YAŞAMAK ZAMANI

Dünyanın En Mutlu Ülkesi

“Köy enstitülerinin kurucuları,
yenik bir ordunun yiğit komutanlarıdır.
Öğrencileri ise yenik ordunun
adsız askerleri...”

UĞUR MUMCU

Ne şanslı biriyim ki, haftalık söyleşilerimi okumak zahmetine katlanan dostlarım görüş, düşünce, yorum ve eleştirilerini de yazmak iyiliğinde bulunuyorlar bana. Bu tür iletileri aldıkça, nasıl seviniyorum; bir bilseniz!
Hele hele özgün yorum ve eleştirileri sizlerle paylaşmaktan zevk duyuyorum..
İşte onlardan biri...  Kim mi? Son yıllarda köy enstitüleri üzerine yaptığı dört önemli araştırma kitabıyla(*) adını duyuran yazar Sercan Ünsal… Bakınız, neler yazıp iletmiş bana:
“Öğretmenim;
Gecenin bu saatinde umarım iyisinizdir.
               İlginç yazılarınızı ilgiyle okumaya çalışıyorum. Takip edebildiğim kadarıyla “eğitimde dayak” konusu öne çıkmaya başladı yazılarınızda.
Bugünkü “Ertuğrul Taylan Günlüğü”nü konu aldığınız yazınızda Ankara Vali Yardımcısı Taylan’ınn lise öğrencisi iken, okul duvar gazetesinde çıkan bir eleştiri yazısından dolayı okul müdürü ve yardımcısından yediği tokatlarla birlikte duyduğu hakaret dolu sözleri aktardıktan sonra:          
Ne etkili, ne müthiş bir eğitim yöntemidir bu! Değil mi? Biri okul birincisi bayan olmak üzere ordudan ihraç ettiğimiz beş teğmen örneğinde görüldüğü gibi geliştirerek devam ettiriyoruz; biz bu geleneğimizi.” İfadesiyle bitince söyleşiniz, ‘artık yazayım’ dedim.
Biliyorsunuz, ben eğitimci değilim. Ama dün de bugün de bizim her aşamadaki eğitimimizde, eğitim dışı -dayak dâhil- her şey var. Bunların yazılmasından rahatsız değilim. Ama dayaktan şikâyetçi olanların “üstlendikleri görevlerin etkinlik/yetki alanlarında bu tür sistem dışı uygulamalarda inisiyatif almadıklarını görmezden geldiklerini”  de görüyoruz.
Görmeli miyiz?
Dayak atan hangi öğretmenin kaymakam/vali tarafından uyarıldığını, en azından idari bakımdan sorgulandığını gördük? Öğrenciliğinde dayak yiyen kaymakam görev döneminde şiddet uygulayan  (başta öğretmen, polis, güvenlik görevlisi, orman kolcusu…) kamu görevlilerine önleyici ne yapmış? Bir de onları anılarda okuyup dinlesek çok iyi olmaz mı?”
Ben İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunuyum. Bankacılık yaptım. En azından benim yakın arkadaşlarım ve tanıdığım kamu görevlileri (kaymakam ve valiler dâhil) şikâyet ettikleri, zamanında mağdur oldukları konularda bile -istisnalar hâriç- üzerine düşen yasal zeminde bile dirayetli davranmamışlardır. Yaşanmışlıkları görünce, bunları yazmadan duramadım.
Bizim anılarımızda yer alan olumlu olumsuz her gelişmeyi yazalım, hiç sorun değil. Ancak yerine getiremediğimiz sorumlulukları da bilelim. Unutmayalım ki, bunu yapmadığımız sürece bizden sonra gelecekler de anılarında, bizim gibi hep “dayak” konusunu yazıp duracaklar.
Benim eleştirim Taylan Bey’e değil. Belki Taylan Bey dayakçı öğretmenler hakkında işlem yapıp sorumluluğunu yerine getirmiştir. Benim eleştirim, dayak konusunun sıradan hâle getirilmesi…

 

