Tansu Çiller'in başbakanlığı döneminde Ankara'da bir devlet bankasında çalışıyordum. 1994 krizinde gecelik faizin yüzde 400'leri bulduğunu görmüştüm. Yolsuzlukların, yargısız infazların gündemden düşmediği o karanlık dönemde... Bu ortamda yaşanmaz diyerek akademiye dönmek için bankadan istifa ettim. Türkiye'de hiçbir üniversite bana fırsat vermeyince doktora yapmak için Amerika'ya geldim. Neredeyse 30 yıldır burada yaşıyorum ama daha bir sabah olmadı ki uyanıp Tanpınar'ın Paris'teyken yazdığı şu cümleyi tekrar etmeyeyim:
"Türkiye'den uzaklaştım fakat Türkiye benden uzaklaşmadı. Türkiye, kendinden başka bir şeyi dert ettirmiyor insana."
Tam, yok o kadarı da olmaz diyorsun, bir sabah uyanıyorsun daha da beteri olmuş. Ama geçen hafta olanlar şimdiye kadar olup bitenleri gölgede bırakacak yeni bir dip noktaydı Türkiye için. Yıllardır bakıp gören herkes gibi ben de Türkiye'nin adalet reformuna ihtiyacı olduğunu söyleyip durdum. Ya Adalet Ya Sefalet kitabını tam da bu derdi, rasyonel bir şekilde açıklamak için yazdım. Ama şu geldiğimiz noktada artık ne rasyonel bir argümanın ne de duygusal bir vicdan çağrısının işe yarayacağına inanıyorum. Kırmızı Pazartesi'yi okumuş kuşak olarak o Pazartesi'yi geçen hafta yaşadık. Olacak olanı, herkes biliyordu... O nedenle biraz da çaresizlikle Bulutsuzluk Özlemi'nin o şarkısındaki hüzünle sormak istiyorum duymak isteyen herkese:
Ne olacak bütün bunlar? Bütün bunlar ne olacak?
Türkiye genç, dinamik, hikâyesi olan ve gerçekten de dünyanın cennet parçası bir coğrafyasında kurulmuş bir ülke. İstesek bu cennet vatanda hepimiz gül gibi yaşarız. Ama şu hâle bakın. Bugün Türkiye'de insanlar hiç olmadığı kadar mutsuz. Gençler hiç olmadıkları kadar umutsuz.
Dünya Mutsuzluk Raporu: Malumun ilâmı!
Birleşmiş Milletler, 2012 senesinde 20 Mart'ı Dünya Mutluluk Günü ilan etti ve her sene o tarihte resmî bir Dünya Mutluluk Raporu açıklamaya başladı. Türkiye'nin de katıldığı bu önemli çalışma geçen hafta yaşanan kriz ortamında doğal olarak gündemde kendisine yer bulamadı. Raporun akademik koordinasyonunu, Oxford Üniversitesi Refah Araştırmaları Merkezi yürütürken saha çalışmasını tüm dünyada Gallup gerçekleştiriyor. Raporun başlıca yazarları arasında ünlü ekonomist Jeffrey Sachs da yer alıyor.
Dünya Mutluluk Raporu'nda her ülke 3 bin kişilik bir örneklemle temsil ediliyor. Katılımcılar yaşamlarını 10 basamaklı bir merdivende 0 "en berbat", 10 "en şahane" olacak şekilde değerlendiriyor. Mutluluk, 6 alt başlık üzerinden ölçülüyor. Bu sene açıklanan verilere göre Türkiye 147 ülke arasında 94'üncü sırada yer alıyor. Türkiye, 2014 senesinde aynı raporda mutluluk bakımından dünyada 65'inci sırada yer alıyordu.
Gidişat berbat...
Tahmin edeceğiniz gibi, dünyanın en mutlu ülkeleri yine demokratik sosyalizmin kalesi sayılan Kuzey Avrupa ülkeleri. Finlandiya ilk sırada, ardından sosyal devletin hâlâ dimdik ayakta durduğu diğer ülkeler var: Danimarka, İzlanda, İsveç ve Hollanda geliyor. Dünyanın en mutsuz insanları ise Afganistan, Sierra Leone, Lübnan, Malawi ve Zimbabwe'de yaşıyor. Bu sene bizden daha mutlu insanların yaşadığı ülkeler arasında komşularımız Yunanistan, Bulgaristan, Gürcistan ve Ermenistan var. İran ve Irak bizden birkaç sıra sonra yer alıyor. Suriye, bu sene yok ama seneye onların da bizi geçme olasılığı sıfır değil!
Yoksulluk değil ama adaletsizlik insanı mutsuz ediyor!
