Yüce gönüllü olmak ne büyük bir zenginlik! Sandıklar dolusu altını, gümüşü, doları var ama gönlünde hiç sevgi yoksa bana ne! Yüce gönüllü bir insanın yanında kaç para eder ki o?
Üç yıl önce ailece ziyaret edip hiç unutamadığımız İstanbul Büyükçekmece Hayriye Duruk Kız Meslek Lisesini geçen hafta bir kez daha yakından görüp inceledik. Bu kez yanımızda uzun yıllardır Türkiye gazetesinde “Hayatım Roman” köşesinin yazarı değerli dostum Ünal Bolat da vardı.
Bildiğiniz öteki kız meslek liselerine benzemez; hem de hiç mi hiç benzemez, bu eğitim yuvası. Çok farklı ve üstün yanları var çünkü; bildiğimiz meslek liselerinden. Bu okul önce dış görünüşüyle gözünüzü ve gönlünüzü okşar sizin. Doğrusu ya özellikle son 50-60 yılda yapılanlardan gerek İstanbul’da gerek başka bir yerde benzer güzellikte bir okul binası görmedim ben.

Gideceğimiz günü ve saati ilgililerin onayı ile bir hafta önceden belirlemiştik. Bir gün önce yeniden haberleştik. Okulun önüne varıp da arabamızı park etmek için uygun bir yer ararken, bahçe kapısında güler yüzlü bir hanım bize yaklaşıp, “Okulu ziyaret etmek için mi geldiniz?” diye sordu. Evet yanıtını alınca, “İçeriye buyurun lütfen!” deyip otomatik demir kapıyı açtı hemen. Arabamızı park eder etmez merdivenlerden kibar bir beyefendi inip, “Hoş geldiniz” diyerek içeri davet etti. Ana kapıdan girer girmez ince uzun boylu içtenlikle gülümseyen genç ve güzel bir bayan:
“Ben Müdür Yardımcısı İlknur Avgalı Bulut… Hoş geldiniz efendim.” diyerek buyur edip önce müdür odasına, sonra konferans salonuna götürdü bizi.,
ÖMER DURUK KONFERANS VE SERGİ SALONU
Daha önce de görmüştük; bu zevkli ve sahneli salonu. Sahnede konuşma yapan bir hanım vardı. Dinleyici öğretmen ve öğrenciler kırmızı rahat koltuklarda dikkatle izliyorlardı konuşmacıyı. Kimseyi rahatsız etmeden sessizce geçip oturduk; önde bizim için ayrılan koltuklara. Gözüm kulağım sahnedeyken, kulağıma eğilip, “Hoş geldiniz hocam!” diye fısıldayan beyin bu okula adını veren “Hayriye Duruk Ana” ve ünlü iş insanımız Ömer Duruk’un sanayici oğlu Dr. Mehmet Çetin Duruk’tu.
Bu arada arka sıralarda oturan öğrencilerden biri parmak kaldırarak söz istemiş olmalı ki, konuşmacı, “Elbette, buyurun!” dedi. Soruyu tam duyamadım ama yanıt çok netti:
“Bebek için anne sütünden daha değerli hiçbir besin yoktur. Anne sütü emen bebek beden gelişimi için gerekli olan tüm besin ve enerjiyi almış olur. Ayrıca mikrop ve hastalıklara karşı da bağışıklık kazanır. Hiçbir anne, “Fazla emzirirsem vücudum bozulur, göğsüm sarkar” gibi bir endişeye kapılmamalı. Aksine böyle düşünenlerin hem kendi vücutları bozulur; hem de bebeklerinin sağlıklı gelişmesini önlemiş olurlar. Yeterli ana sütü emmeyen bebek mikroplara karşı da savunmasız demektir. Özetle söylersem: Bu tür bir yanlışa düşen anne bebeğine en büyük kötülüğü yapmış olur.” diye bitirdi sözlerini. Benim gibi herkes de içtenlikle alkışladı; konuşmacının bu son sözlerini.
Okul müdürü Yasemin Kuri konuşmacıya teşekkür ederek güzel bir çiçek buketi sunduktan sonra bize de hoş geldiniz diyerek önümüze düşüp okulunu gezdirdi. “Aksekili Hayriye Duruk Ana” ve eşi ünlü iş insanı Ömer Duruk’un oğulları, analarının:
“Bana ait ne varsa satın. Yoksul aile kızlarının okuyup iyi bir meslek sahibi olacakları güzel bir okul yapın.” arzusunu kutsal bir emir gibi kabul etmişler. Gerçekten de öğrencilerin iyi yetişmeleri için hiçbir masraftan kaçmamışlar. Her türlü araç gereçle mutfağı da donatmışlar, fırını da… Köy enstitüleri örneği yaparak ve yaşatarak öğretiyorlar her şeyi. Babalarının adını verdikleri konferans salonunu da süs olsun diye tutmayıp sık sık bilim insanlarını, sanatçıları, mesleğini en iyi yapan ustaları davet edip konuşturuyorlar.
“Grafik ve Fotoğrafçılık Bölümü” de var bu okulun, “Yiyecek İçecek Hizmetleri Bölümü” de… “Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü” de var, “Gıda Teknolojisi Bölümü” de… 2015’te açılan okulun toplam 755 öğrencisi varmış ki, çok iyi! Ortaokulu bitirenleri sınavla alıyor. Ayrıca sınavsız aldıkları da var.
“Bir çeşit köy enstitüsü” diyebileceğimiz bu eğitim yuvasının “Döner Sermayesi” de var desem, inanır mısınız? “Ne üretiyor? Ne alıp satıyor ki?” diye sorarsanız söyleyeyim: Çeşit çeşit ekmek, simit, her türlü pasta ve yemek üretip serbest piyasada pazarlayıp satıyorlar. Sözgelişi simit her yerde 20 lira şimdi; değil mi? Oysa bu okulda öğretmen ve ustaların gözetiminde öğrencilerin ürettiği mis gibi bol susamlı simit 15 TL
Üstelik ekmek, simit, pasta, yemek ve içecekler tertemiz mutfaklarda, tertemiz fırınlarda, yarınların değerli ustaları, ünlü aşçıları olacak tertemiz öğrenciler tarafından hazırlanıyor. Bu okulu bitirenlerin, adı sanı herkesçe bilinen otel ve turizm merkezlerinde yüksek ücretlerle hemen iş bulmalarının nedeni bu işte!
Nasıl saygı duymaz insan, böylesi güzel bir okulun yapılmasını isteyen, bunun için varını yoğunu vermekten çekinmeyen yüce gönüllü “Aksekili Hayriye Duruk Ana”ya? Ve onun bu isteğini, şu bu bahanelerle hiç geciktirmeden en yararlı şekilde değerlendirmek için ellerinden gelen hiçbir şeyi esirgemeyen sevgili oğullarına!
Benzerlerinden çok farklı bu eğitim yuvasının açılıp işletilmesinde emeği geçen herkesi candan yürekten kutlarım!