Başbakan kimseyi dinlemiyor. Üstelik Cumhurbaşkanını da dinlemiyor.
Kavgacılık onun ruhunda var.
Hani Kaçarlı (Gacara) Yörükleri gibi. Kaçarlı yörüğü kavga edecek birini bulamazsa taşı havaya atıp, kafasını yardırır, kanlar içinde taşla kavga edermiş.
Kavga söz konusu ise artık Cumhurbaşkanı filan da tanımıyor…
Kendisi için sadece Cumhurbaşkanı değil, “Kader arkadaşı…”
Neden bu konuyu gündeme getirdim sormayın. Çünkü Başbakanımızın bu konudaki tutumu yeni değil.
Bunu değerli Başbakanımızın tutarsız davranışları yüzünden gündeme getirdim.
Cumhurbaşkanı Ermenistan ile aramızdaki sorunları büyük ölçüde çözecek bir anlaşmaya imza atıyor. Üstelik ABD’nin, Rusya’nın ve AB’yi temsilen Fransa’nın tanıklığında… Asklında bu tam bir demokratik açılım…
Ve değerli Cumhurbaşkanımız “Gerilimden kaçının” açıklaması yapıyor.
Bizim “Sözde Demokratik açılım ustası” Başbakanımızın henüz anlaşma bile imzalanmadan ilk açıklaması;
“Zaman içinde Ermenistan’ın talepleri çok önemli. Bu talepler karşısında eğilip bükülmeyiz…”
Değerli Başbakanımız güya Türkiye Cumhuriyeti’ni savunuyor. Bizim hakkımızı, hukukumuzu savunuyor.
Aslında o’nu yapmıyor.
Cumhurbaşkanı “Gerilimden kaçının” dedi ya, bu anlaşmayı kendisi değil de bir zamanlar ağabeyliğini yaptığı, kendi eliyle Cumhurbaşkanlığı makamına oturttuğu, hatta daha ötesi eşini, değerli eşinin sevmediği Abdullah Gül imzalıyor ya…
Mesele burada…
Demokratik açılım filan hikaye…
**
Bu olup bitenler AKP içinde uzun süredir devam eden bir iç kavganın sonuçları. Genel seçimlere kadar bu kıvılcım ateşe dönecek gibi. Cumhurbaşkanlığı görev süresinin bir beş yıl daha uzatılması talebi de planın bir parçası. Bizim milli damat Bülent Arınç beyefendinin de TBMM Meclisi Başkanlığı görevinden sonra sivri dilini kullanmak üzere Başbakan Yardımcılığı görevine getirilmesi de planın başka bir parçası… ABD ile ilişkilerin Fettullah betefendi aracılığı ile yürütülmesi de, değerli Başbakanımızın aralarınas Mevlana hazretleri ve Yunus Emfre’yi de karıştırıp tereyağdan kıl çekme misali Said_i Nursi’yi övmesi, daha doğrusu onu da ünlü düşünürlerle aynı kefeye koyarak yasallaştırması da planın bir başka boyutu.
**
Bizim Başbakanımız akıllı adam. Bir yanda “Demokratik” ya da diğer adıyla, “Kürt açılımı” adıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni bile tanımayan Diyarbakır’ın PKK’lı belediyesine yardım elini uzatırken, diğer yanda Meclis başkanı yapacağı taaa o zamandan belli olan muhteremin, “Yerel seçimlerde bize oy vermeyen kentler bunun cezasını çeker” sözünü tutup, Antalya’da Büyükşehir belediyesi ile diğer CHP’li belediyeleri inim inim inletmeyi çok iyi başarıyor.
**
Hükümetimiz ve değerli kabine üyelerimiz gündemi istedikleri gibi değiştirirken, memleket efradı inim inim inliyor.
Esnaf perişan…
İşsizlik tavan yapmış, en önemlisi Üniversite mezunu işsiz…
Tekstilci ve diğerleri kapısına kilit vuruyor…
İlk 500’e giren firmalar iflas erteleme istiyor.
Hükümete kafa tutanlar, ya yargı ile ya da maliye ile tehdit ediliyor. Bunlar da olmazsa Eregenekon sanığı oluyor. Sorgusuz sualsiz, henüz dava bile açılmadan aylarca hapislerde sürünüyor insanlar… Maliye cezası ile karşı karşıya medya susturulmaya çalışılıyor. Ve başarılıyor. Medya patronlarına işten atılacaklar listesi verilerek pazarlıklar yapılıyor.
Sivil toplum örgütleri bir bir ele geçiriliyor. Bu örgütlerdeki kamu çalışanlarının oylarına ipotek konuluyor.
Yoksa gerçekten demokratik açılım dedikleri şey bu mudur? Yoksa biz mi yanılıyoruz? Ya da biz nasıl bir ülkede yaşıyoruz? Ne dersiniz?...