               Ülkemizin her yerinde ve her kurumda dayak ve şiddetten şikâyet edilmesine rağmen, önlenmediği gibi, her geçen gün artarak devam ediyor; bu yakınma. Oysa hiçbirimizin bu olumsuz durumdan yakınmaya hakkımız yok; düşüncesiyle yazdım; bu satırları. Konunun sizinle bir ilgisi yok…
Yalnız eğitim tarihimizde -köy enstitüleri gibi- güzelliklerin olduğunu da biliyoruz. Bu kasvetli ortamda dayak değil, iyi örnekler duymak daha iyi olur; diye düşünüyorum.
               Hocam, umarım; kendimi ifade edebilmişimdir.
               Size sağlıklar diler, saygılarımı sunarım.”
Bu güzel iletiniz için yürekten teşekkürler, sevgili yazarımız!
Çok güzel anlattığınız gibi, gerçekten de ülkemizde yaşanan her olumsuz sonuçtan hepimiz sorumluyuz. Kabahat onda, bunda, şunda değil, kabahat bizde, hepimizde…  Kabahat yalnızca iktidarda, muhalefette değil, onlara bu görevleri veren bizlerde…  Doğal olarak da asıl kabahat, suçladığımız siyasetçi, doktor, mühendis, hukukçu, bürokrat, tüccar, girişimci ve gazeteciyi yetiştiren biz öğretmenlerde… İlkokuldan üniversiteye kadar görevli tüm eğitimcilerde…
Yani şunu en baştan bilmeliyiz ki; iyi, donanımlı, çağdaş ve özgür düşünceli öğretmenler yetiştirmediğimiz sürece bugünkünden daha iyi olmamızın olanağı da yok, olasılığı da…
Bakınız, bugünlerde sosyal medyada dolaşan güzel bir video var.  Paylaştım; birçok dostla:
Eski Finlandiya Başbakanı Bayan Sanna Marin, üst üste 8 kez dünyanın en mutlu ülkesi Finlandiya’nın sırrını anlatırken:
“Bir ülkenin insanları nasıl bu kadar çok mutlu olabilir?”  sorusuna net bir yanıt veriyor.
Mutluluğu üç başlık altında topluyor:
“Birincisi ilk olarak yüksek kaliteli gelişmiş ve eşitlikçi bir eğitim sistemi…” diyor.
Daha sonra saydığı refah devleti ile eşitlik ve adalet sistemi, sağlam bir eğitim temeli üzerinde yükselebilir ancak.
“Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir şairim ben” diyen Tevfik Fikret’i çok seven Atatürk:
“Öğretmenler! Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.” demişse de ne yazık ki bu görevi yerine getirememişiz biz.
Kapalı alanlarda sigara içmeyi nasıl yasaklayıp taviz vermeden uyguladıysak başarıyla; ev, sokak, okul, kışla ve karakol başta olmak üzere ülkemizin her yerinde dayak ve şiddeti de yasaklayamaz mıydık? Demek ki, bu bilinçte yurttaşlar yetiştiremiyor eğitimimiz.
Köy enstitülerinin kurucularından İsmail Hakkı Tonguç, enstitülerde dayak ve şiddeti yasaklamış, bu yasağın da sıkı takipçisi olmuştur. Ancak kısa bir süre sonra, “sen misin bunu yapan!” dercesine ME Bakanı Hasan Âli Yücel’le birlikte onun da defteri dürülmüş.
Söze Uğur Mumcu ile başlamıştık, yine onunla bitirelim:
“Köy enstitülerinin kurulduğu yerlere bugün birer ‘Meçhul Asker Anıtı’ diksek ve her 17 Nisan’da bu anıtlara saygı duruşunda bulunsak, acaba devlet ve toplum olarak bu öğretmenlere çektirdiğimiz acıları bir gün için unutabilir miyiz?”
Senin acını da unutamayız; sevgili yazarımız, köy enstitüleri acısını da…

---------------------------------------------------------
(*) Bozkırda Bir Eğitim Pınarı Pamukpınar Köy Enstitüsü, Sercan Ünsal, Barış Kitap, 2 cilt
(*) Köy Enstitüleri Kırsal Kalkınma ve Sağlık Kolu, Sercan Ünsal,  Barış Kitap, 2 cilt

Yayın Tarihi
24.08.2025
Bu makale 130 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!