Son ormanları kim koruyacak?

Serik ve Manavgat’taki son yangının acı izlerini uzaklardan çıplak gözle görmek mümkün. Antalya – Alanya  Karayolu’nun Serik – Taşağıl arasındaki bölümden Toroslara bakıldığında artık yeşili göremiyoruz. Siyah yakın renkte çıplak dağlar göze çarpıyor. Yürek burkan bir manzara var.

Her ne kadar Çevre ve Orman bakanı Veysel Eroğlu, 4 bin hektar orman yandığında hala ısrarlı olsa da, yanan alanın bunların kat kat fazlası olduğu anlaşılabiliyor. En az söyleyen 20 bin hektardan bahsediyor.

Şu anda yanan bölgenin yeniden ağaçlandırması ile ilgili seferberlik başlatılmış durumda. Duyarlı kurum, kuruluş ve kişiler  bölgenin yeniden yeşile kavuşması için bir şeyler yapmaya  çalışıyor. Ormanı yeşillendirmek için çaba gösteren herkesi kutlamak gerekiyor.

Bu çabaları görünce, ülkemizde ve kentimizde ormana ne kadar önem verildiğini düşünüp seviniyoruz. Yetkililerin yanan bir karış orman alanının bile başka amaç için kullanılmayacağı yolundaki söylemleri bizi umutlandırıyor.

Ama ortada bir terslik var. Birilerinin ciddi bir samimiyetsizliği söz konusu. Çünkü yanan alanın birkaç kilometre ötesinde başka türlü bir yangın ormanı yakıp yok etmek üzere.

Bu, sözde madencilerin yangını. Zırlankaya Köyü’nde 3 bin dönümlük ormanlık alanı yok etmek isteyen sözde madenci ısrarlı. Yan taraftaki yanan ormanlara bakıp, “Yeşile bir darbe de ben vurmayayım” demiyor.

Aksine 10 yıl önce ağaçlandırılan, 3 bin dönümlük alandaki yüz binlerce genç ağacı söküp altındaki toprağı satmak istiyor.

Dışarıdan bakan birisi bizim için ne düşünür acaba?

Bir tarafta, yanan ormanlar için yakılan ağıtlar. Ormanı  yeniden oluşturmak için gösterilen çaba.

Diğer tarafta, yanan alanın bitişiğinde, koskoca bir ormanın yok edilmesine göz yummak.

Üstelikle ormanlarını korumak için gece gündüz nöbet tutan köylülere karşı, yeşile kıymak isteyen sözde madencinin yanında olmak.

Devletin jandarmasını sözde madenciyi korumak için bölgeye göndermek.

Bu ne yaman çelişkidir. Bunun izahı nasıl yapılabilir.

Parası olan, gücü olan, işini uyduran ormanları yok edebiliyorsa yanan ormanlar için neden üzülüyoruz.

Yarın birisi binbir emekle, trilyonlarca masrafla dikilen ormanı, daha büyüme çağında iken yok edecekse neden bu zahmete giriyoruz. Niye bu kadar üzülüyoruz ki.

Bugüne kadar çok sayıda orman köyü, maden ocağı adı altında toprak ve taş satmak isteyen rantçılarla mücadele etti. Ama bunlar içinde Serik Zırlankayalıların yeri bir başka.

Yaklaşık bir yıldan beri Zırlankayalıların verdiği mücadeleyi izliyoruz. Hukuk yolunda ellerinden geleni yapıyorlar. Maden Kanunu’ndaki sakatlıklar yüzünden yasalar sözde madencinin yanında.

Zırlankayalılar buna rağmen sonuna kadar yasal mücadelelerini veriyorlar.

Elbette bu yetmiyor. Sözde madenci, açılan davaların sonuçlarını beklemeden işi oldu bittiye getirmek istiyor. Bunun için iş makineleri ile Zırlankaya’ya dayanıyor.

Çevreden topladığı mafya kılıklı sözde güvenlikçilerle köylülere gözdağı veriyor. Zaman zaman silah gösteriyor.

Buna rağmen Zırlankayalılar geri adım atmıyor. Genci yaşlısı ile kadını, çocuğu ile direniyor. Zaman zaman  gözaltına alınıyorlar. Ama bunlar onları yıldırmıyor.

Bu işin sonu nereye varır bilemiyoruz ama Zırlankaya, doğayı ormanı korumak için elinden geleni yaptı. Yapmaya da devam ediyor.

Çevrecilik adına ödül verilecekse onu çoktan hak ettiler.

Dileriz yetkililer artık Zırlankayalıların feryadına kulak tıkamaktan vazgeçer. Bu sese kulak verir. Orada yeşili yok etmek isteyen sözde madenciye, “Git artık buradan” derler. Mevzuat hazretlerinin arkasına saklanmaya çalışmazlar. Zırlankaya Köyü sakinlerini verdikleri mücadele için bir kez daha teşekkür ediyoruz.

 

Yayın Tarihi
20.08.2008
Bu makale 4866 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!