ANTALYANIN KAHYASI

Bugünkü uçak, nasıl yarın kalkar?

Ufak-tefek, cim bakışlı, her tarafından zeka fışkıran, rahmetli amcası gibi nüktedan o genç girişimciyi uçakların altında, üstünde, kanadında fotoğrafları ile gazetelerde görünce oldukça umutlanmıştım. Bu ufak-tefek adamın koskoca bir havayolu şirketi ile rekabet ederek, neredeyse otobüs fiyatına yolcu taşımasına sevinmiştim de üstelik. Guru duymuştum ayrıca Türkiye’de artık güzel şeyler oluyor diye…

Ali Sabancı’dan ve o’nun kurduğu Pegasus Havayolu şirketinden söz ediyorum.

İşin içine girmeyince ve de uzaktan bakınca gerçeğin pek de öyle olmadığını fark ediyorsunuz.

Neden mi, gelin isterseniz bendimle bir yolculuk edin siz de…

Kızımın mezuniyet töreni için KKTC’ye gittik geçen hafta. KKTC Havayollarının grevde olması ve biraz da THY’na göre ucuzluğu nedeniyle de Pegasus Airlines’i seçtik. Gidişte bir saatlik rötar gündüz saatleri olduğu için bize pek dokunmadı. Ya 20 Hazitan günü 23.55 olarak aldığımız dönüşte neler geldi başımıza, neler.

Akşam saatlerinde Pegasus Hava Yolu şirketinden bir cep mesajı geldi. Özetle gece saat 23.55’deki uçağın bir saat rötarlı olacağı, buna göre hava alanına gelmemiz isteniyordu. Öyle de yaptık. Ancak Havaalanına geldiğimizde rötarın bir saat değil, bir saat 20 dakika olduğunu gördük. Çünkü elektronik yazı tahtasında hareket saatinin saat 01.15 olduğu yazıyordu. Yani sizin anlayacağınız uçak bir ertesi güne kalmıştı. Beklemeye başladık. Saat 01.00 oldu ne uçaktan bir haber var, ne de havaalanı yetkililerinden, ne de bir anons. 200’e yakın yolcu derecesi sıfır civarında olan buz gibi gidiş salonunda bekleşiyoruz. Uykusu gelenler, bütün uyarılara rağmen klimaları kapatmayan Kıbrıslı kardeşlerimiz yüzünden donma tehlikesi geçirmemek için uyuyamıyor bile.

Neyse panoda saat 01.15 hala duruyor, saat 01.30 oldu yine kimseden ses seda yok. Yetkileri sıkıştırmaya başlıyoruz, uçağın Hatay’dan geleceği, ancak henüz Kıbrıs hava sahasına girmediğini söylüyorlar. Hatta hava alanının gece amiri, “hava sahamıza girse sistemimize düşer biz görürüz” diyor.

Gece saat 02.00’de bir anonsla adeta uykudan uyandık. Pegasus hava yollarına ait uçağın geç gelişi nedeniyle saat 03.00’de kalkacağı ilan edildi.

Buna da şükür hiç değilse burada bekleşen bu kadar yolcuyu hatırladılar diye düşündüm. Beş dakikaya kalmadı o sırada uçak hava alanına imiş yaptı, kimse de bu uçağın beklediğimiz uçak olduğunu da anons ihtiyacı bile duymadı. Belki uçak standartlara göre yeniden uçuş için hazırlanmadı bile 02.25’de bir anonsla 1 numaralı çıkış kapısından uçağa binmemiz istendi. Biraz homurtulu, doluştuk bir numaralı kapıya. Yarıya yakınımız da turist bu arada…

Uçağa bindik. Saat 02.45’de uçak piste doğru hareket ederken, kabin amiri malum anonslarını yapmaya başladı. Kemerin nasıl takılacağından, düşme halinde can yeleğinin nasıl kullanılacağına kadar her şeyi anlattı. Konuşmasını bitirdi. Yakınımdaki öğrenci olduğunu sandığım genç bir delikanlı:

-          Pardon dedi, pardon efendim, 3 saat gecikme ile kalkıyorsunuz bir özür bile dilemiyorsunuz

Diye bağırdı. Ona destek verenler çıktı ardından. Ve kabin amiri gencin yanına gelip:

-          Efendin insanları rahatsız edecekseniz, kaptanın talimatı ile sizi uçaktan indirmek zorunda kalacağım…

Ne dersiniz bu duruma? “Pes” demek yeterli mi bilemiyorum ama, genç delikanlı susmak zorunda kaldı ve çareyi diğer bazı yolcular gibi uçağın magazin dergisinde bulunan şikayet köşesini doldurmaya başlamakta buldu.

Sonra servise geçildi. Bir bardak su bile para ile satılıyor. Yaşlı bir bayan su istedi ve 5 liralık banknot verdi, para üstü yok diye, bir su daha verelim teklifleri kabul edilmeyince suyu geri aldılar.

Bir başka yolcu ön bölümdeki lavaboyu kullanmaya yeltendi, arızalı olduğunu söylediler.

Bir diğeri battaniye istedi, battaniye olmadığını söylediler.

Daha sonraki saatlerde kaptan gerekçe filan göstermeden Pegasus Hava Yolları adına özür diledi ama biz böylesi maceralı bir yolculukla saat 04.00’de Antalya Havalimanına indik. Bizi karşılamaya gelenleri de o saate kadar bekleterek…

Bu arada Antalya’ya geldik ya; bazı yolcuları hele bir tanesi vardı pehlivan kılıklı; toprağı öpmek yerine o uçakta hostesle tartışan delikanlıya çıkıştı:

-          Sus artık kardeşim, konuşup duruyorsun, hepimizi yakacaktın…

Benden çok iri ve genç olduğu için orada sesimi çıkaramadım ama, kendisine şimdi yanıt veriyorum:

- Susma kardeşim, susma… Sustukça sıra sana gelecek…

Yayın Tarihi
24.06.2010
Bu makale 3148 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Erdogan Agbey, ben seni iyi bilirim; senin hic sansin yoktur. Bu kez de yine seni bulmus aksilikler. Canin sag olsun bizler avrupada oldugumuz icin cok yasiyoruz. Bize olagan geliyor. Avrupa seyhatlerinde bazen 6-7 saat rôtar yapiyor. Bizler eskiden Ist. Ataturk havaalanindan ucuyorduk, biz evden memleketden zaten7-8 saat yolculuk yapiyorduk birde uzerine 6-7 saat rötar ediyordu. Adamlar senin halinin ne oldugu umurlarinda mi? kucuk cocuklar mamalari isitacak yer yok, cocuklar uykusuz devamli aglama ve bagirma cok yasadik bunlari . Sen yine otelden gelip 3 saatle yirtmissin Erdogan agbey. Iste sizin gibi gazeteciler görmeli ve yasamali ki bunlar basinda islensin ve bu rötarlar aza indirgensin. Sans sana herhalde gec gelecek Erdogan agbey.

NEJDET ÖZKAN 24.06.2010

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!