Bugün izin verin siyasetten, kavgadan, dedikodudan, sevgisizlikten uzak duygularımı sizlerle paylaşayım. Sevgiden, insanlıktan, güzelliklerden, özünde bireyden, insandan sözedelim. Değerli köşe arkadaşımız Yasemin Şen bu haftaki yazısına Orhan Veli’nin dizeleri ile girmiş:
“Deli eder insanı bu dünya;
Bu gece, bu yıldızlar, bu koku
Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç”
Belli ki; Yasemin Şen’i de son zamanlardaki laik-antilaik tartışmaları ve bazı insanların içindeki kötü ruh üzmüş…
O yüzden gelin hiç değilse bugün siyasetten söz etmeyelim… Etmeyelim ki eleştirdiğimiz veya eleştireceğimiz konularla sizlerin ruhunu zehirlemeyelim…
Baharda da değiliz ama, nedir içimizi kıpır kıpır yapan bu duygular?
Akşam hava kararmaya başladığında Beydağları’nda oluşan silüet sizleri etkilemez mi? Beni çok etkiler. Ve bu kente aşık olduğumu o zaman anlarım. O insana benzer yüzlerden oluşan silüetler…
Sonra yakamozlar çıkar sahneye… Işıl ışıl… Yüreklere su gibi sevgiler serper sanki… Ben Antalya’ya olan aşkımı o yakomozları seyderken yaşarım…
Falezlerde dolaşırım; biraz ürkek, biraz korkarak… Tüm bu güzelliğin bir gün çirkinleşeceğinden korkarım… Gece karanlığında Konya ovasından farkı yoktur aslında, bir-kaç saat öncesinin o muhteşem turkuaz renkli denizi değildir sanki seyrettiğim… Karanlıklar içinde onun yüzünde görebileceğim bir ışık huzmesi bile saatlerce ruhumu bırakmaz, teslim alır beni…
Yunus Emre’yi anımsatır bu sevgi… Ustasından icazet alabilmek için tam 40 yıl ormandan aynı uzunlukta ve büyüklükte odun kesen dertli Yunus’u…
Beni, ben de demen bende değilem,
Bir ben vardır bende benden içerü,
Süleyman kuş dilin bilir dediler,
Süleyman var, Süleymandan içerü…
Gelin Yunuslar gibi düşünelim. Önce insan olduğumuzu … Ne laiklik, ne laiklik karşıtlığı, ne AKP ne CHP ne de diğerleri ayırmasın bu sevgiden bizi. Önce birbirimizi sevmekten uzaklaştırmasın.
Ne rüşvetler, ne adam kayırmalar ne devlet içinde devlet olanlar, ne de bizi değil, aslında Allah’ı sevmeyenler ayırmasın yüreklerimizi…
Ve Yunus misali;
Gelin tanış olalım / İşi kolay kılalım…
Sevelim, sevilelim / Dünya kimseye kalmaz…
Ben hepinizi, Tanrı’nın büyük emekler vererek yarattığı her insanı, her canlıyı, her şeyi çok seviyorum. Bu dünyada yaşadığımız her türlü olumsuzluğa rağmen yaşamak çok güzel…
GÜLMECE
Temel
Temel bir gün denize girmiş ama çırılçıplak.
Köyün çocukları da şaka olsun diye Temel'in bütün elbiselerini alıp kaçmışlar, zavallı Temel de denizde öylece kalakalmış.
Bir süre beklemiş, ne gelen var, ne giden.
Hava biraz kararınca ne yapsın bizim Temel çıkmış denizden. Hemen az ilerdeki otların arasından usulca köyüne doğru gitmeye başlamış.
Otlak bitince, evine de az bir mesafe kaldığı için ön tarafını eliyle kapatarak evine doğru koşmaya başlamış.
O sırada onu gören babası bağırmış:
- Ula salak uşağum, oranı gapayacağuna yüzünü kapasana, kim taniyacak senin oranu?...
GÜNÜN LAFI
Alışkanlıklar bir halata benzer; her gün bir lifini örer ve sonunda onu koparamayacak hale getiririz. (HORACE MANN)