Hep o korku ile yaşadım son yıllarımı... Aileden uzakta yaşamak zordu bu yüzden belki. Bir gün kardeşim telefon edecek ve annemi kaybettiğimizi söyleyecekti. Çünkü annem uzun zamandır rahatsızdı, doktorların yapacağı pek bir şey de kalmamıştı.
O malum telefon gerçekten geldi cumartesi akşamı. Karşımdaki erkek kardeşim değil, yeğenimdi:
''Amca Emirdağ'a gelsen iyi olur'' dedi. Sesi titriyordu, ağlamaklıydı...
"Anneme mi bir şey oldu?" diye sordum.
"Hayır amca, dedemi kaybettik..."
İşte o an aklıma o ünlü söz geldi: “Ölüm eski bir şey ama herkes için yenidir”
***
Babam ölmüştü. Ama bunu yaşayan ilk kişi ben değildim. Son kişi de olmayacaktım....
Ama o'nun gidişinin bu kadar tez olacağı hiç aklımın ucundan bile geçmemişti. Grip dışında hasta bile olmadı. Bir işaret bile vermedi. Beni, kardeşlerimi, gelinlerini, damadını, torunlarını hiç alıştırmadan, hatta veda bile etmeden gitti. Uzaklarda oluşumuz yüzünden torunlarını kucağına alıp doya doya sevemeden göçtü bu dünyadan...
***
Gece yarısına yakın, Emirdağ'a gitmek üzere yola koyulduğumuzda, babamla anılarım bir film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden...
O çocukluk yaşlarımızda işsizlik nedeniyle ailecek çektiğimiz sıkıntılar. Beni ve kardeşlerimi okutabilmek için annemle birlikte verdikleri hayat kavgası. Sıkıntılara rağmen hiç bir kimseye taviz vermeden süren onurlu bir yaşam... Vakur ve her zaman dik duruşu, bizlere öğrettiği vatan sevgisi, hayat dersleri... Her zaman aramıza koyduğu o ince, ama samimi mesafe. Çocuklarımız olduktan sonra bizlere gösterdiği evlat yerine, arkadaş muamelesi... Az konuşan, kimsenin işine karışmayan , kırk yılda bir olsa saman alevi gibi parlayıp sönmeleri... Beni elimden tutup götürdüğü çileli üniversite yıllarım. Evliliğimde, hele ilk çocuğumuz olduğundaki gururla karışık sevinci...
Anlatılabilir mi bütün bunlar bir bir...
***
O tanıdığım en iyi kalpli insandı. Bu yüzden olmalı hep idolüm oldu. Hep onun gibi davranmaya, o'nun gibi giyinmeye çalıştım.
Farkında olmadan kendi çevreme dahil ettiğim insanlarda öncelikle iyi bir yürek ve dürüstlük aradım. Aynen onun gibi. Arkadaş, dost edinmeyi babamdan öğrendim... 'Babalık doğal olarak elde ediliyor. Daha doğrusu kazanılmıyor. Her çocuk babasını sever. Ama ben "Bu adamı babam olmasa da severdim, hiç değilse iyi bir dostum, arkadaşım olurdu" diyebiliyorum şimdi...
***
Acımı paylaşan dostlarım; "Ölüm Allahın emri, Alışırsın" diyorlar.
Alışmam gerçekten çok zor.
Çünkü anladım ki ben babam varken hala bir çocuktum.
Şimdi kanadı kırılmış kuş gibiyim, bir daha uçmayı deneyemeyecek kadar zayıf, cılız ve çaresiz...
Yüreğimden bir parça koptu, yaralandım, acı veriyor bu yara ve tamiri çok zor. Bu acı öylesi taze ki, bedenimin taa derinliklerinde uzun süre yaşayacak... Gözlerimdeki yaş, kalbimdeki hüzün bitmeyecek gibi...
***
Hayatın gerçekten bir anlamı var mı, yoksa anlamsız bir hayatın içinde gidip geliyor muyuz?
Ölümlerin bize verdiği acı; hayata bir anlam mı katıyor? Ya da Tanrı sevdiklerimizi yanına alarak geride kalanları sınıyor mu?
Ya doğumda yaşadığımız sevincin anlamı ne? Belki de bu dünyaya çile doldurmaya gelen bir yavru için neden bu kadar seviniyoruz?
Hiç birini bilemiyorum.
Tek bildiğim çok sevdiğim, değer verdiğim Atam'ı, babamı kaybettim. O artık yanımızda yok. Annemi, çocuklarını, gelinlerini, damadını ve torunlarını bu dünyada sahipsiz ve de yalnız bıraktı... Üstelik bir tek cümle ile hepimize veda etmeden, bir şeyler söylemeden...
Evet bizi sahipsiz bıraktın babam... Her şeye rağmen sana güle güle... Bize verdiğin emek için, babalık, arkadaşlık için, en önemlisi hayata kazandırdığın için hakkını helal et babam...
Seni çok seviyoruz,
Seni çok özleyeceğiz,
Nur içinde yat, mekanın cennet olsun babam...