Rapor sadece mutsuzluğu ölçmüyor, mutsuzluğun sebeplerini de araştırıyor. Bu sebepler arasında kişi başına düşen gelir, sağlıklı yaşam süresi, sosyal destek oranı, bireysel özgürlük (hayat üzerinde kontrol hissi), cömertlik (bağış yapma gibi) ve yolsuzluk algısı var. Türkiye'nin bu altı gösterge içinde en iyi olduğu alan kişi başına düşen millî gelir. Raporu Birleşmiş Milletler biraz da bizim paralarımızla hazırladığı için resmî veriler kullanılıyor. O resmî verilere göre Türkiye'de alım gücü paritesine göre hesaplanan kişi başına düşen millî gelir 35 bin dolar! Kurdaki baskılamanın bu rakamdaki etkisini unutmayın. Türkiye bu hesaba göre gelir seviyesiyle dünyada 43'üncü sırada yer alıyor.
Ancak rapora göre sıralamada en berbat olduğumuz alan, tahmin edeceğiniz gibi, özgürlükler. Türkiye 174 ülke içerisinde özgürlükler bakımından 140'ıncı sırada yer alıyor! Türkiye, "Hayatını kendi kararlarınla yönlendirebiliyor musun?" sorusunda en alt sıralarda yer alıyor. Türkiye'de insanların ezici bir çoğunluğu, yaşamlarını yönlendirme konusunda kendi iradeleriyle hareket edemediklerini düşünüyor. Bu baskı algısı, hem mutluluk seviyesini hem de insanların ihtiyaç duyduğu pozitif duyguların (gülme, ilgi, keyif alma) görülme sıklığını azaltıyor. Yani eğer sokakta yüzü gülen insanları görmüyorsanız onun sebebi sadece yoksulluk ve geçim derdi değil. İnsanlar kendi hayatlarına kendileri karar veremediği için mutsuz, huzursuz.
Gençler mutsuz ve umutsuz!
Dünya Mutluluk Raporu'nda dikkatinizi çekmek istediğim son nokta, gençlere dair endişe verici sonuçlar. Ülke genelinde düşen yaşam memnuniyeti düzeyi, özellikle gençler üzerinde daha keskin bir etki yaratmış görünüyor. Gençler üzerine yapılan analizler, dünya genelinde pandemi sonrası giderek artan bir sosyal yalnızlık eğilimine işaret ediyor. 2023 yılında yapılan küresel ölçekteki anketlerde, genç yetişkinlerin (18–29 yaş) yüzde 19'u "Zor bir durumda yanımda olacak kimsem yok" cevabını veriyor. Bu oran 2006 yılına kıyasla yüzde 39 artmış durumda. Daha evvel bu köşede yazdığım gibi, yalnızlık yeni bir pandemi olarak gençlerimizi tehdit ediyor. Sosyal medyanın etkisiyle dijital çağda gençler tüm dünyada artık daha yalnız hissediyor.
Rapora göre Türkiye, dünyada gençlerin en yalnız hissettiği ülkeler arasında yer alıyor. Bu konuda gençlere "Zor bir durumda kalsanız size her zaman yardım edecek akraba ya da arkadaşlarınız var mı, yok mu?" sorusu yöneltiliyor. Bu soruya evet diyenlerin oranı bizde yüzde 50, ki bu oranla en son sırada yer alıyoruz! O çok beğenmediğimiz ve yalnızlıkla suçladığımız pek çok ülkede, gençler başları dara düştüğünde bizim gençlerden daha çok insana sahip. Amerika'da bile bu oran yüzde 75'i geçiyor. Aynı şekilde "Sizce cüzdanınızı kaybetseniz bir yabancı bulursa iade eder mi?" sorusuna Türkiye'de verilen yanıtlar da dünya geneline kıyasla çok daha karamsar. Yani insanlar, çevresindeki bireylerin iyi niyetli ve güvenilir olduğuna inanmıyor. Sosyal bağların bu denli zayıfladığı bir ortamda, özellikle gençlerin yalnızlık ve umutsuzluk hissetmesi şaşırtıcı değil.
Bu yazıyı sizi daha da fazla karamsarlığa sokmak için yazmadım. Önümüz bayram. Her şeye rağmen umut etmeye devam etmeli, kendimizden ve ülkemizden çok daha iyisini ummalıyız.
Yaşar Kemal'in dediği gibi...
"Yaşam umutsuzluktan umut üretmektir. İnsan umutsuzluktan umut üreterek bugüne kadar gelmiştir."
O nedenle zor da olsa insana, gençlere ve ülkeye olan umudumuzu imkânsızlıkların arttığı bu dönemlerde daha da arttırmaktan başka çaremiz yok.