YAŞAMAK ZAMANI

Aksekili Hayriye Duruk Ana

Gönülden Sevgiler, Saygılar Sana

Aksekili Hayriye Duruk Ana
Yıl 1923... Cumhuriyetle birlikte bir bebek dünyaya gelir. Babası onun erkek olması için aylarca dua etmiştir ama ne fayda! Bebek kız olarak doğar. Kadere razı olan baba, nedense Hayriye adını verir ona. Arapça asıllı bir sözcük olan “hayriye” iyilik demek…  Sözgelişi, “Hayırlı işler” deriz ya, o anlamda.

Her bebek gibi o da büyür; 7-8 yaşına gelir. Akranları okula başlar. O da gitmek ister ama babası, “Okula giderse okuma yazma öğrenir; erkeklerle mektuplaşır.” diye göndermez. Haksız mı? “Hoca” denen sakallılar tarafından yıllarca öyle doldurulmuştur: kafası çünkü.

1939’da16 yaşına gelince Hayriye, çalışkan ve zeki bir genç olan Çerçi Ömer’le nişanlanır. Ancak nişandan kısa bir süre sonra İkinci Dünya Savaşı başlayınca, eli silah tutan herkes gibi 18 yaşındaki Çerçi Ömer de askere alınır. Bu ayrılık 6 yıl sürer. O nedenle 1947’de evlenebilirler.

Çerçi Ömer, babası ölünce ilkokul 3’ten ayrılıp ailenin geçimini sağlamak üzere Akseki’nin yakın köylerine yaya gidip gelerek çerçiliğe başlar. Kazandığı üç beş kuruşu biriktirip bir eşek satın aldığında dünyalar onun olur. Daha çok çalışıp daha çok kazanınca eşeği satıp at alır. Kendine güveni iyice arttığı için daha bir dört elle sarılır işine. Herkesin takdir ettiği Çerçi Ömer Duruk’tur artık o!

Tüm Aksekililer gibi genç eşi Hayriye Hanım da hem çalışkan hem çok tutumludur. Gereksiz hiçbir harcama yapmaz. İki yürek bir olunca Akseki dar gelmeye başlar; Çerçi Ömer’e. Konya’ya ve İstanbul’a taşır; her geçen gün geliştirdiği işlerini.  Akseki’yi bırakıvermez hemen. 13 yıl gidip gelerek çalışır; gece gündüz. 1950’de eşi ve çocuklarıyla birlikte taşınır Konya’ya. Buradaki Mecidiye Han’da 40 metre kare bir dükkân kiralayıp Toros Dağlarında avlanan tilki, tavşan, sansar, sincap, kurt gibi hayvanların derileriyle salep ve balmumu gibi ürünleri toplayıp İstanbul’daki Rum ve Ermeni tüccarlara satar. Ayrıca Akseki ve köylerindeki 200’ü aşkın ahşap tezgâhlara dağıttığı ipliklerle dokunan kaput bezlerini başka bir dükkânda değerlendirir.

Hayriye Ana bir yandan çocuklarını büyütürken öte yandan her gün evindeki tezgâhta 25-30 metre kaput dokur. Bununla yetinmeyip Konya dışına gidecek siparişlerin hazırlanıp paketlenmesine de yardımcı olur. Çerçi Ömer, Konya’da Tüccar Ömer Duruk’tur artık. Har vurup harman savurmaz kazancını. Aksine yeni işlere girişir. Sözgelişi Beyşehir’de üç, Konya’da iki benzin istasyonu açar. Good Year lâstiklerinin bayiliğini alır. Makarna, un, irmik fabrikası kurup ürünlerini pazarlar.
İyice dal budak saldıktan sonra bu kez İstanbul’a doğrultur yolu. İstanbul’da da çok çalışır. Aroma Meyve Sularını üretir; ünlü Gelik Lokantalarını açar. Saymakla bitmez; yaptığı işler. Gerçek bir romandır; bu değerli iş adamının yaptıkları. Bu başarı öyküsünü kim yazıp romanlaştıracak bakalım!
Biz gelelim yine, Ömer Duruk’un sevgili eşi Hayriye Hanım’a. Şöyle düşünse haksız mıydı?
“Ben Türkiye çapında zengin ve ünlü bir iş adamının eşiyim. Öyleyse İstanbul’un en güzel bir semtinde, Boğaz’a ya da denize karşı sarayı andıra çok güzel bir köşkte oturmalıyım. Bu benim hakkım; bu bizim hakkımız!”

