ANTALYANIN KAHYASI

Medya Nereye Gidiyor?

Bu soruyu bana soruyorsanız, inanın bunun cevabını verirken çok zorlanacağım. Ve o yüzden soruya cevap vermeden önce Medya neredeydi de bir yerleri mi gidiyor, bu duruma bakmak istiyorum. Üstelik kimseyi suçlamadan ve özeleştiri yaparak…

Bizim gazeteciliğe başladığımız yıllarda, tıpkı Ahilik kurallarında olduğu gibi usta-çırak ilişkileri vardı. Ustamız bize işi öğretebilmek için gerçekten çaba harcarlar, bizler de küfür yememek için, öğrenmek için çaba harcardık. O ustalarımız ki, siyasi bir yazı yazdıklarında ortalık birbirine girerdi, sanki, kıyamet kopardı. Gündemi onlar belirlerdi, sizin anlayacağınız… Ustalarımız birbirlerine karşı saygılıydılar, ama yine saygı kuralları içinde köşelerinde birbirlerine sataşırlardı. Sataşma küfür noktasına gelmezdi, ama yine çatışma sebebi siyasetti. Sizim anlayacağınız her şey iyi olsa bile siyasette değişen bir şey yoktu.

Eskiden patronlar, gazeteci ailelerden geliyordu. Gazetenin sahibi, aynı zamanda başyazarıydı. Sonra Bab-ı Ali sermayenin eline geçti. Patronlar siyasetle daha fazla girift oldular. İktidarlar indirip iktidarlar çıkardılar. Gazetelerini silah gibi kullanmaya başladılar. Hükümetlere istediklerini yaptırıyorlar, karşılığında da gazetecilik değil kuponculuk yapıp, keselerini dolduruyorlardı. Lafı uzatmayalım; Medyanın bu hale gelmesinde şüphesiz en büyük etken, yozlaşmanın başlamasına neden olan 12 eylüldü…

Patronların bu durumu şüphesiz çalışanlara da yansıdı. Gazeteci özgürce yazı yazamamaya başladı. Aleyhinde yazı yazacağı kişinin siyaseten, ya da ticaretten patronunun arkadaşı çıkması halinde işinden oluyordu. O yüzden onlar da suya-sabuna dokunmamaya başladılar. Onlar da siyasetin bir ucundan tutma, taraf olma ihtiyacı duymaya başladı. Tabii ki, “Bal tutan parmağını yalar” devri de otomatikman geliverdi.

Siyasetçiler ve de özellikle iktidar edenler işin kolayını bulmuşlardı. Gazeteleri, daha doğrusu TV’lerle birlikte tümüyle Medya’yı ele geçirmek iktidarlara ulaşmak anlamına geliyordu. 1980 öncesi gazeteler iktidarları tehdit ederken, bu dönemde roller değişti ve siyaset kurumu medya patronlarını tehdit ederek, ya da baskı altına alarak söz geçirmeye başladılar.  İktidara gelen siyasetçiler, gazetecileri de;
 “Bizden olanlar, bizden olmayanlar” diye sınıflara ayırınca işler daha da kolaylaştı, hatta kurallara uymayanlar birbirlerine düşürülerek bölünüp-parçalanmaya başladılar.

Dün patronların oto sansürüne uğrayan medya, 12 Eylül sonrası, ya kendini sansür etmeye başladı, ya da aleyhte olanlar terör suçlaması başta olmak üzere Türk Ceza Kanunu’nda yapılan küçük değişiklikler ve taraflı yargı sayesinde cezaevinin yolunu tuttular. 

Medya şimdilik buralarda, bizler gazetecilik yaptığımızı sanıyoruz. Aslında gazetecilikle aramızdaki bağ çoktan koptu. Yerini korku ve çaresizlik aldı. Üstelik bir de taşrada gazetecilik yapıyorsanız, hiçbir hükmünüz kalmadı. Çünkü gazetecilik bizim sayemizde saygı duyulan meslekler arasından çıktı.

Bu mübarek bayram gününde belki içinizi kararttım. Kusurumu bağışlayın, bayramınızı kutlayın…

(Bu makale Şeker Bayramı’nda (2017) yayınlanan Bayram Gazetesi özel sayısında yayımlandı)

Yayın Tarihi
17.07.2017
Bu makale 1390 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!