Yumuşak başlı isem, kim demiş uysal koyunum?
Kesilir belki fakat çekmeye gelmez boynum!
Mehmet Âkif ERSOY
Haftalık söyleşilerimi ilgiyle izleyenlerden biri de Teyzem kızı Nurten Durmaz Toraman… Şiddet, dayak ve yargısız infaz konulu söyleşileri okuduktan sonra:
“Abi! Ben sana basılmak üzere hazırladığım “Hayatım Roman” diyebileceğim “Anılar Yumağı”mı gönderiyorum. Gör, bak; daha ne çeşit yargısız infazlar var ülkemizde.” dedi.
Kaç gündür merak ve heyecanla okuyorum; en kısa sürede kitap olarak görmek istediğim bu ilginç anıları.
Bu hafta o anılardan bir örnek vermek istedim size:
Yıl 1972…Akseki PTT MemuruAli Durmaz ve Teyzem Medine Durmaz’ın küçük kızı Nurten, baba mesleğini seçip Akseki Postanesinde çalışmaya başlar. Doğuştan sarışın, güzel ve çalışkan bir genç kız... İlçeye yeni atanan Jandarma Komutanı Üsteğmen Özkan Toraman da yakışıklı mı yakışıklı!.. Çok geçmeden birbirlerini sevip 1972 Ağustos’unda evlenerek bir yuva kuruverir; bu iki genç. Bir süre sonra Antakya Seyyar Jandarma Alay Komutanlığı’na atanır eniştemiz.
Bu nedenle ailesinden ilk kez ayrılacaktır Nurten. Zor gelir bu ona ama yoktur ki bir çaresi!
Ağlayarak da olsa eşiyle birlikte kalkıp gider Antakya’ya.
Askerlik mesleğinde belki de en zor görevlerden biridir; seyyar jandarma olmak. Günü, saati yoktur; çünkü bu işin. Üsteğmen Toraman’ın görev yeri Kilis’ten Samandağ’a kadar uzanan Suriye sınırıdır. Özellikle kaçakçılık oldum olası yaygındır; bu bölgede. O yüzden işte, eşi bir gitti mi, ne zaman döneceğini bilemez ki Nurten kardeş. Üç gün de olabilir bu süre, bir hafta ya da daha fazla da…
Bir görev sonucu üç gün sonra dönünce eve eşi,tam akşam yemeği içinoturacaklarken masaya, kapı çalınır. Gelen asker postasıyla konuşup döen eşi, “Komutan çağırmış; bengidiyorum. Birkaç saate kadar dönerim.” der. Gece yarısına dek beklediği halde gelmez ama. Umudunu kesip dış kapıyı kilitlemeye gider. Fakat anahtarı yanında götürmüş olacak ki eşi, kilitleyemez. Sandalyeleri yığıp kapının arkasına bir odaya geçip kilitler kendini oraya. Korkudan uyuyamaz, gün ağarıncaya kadar.
Erkenden hazırlanıp uzaktaki tabura gider yürüyerek. Görevli subay, eşinin Suriye sınırında olduğunu ve herhangi bir anahtar bırakmadığını söyler. Çaresiz geri dönerken, Jandarma
-2-
Eğitim Komutanının eşi pencereden görüp evine davet eder.
“Çok üzgün görünüyorsun; neyin var senin?”diye sorunca anlatır durumunu.
Bu sırada eşinin görevli olduğu tabur komutanının eşi de gelir. Ve:
“Sen bir subay eşisin. Subay eşi olmanın ne olduğunu bilmen gerek. Böyle sabah sabah eşinin çalıştığı yere gidip koca aranmaz.” diyerek azarlar onu. Git gide sesini yükselterek konuşur da konuşur. Onu konuk eden hanım, “Kocasını değil, evinin anahtarını aramaya gitmiş.” dese de kâr etmez. Böylece birken iki, derken üç, dört olur; üzüntüsü Nurten’inAncak ertesi gün akşam gelip doğru tabur komutanına tekmil ve rapor vermeye gider eşi. Komutan onu dinledikten sonra:
“Şimdi git evine, dinlen bu gece. Eşine de komutan eşlerine nasıl davranması gerektiğini anlat. Yarın gel. Sana 5 gün oda hapsi veriyorum.” demesin mi?
“Ne ilgisi var komutanım?” diye sorunca Toraman:
“Biz sizlere görev verirken eşlerinizden mi izin alacağız da eşin gelip hesap soruyor!” der. “Komutanım, benim eşim böyle bir şey yapmaz.” deyince de:“Yapmaz mı dedin? Ne yani, yalan mı söylüyorum ben?”diye öfkelenip bağırır.
Bu konuşmaya tanık olan Asteğmen Baha Boduroğlu:
“Komutanım, yenge buraya hesap sormaya değil, Toraman Komutanım evin anahtarını bana ya da bir başkasına emanet etmiştir; düşüncesi ile gelmiş. Bana sorup gitti.” der ama Komutan verdiği yargısız kararıdeğiştirmeyi düşünmez hiç.
Toraman Üsteğmen’e hak ettiği bu ödül verilmeliydi mutlaka!
Şu ya da bu nedenle vermese bu ödülü, eşi hanımefendiden yiyeceği fırçaya nasıl engel olurdu; tabur komutanımız? Değil mi ya!
İşte tam burada, şu anda Silivri’de hapis yatan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ geldi aklıma.
Olacak şey değil yani!
Ne ilgisi var oysa?