“Öyle değil miydi?” diye sorarsanız; hayır, değildi. Nerden mi biliyorum? 1990’lı yıllarda Manavgat Irmağı kıyısındaki Altınbeşik Yeraltı Gölünden söz edip duruyordum; haftalık söyleşilerimde. “Yol yok ama Altınbeşik’e. Yol olmadan kim nasıl gidip de görsün? Mutlaka yol ve köprü yapılmalı buraya! İnanın; Akseki’nin kaderi değişir.” deyip nedenlerini sayıp döküyordum. Kim fısıldadıysa bunu kulağına, bu konuyu görüşmek üzere evine davet etti beni; Ömer Duruk abimiz.

Bakırköy’de çok gösterişsiz küçük bir apartman dairesiydi; oturdukları ev. Ömer abimizi daha önce birkaç kez Akseki’yle ilgili toplantılarda görüp konuşmuştum da eşini ilk kez görüyordum. Çok sade bir giyim… Ne kollarında bilezik ne boynunda gerdanlık vardı. Yardımcısı da yoktu. Kendi pişirdiği kahveyi, kendisi ikram etti. İşte böyle bir hanım, böyle bir “Ana” idi o.
Bir yere gidip gelirken özel araba da istemez, taksi de. Belediye otobüsü var ya. Var da okuma yazması yok ki onun. 1958’de henüz ilkokula giden oğlu Dr. Mehmet Çetin’e, “Oğlum bana okumayı öğret. Belediye otobüslerinin nerden gelip nereye gittiğini sormak zorunda kalınca utanıyorum.” der. Böylece oğlundan 35 yaşındayken okuma yazma öğrenir. Eşi 2005’te ölünce çok üzülür ama elden ne gelir! Ömer Bey’in Beylikdüzü yakınlarında aldığı genişçe bir araziye müteahhit villa yapmaya başlar. Arsa payı olarak 29 villa düşer; Hayriye Hanım’a. Bir gün üç oğlunu alıp karşısına:
“Onca villayı ne yapayım ben? Satın hepsini. Ben okuyamadım. İçimde bir ukde olarak kaldı bu. Alacağınız paranın tümünü harcayarak yoksul kızlarımızın okuyup iyi bir meslek sahibi olacakları güzel bir okul yapın.” der.

Üç oğlu da hiç itiraz etmeden, “Baş üstüne anne” deyip işe girişirler hemen. Önce bir arsa gerekli, değil mi? Büyükçekmece Belediye Başkanı ve Milli Eğitim Müdürü arzu ettikleri gibi güzel bir arsa verir onlara. Ne yapalım, nasıl yapalım diye birçok kişi ve kuruma danışırlar.

Aksekili Hayriye Duruk Ana

Sonunda çok özel ve donanımlı bir kız meslek lisesi yapmaya karar verip güzel bir plan çizdirerek hemen işe koyulurlar.

Ali Metin, Mahmut Atom ve Mehmet Çetin kardeşler 8,5 milyon dolar (Bugünkü karşılığı yaklaşık 360 milyon TL) harcayıp gerçekten de güzel bir okul yaptırırlar. En güzeli de şu: Dört duvar yapıp çatısını da kapattıktan sonra, “Bizden bu kadar!” deyip bırakmazlar ipin ucunu. Araç gereç olarak ne gerekiyorsa onu da alırlar. Donanımlı bir mutfak, gerçek bir fırın ve güzel bir konferans salonu da yaparlar. Yine de “İşimiz bitti bizim.” deyip gitmezler. Her ay öğretmen ve yöneticilerle toplanıp öğrencilerin daha iyi yetişmesi için konuşup tartışarak ortaya çıkan eksikleri tamamlarlar. Yoksul öğrencilere karşılıksız burs da verirler.

Üç yıl önce eşim, kızım ve torunumla birlikte ziyaret etmekten büyük mutluluk duyduğum bu çağdaş eğitim yuvasını yakında yeniden görmek istiyorum. Ne mutlu o anneye ve babaya, böyle evlatlar yetiştirdikleri için… Ve ne mutlu o gençlere, annelerinin adını böylesine değerli bir okulla yaşattıkları için...
Gönülden sevgiler, saygılar sana; Aksekili Hayriye Duruk Ana!

Aksekili Hayriye Duruk Ana

İstanbul Büyükçekmece Hayriye Duruk Kız Meslek Lisesi öğrencileri, köy enstitüleri örneği tüm derslerini yaparak ve yaşayarak öğrenirler.

Bu yüzden her biri “deneyimli bir usta” olarak mezun olur; bu eğitim yuvasından.

Yayın Tarihi
18.12.2025
Bu makale 68 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

ÇOK OKUNAN

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!