Kararını açıkladıktan sonra ilk sözleri “Oh bee çok rahatladım” oldu. Ardından bayağı özlediğini söyledi ameliyatlarını. Bir haftadır siyasete ucundan bulaştığı için yapamadığı ameliyatlarını… Sonra bir yaşındaki hastasının annesinin söyledikleri çınladı kulağında:
“Şimdi siz Ankara’ya gideceksiniz, benim çocuğum ölecek mi?”
Bir başka böbrek nakli gerçekleştirdiği karı-koca kontrola geldikleri hastanede o’nu bulamayınca telefonla ulaştılar. Onlara siyasete atılacağını söyledi. Aldığı sert tepki karşısında bir kez daha irkildi.
Sonra bir bir hastaları geçti gözünün önünden son bir yılda böbrek ve karaciğer nakli gerçekleştirdiği tam tamına 544 hasta…
Henüz 47 yaşındaydı ve bir cerrahın mesleği boyunca yapabileceği kadar ameliyat yapmıştı.
Bedenen yorulduğunu hissediyordu. “İnsanlara siyaset arenasında hizmet edebilir miyim?” diye geçirdi aklından, Bir de teklif gelince, kimselere danışmadan CHP’nin yolunu tutup aday adaylığı başvurusunda bulundu. Birilerine danışsa, kendisini vazgeçireceklerini biliyordu.
Kararının duyulmasının ardından bu baskılar başladı.
Oysa stres açısından maden işçilerinden farksızdı yaptığı iş… Bu stresle boğuşmak yüzünden insanların kendisine bakışını fark edememişti bile…
Sonra hala yatmakta olan 20 hastası geldi gözlerinin önüne. O’na ihtiyaçları vardı. Bir haftadır göremedikleri için üzgündüler, kırgındılar biraz da… “Hastalarımın benim için ne ifade ettiğini bile anlayamamışım bu yaşıma kadar” dedi sessizce… Kendi kendisiyle hesaplaşma zamanının geldiğini düşündü.
Bütün bunları üst üste koyunca daha fazla dayanamadı ve sarıldı telefona … Karşısında kendisine aday adaylığı teklifinde bulunan partinin büyükleri vardı, anlattı onlara derdini, anlayış beklediğini söyledi, affını istedi…
Çıktı medyanın karşısına ve duygu dolu sözlerle aday adaylığından çekildiğini, ama desteğinin her zaman esirgemeyeceğini söyleyerek veda etti.
Belki arkasından, “Listedeki yerini beğenmedi”, ya da “Davet ettiler ama seçilme garantisi veremedikleri için istifa etti” diyenler bile olacaktı. Umurunda değildi. O, “Dostlarım” dediği bir grup gazeteci ile birlikte parti binasından ayrılıp kebapçı da iştahla dönerini yedi ve çok özlediği hastaları ile yeniden buluşmak için hastanenin yolunu tuttu. Sanki cerrah olduğu gün gibi ilk günün heyecanını yaşıyordu, çocuklar gibi şendi. Derinden bir “Oh beee” çekti.
Türkiye’nin nadir yetiştirdiği doktorlardan biri, meslektaşlarının adını “Sihirbaz” koydukları, her yıl yüzlerce kişiye adeta yeniden can veren, her ameliyatı sonrası ameliyat odasında gördüğü nurlu ışıkla yaşamına renk katan Prof. Dr. Alper Demirbaş’ın ilk siyaset deneyimi Perşembe’den Çarşamba’ya, tam bir hafta sürdü. Binlerce kişinin, TBMM’ne girebilmek için mücadele etiği bir ortamda, o siyasete girmediği için sevinen nadir insanlardan biriydi.
Ayhan Dolanay
Ayhan Dolanay’ı birçoğumuz Elektrik Mühendisleri Odası başkanlığından anımsarız. O da CHP’den Milletvekili aday adayı oldu. Oda Başkanlığı döneminde nerede eylem varsa Dolanay en baştaydı. O Yüzden adı “Nöbetçi Eylemci” ye çıktı. Bir basın toplantısı ile aday adaylığını açıklarken Ankara’ya nöbete gideceğini söyledi. Bir de AK Parti’nin ampulünü nasıl patlatacağını anlattı:
“Mesleğimiz gereği ampul patlatma işini iyi biliriz. Voltajı yükseltirsin ampul patlar”
Aday adaylığı yolunda Doğu ilçeleri ile merkezin adayı Eylemci Ayhan’a başarılar diliyoruz.