankara Antlaşması ile kişilerin serbest dolaşımı öngörülmüş ve en önemlisi Karma Protokolün 41. Maddesi AB ülkelerinin yerleşme hakkı ve hizmet sunma serbestisine getirdiği sınırlamaları hükümsüz kılmaktadır.''
Bütün bunlar gösteriyor ki; AB'nin Avrupa Adalet Divanı'nın emsal kararlarına uygun davranması gerektiğini hatırlatmak ve attıkları imzaların ardında durmak görevi de bizim siyasilerin olsa gerek. Ve en önemlisi bizim siyasilerin ikide bir bize demokrasi dersi vermeye kalkışan Avrupalılara, insan hakları ve hukukun üstünlüğünün tek taraflı ve keyfi uygulanamayacağını hatırlatması gerekir.
İşte Akdeniz Üniversitesi?nin Türk toplumunun rahatsızlığıuna rağmen, siyasilerin aklının ucundan bile geçmeyen bir konuyu irdelemek üzere düzenlediği bu sempozyum kesinlikle ses vermiştir. Akıl edenleri, düzenleyenleri, emeği geçenleri kutluyorum. Her biri birbirinden değerli konuşmacılara da ?ağzınıza sağlık.Artık konuşma zamanımız gelmişti? demeyi görev sayıyorum.
Biraz da gülelim?
Emniyet Müdürümüz Feyzullah Arslan?ın kaleme aldığı ve elimde 3. baskısı bulunan ?Gül, Güldür, Düşündür? adlı kitabından komik telsiz muhabbetlerinden örnekler sunmaya devam ediyoruz:
* Merkez 4555, malum yerde misiniz?
Merkez, malum yerden malum yere seyir halindeyiz.
(Bir müddet sonra) Merkez, malum yerden, malum yere intikal ettik, malum şahsı malum yerde gördük, malum şahıs malum şekilde duruyor.
4555, hangi malum şahıstan bahsediyorsunuz?
* Merkez 5453, telefonla görüşelim.
Anlaşıldı merkez, telefon numarası verebilir misiniz?
155 efendim, 155.
* 3370 Merkez 4522, mevkiiniz neresi?
İkimizin yerindeyiz (cafe ismi) efendim.
* Merkez 8025
Dinliyorum merkez.
Mimar Sinan Caddesi?nde yangın olduğu ihbarı alıyoruz, kontrol edip bilgi verin.
Anlaşıldı.
(Üç dakika sonra) 8025 Merkez, olay mahalline geldik, yangın yanıyor merkez.
* 6910 Merkez 6910
Merkez konuşuyor, 6910 kendi kodunuzu anons ediyorsunuz efendim.
Merkez biliyorum, cihaz kontrol çekiyorum.
5461 Merkez 5456 (Çekici) müsaitseniz Vali Kavşağında çekilmesi gereken bir araç var.
Anlaşıldı, şu an müsait değilim, üzerimde bir tanesi var, onu indirip intikal edeceğim.
* 4520 Merkez
Merkez dinliyor.
Anlaşıldı efendim, hırsızı takip ediyoruz. Hırsızın paçaları ıslak olabilir.
4520, paçalarının ıslak olduğunu nereden biliyorsunuz?
Merkez anlaşıldı efendim, şahıs dereden geçmiş olabilir.
* 5690 Merkez 5418, efendim burda çekilmesi gereken bir araç var.
5491 Merkez 5418, efendim ben sahilden intikal ediyorum.
5418, anlaşıldı, 91 sen bulunduğun yerde kal, 31 çeksin.
Günün Sözü
Vicdanlarınız sizi itham etmezse, başkalarının ithamlarının hiçbir kıymeti yoktur.
Dr. Pierre Jeanne