Eğitimde Vakıf olarak alanında Antalya’nın ilk deneyimlerinden biriydi AKEV…
Şimdi size bir AKEV masalı anlatayım mı? AKEV ve Garibim Selahattin Çiçek…
Eli öpülesi öğretmen rahmetli Saime Bor, 1964 yılında Antalya da faaliyete başlayan Özel Antalya ilkokulu’nu kurdu. Ve ölümünden önce okulunu Selahattin Çiçek’le birlikte kurdukları Antalya Kültür ve Eğitim Vakfı’na (AKEV) bağışladı. Yıl 1987’yi gösterirken şimdiki AKEV Koleji doğdu. Saime Bor’un yerini Selahattin Çiçek almıştı.
O Kara-kuru köy çocuğu, yaz ayında bile altı lastikli ayakkabı giyen, ceketinin boyu her zaman uzun, pantolunu emanet almış gibi bol, bu köy öğretmeni gece- gündüz çalışarak, kendi tabiri ile “inançları uğruna ömrünü harcayarak” AKEV’i önce ilkokul, sonra Ortaokul ve Lise ve son olarak da kimsenin aklının ucundan geçmeyen Üniversite hayaline kavuşturdu.
AKEV Koleji’nin kurulması ve gelişimine, başta yerel yönetimler olmak üzere Antalya kamuoyunun yardım ve bağışları da unutulamaz şüphesiz…
AKEV Koleji, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, insan hak ve özgürlüklerine saygılı, kişiler yetiştirmek amacı ile çıktığı yolda,
Yurdunu, ulusunu, insanı, doğayı, çalışmayı seven; laik-demokratik, Cumhuriyete, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı kişiler yetiştirmek. Misyon ve vizyonunu benimsedi.
Selahattin Çiçek’i bu fırtınalı yaşamda en çok yoran şey, Üniversite hazırlık yılları oldu. Kentin kanaat önderlerini, iş insanlarını, basın mensuplarını, akademisyenleri adeta teker teker Kadriye’de tahsis aldığı Üniversite arazisine taşıdı. Alana önce fidanlar dikti, diktirdi. Üniversite açıldığında “orman olsun” diye…
Ben de bir fidan diktim, adımı yazdı üzerine… Büyümüştür şimdi… Temeller attık törenlerle, güle oynaya…
Adeta bir inşaat kalfası, şantiye şefi gibi sevgili eşi işe birlikte binalar dikmeye başladı. “Üniversite kuruyorsan, önce öğretmeni düşüneceksin. Öğrenci her zaman bulunur” diye ile önce Öğretim Üyesi Lojmanlarını yapmakla başladı, sonra Rektörlük binası ve kampüsler…
O’nun bu çalışmalarını hayal ürünü görenler pek yardıma yanaşmadı ilk zamanlar… Binalar ortaya çıkıp, fidanlar yeşermeye başlayınca destekler başladı.
Bu kez Üniversite kurma yetkisi alabilmek için o’nun için savaş başladı. Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK) sürekli engeller çıkardı karşısına… Her yıl değişen yönetmeliklerle artırılan sermayeye ulaşması mümkün değildi. Tahsis arazi milyonlar etmesine rağmen sermayeden sayılmıyordu. Yerel yöneticiler, siyasetçiler ve sonunda iktidar partisinin belediye başkanı ve vekilleri devreye girdi, Ancak YÖK Başkanı ikna olmuyor, bu arada binası bile olmayan Uluslararası Antalya Üniversitesi’ne (FETÖ olayı sonrası adı Bilim Üniversitesi oldu) bir çırpıda izin veriliyordu. Daha sonra Alanya’da iki Vakıf üniversitesine birden izin çıktı.
Selahattin Çiçek ve Hasan Subaşı’nın gayretleri, Hakan Tütüncü’nün iktidar desteği ile yıllar süren rüya gerçek oldu ve bugün ilk mezunlarını vermeye başlayacak olan AKEV Üniversitesi adeta kabuğundan doğdu ve resmen kuruldu.
Üniversite yönetmek, işletmek, hele Vakıf Üniversitesi’ne öğrenci bulmak kolay iş değil. Üniversite kolej de değil. O yüzden kısa süre sonra sıkıntılar başladı Vakıf Yönetimi için…
Rektörler geliyor, rektörler gidiyor. Başından beri amatör ruhla çalışan Selahattin Çiçek ve mütevelli heyeti için ekonomik yönden sıkıntı başlıyor…
Tıpkı ilk başında olduğu gibi garibim Selahattin yine yalnız…
Bıçak kemiğe dayandı.
“Çaresizlik ve çözümsüzlük kaderimiz değildir” diyen Selahattin Çiçek, belki de daha önce gerçekleştirmesi gereken son çareyi buldu Vakfı güçlendirmek…
Şimdi o’nu yapmaya çalışıyor.
Ama bir gerçek var ki;
Antalya AKEV Üniversitesi halkın gücüyle kurulan ilk üniversite olarak tarihe geçecektir.
Bu kutsal yolda emeği geçenler, başta Selahattin Çiçek ve arkadaşlarını burada kutlamak istiyorum. Yeni Vakıf üyelerine Hoş geldiniz…