Tehlikeyi gördünüz mü?

Haber büromuzda iki köylünün, arkadaşımız Veysi Sağlam ile yaptığı hararetli sohbete kulak kabarttık. Kurşunlu Köyü’nden gelen biri yaşlı, diğeri genç iki vatandaş, kuruyan derelerini anlatıyorlardı. Kuruma, küresel ısınmadan değil, yakındaki taş ocağının kullandığı patlayıcı maddelerden  kaynaklanıyor.

Yeraltında patlatılan dinamitler su kaynaklarının yönünü değiştirmiş. Sonuç derenin kuruma noktasına gelmesi. Su seviyesi geçen yıl ile kıyaslanamayacak kadar azalmış. Bu dereden sulanan binlerce dönüm tarım arazisi ciddi tehdit altında.

Köylülerin ürkütücü bir iddiası var. “Böyle giderse Kurşunlu Şelalesi de kurur” diyorlar.

Deredeki manzarayı görünce yabana atılacak bir konu olmadığı anlaşılıyor. Turistik şelaleye yönelik böylesi bir yakın ve açık tehdit var.

Yarın böyle bir manzara oluşursa mutlaka yetkililerin ilk açıklaması, “Küresel ısınmadan oldu” şeklinde olacaktır. Köylüler şimdiden tarihe not düşüyorlar. Şelale kurursa sorumlusu oradaki taş mı maden mi ne olduğu bilinmeyen ocaktır. Bu ocağı işletenlerin yeraltında patlattığı dinamitlerdir. Bu nedenle yeraltı sularının kaybolmasıdır.

Şimdi atılan taş, ürkütülen kurbağaya değdi mi? Kurşunlu’daki ünlü ocakta hangi madenler bulundu? Altın damarına mı rastlandı? Gümüş mü, bor mu çıktı? Çıktı da biz mi duymadık?

Yoksa bu işlerin klasiği olarak sadece taşı, toprağı mı alındı?

Kurşunlu’daki manzara, kum, çakıl imal etmek, toprak almak için açılan maden ocaklarının yaratacağı tehlikeyi net şekilde ortaya koyuyor. Bu işin lamı cimi yok. İşte fotoğraf ortada. Görmeyen gözlere, olayı küçümseyenlere, kulağının üstüne yatanlara, en önemlisi de sakat maden yasasını bir türlü düzeltmeyen, değiştirmeyen AKP’lilere soru soruyoruz: “Tehlikeyi gördünüz mü?

Daha doğrusu hala göremediniz mi?

 

Zırlankayalıların direnişi

 

Kurşunlu’daki manzaradan sonra aynı kaderi paylaşmamak için direnen Serik Zırlankaya Köyü sakinleri aklımıza geldi. Bilindiği gibi Zırlankaya’da tarım topraklarının ortasında kalan, 10 yıl önce ağaçlandırılan 3 bin dönümlük koruluk, maden adı altında kurban edilmeye çalışılıyor. Antalya’da çok sayıda  maden ruhsatı alıp bunları pazarlayan bir uyanığın son marifeti Zırlankaya’da ortaya çıkmıştı. Üç kuruşa mal ettiği ruhsatını, başka birisine iyi bir fiyata satmıştı.

Koruluğu hatırı sayılır para sayarak alan şirket ikide bir Zırlankayalıların  kapısına dayanıyor. Köylülerde yer yer yüksekliği 100 metreye ulaşan koruluklarını korumaya çalışıyorlar. Biliyorlar ki, o koruluk bölgeye yaşam veriyor. Su kuyuları oradan besleniyor..

Ama madencinin öyle bir derdi yok. Onun derdi, koruluğun toprağını satmak. Toprağın hemen altında mıcır yapmaya elverişli tabakayı işlemek. Eğer bunları yaparsa az masrafla büyük paralar kazanacak.

Sonrası onu hiç ilgilendirmiyor. 3 bin dönümlük ormanlık alan çölü döndükten sonra iklim değişirmiş, su kaynakları bitermiş onun derdi değil. Madenci oradan parasını kazanıp çekip gidecek. Zırlankaya ile birlirke çevre köylülerin susuzluk yüzünden  olası göçleri onu hiç mi ilgilendirmeyecek.

Tehlikeyi gören Zırlankayalılar direniyorlar. Madencinin aba altından sopa göstermesine pabuç bırakmıyorlar.

Bu yüzden sık sık jandarma ile karşı karşıya kalıyorlar. Adliyelik oluyorlar. Bu işin nerede biteceği belli değil. Çünkü Maden Yasası’ndaki değişiklik bir türlü yapılmıyor. Sözde madencilerde yasanın mevcut durumundan sonuna kadar yararlanıyorlar.

Kurşunlu’daki manzaradan sonra Zırlankayalıların verdiği mücadeleye bir kez daha saygı duyduk. Aslında onlar hepimiz için kavga veriyorlar. Özellikle iktidar milletvekillerinin, “Orada ne oluyor” diye Serik’in bu küçük köyünün sesine kulak vermesi lazım. Elbette tehlikenin farkında iseler.

Yayın Tarihi
16.07.2008
Bu makale 4896 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!