24 Aralık 2025 günlü SÖZCÜ gazetesinde yazar Rahmi Turan, Tokmak adlı köşesinde Eskişehir ilimizde 25 yıl belediye başkanlığı yapan Yılmaz Büyükerşen için:
“Yılmaz Büyükerşen hakkında ne kadar kitap yazılsa, ne kadar ödül verilip alkışlansa yeridir. Anadolu bozkırının ortasında Avrupai bir kent yaratmak kolay mı? Yılmaz Hoca bunu başardı ve 25 yıl yönettiği Eskişehir’i Türkiye’nin incisi haline getirdi.
Yılmaz Büyükerşen’in iş hayatını 373 sayfalık bir roman haline getiren Suat Çağlayan’ı kutluyorum.” diye başlıyordu; “Deli Deli İşler Yapan Bir Eskişehirli” başlıklı yazısına.
Suat Çağlayan’ı ben de yürekten kutlarım; böylesine değerli işler yapan bir insanı romanlaştırdığı için. Okumak isterim bu kitabı; en kısa zamanda.
Ve bakınız, bu girişten sonra ne diyeceğim: Sıfırdan başlayıp zirveye ulaşan Aksekili ünlü iş insanı Ömer Duruk’un, ayrıca yoksul aile kızlarının okuyup bir meslek sahibi olmaları için tüm varlığını satarak Büyükçekmece Hayriye Duruk Kız Meslek Lisesi ile “Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi”ni yaptıran “Hayriye Duruk Ana”nın da romanlarını okumak isterim.
“Var mı bu romanlar? Yazılmış mı?” diye sorarsanız, ne yazık ki yok! Yazılmamış çünkü. Henüz yazılmamış ama yazılmamalı mı? Aksekili bu iki değerli insanını da yakından tanıyan çok yetenekli akrabaları, hemşerileri, komşuları, iş ortakları var. Sözgelişi benim bildiğim iş ortaklarından biri önceki dönemlerde Antalya Milletvekili olarak da görev yapan Tayfur Süner… Uzun yıllar birlikte uyum içinde çalıştılar. Neden yazmasın, böyle bir romanı o?
Eğitimci ressam ve yazar dostum İbrahim Ekmekçi de çok güzel yazar böyle bir romanı, Ömer Duruk’un kız kardeşinin oğlu eğitimci yazar Hakkı Güleç de…
Altını çizerek bir kez daha yineliyorum: Kendisini tanıma şansına sahip olduğum Ömer Duruk amcamız gibi, onun başarısında büyük katkısı olan sevgili eşi “Hayriye Ana”mızın da yaşamöyküsü kitaplaşmalı mutlaka. Her ikisi de başarılarından ve bunun sonucu alın teri ile kazandıkları servetten dolayı asla şımarmamışlar, çevrelerindeki insanları küçük görme gibi bir yanlışa düşmemişlerdi.
Gençlerimize, bugünün ve yarınların girişimcilerine örnek olmaları için onların gerçek yaşamları mutlaka kitaplaştırılmalı! Annelerinin arzusunu, hiç gecikmeden mümkün olan en iyi şekilde yerine getiren sevgili oğullarının anneleri ile babalarını da en kısa zamanda kitaplaştırarak ölümsüzleştirmeleri için gereğini yapacaklarına inanıyorum.
Bu işi yapmak için Duruk ailesini yakından bilen bir gönüllü çıkmazsa bu tür işleri profesyonel olarak yapanlar da var. Sözgelişi 1980’li yılların İstanbul’un ilk Büyükşehir Belediye Başkanı Bedreddin Dalan’ın:(*)
Türkiye’de Siyasal Kilitlenme ve Çıkış Yolları
Türkiye’ye Uzanan Eller
Türkiye’de Eğitim ve Gençlik
adlı üç önemli kitabı gibi, iş insanlarımızdan İbrahim Cevahir’in Tarihe Not Düşüyorum adlı kitabının da editörü olan değerli gazeteci ve yazarımıza önerilirse niçin hayır desin ki, böyle güzel bir göreve?
“Söz uçar, yazı kalır” deyişi bir gerçeğin en kısa özetidir. Bir gün gelecek hepimiz göçüp gideceğiz. Ünlü halk ozanımız Âşık Veysel, hepimizin bildiği Kara Toprak adlı uzunca şiirinin son dörtlüğünde:
Her kim ki olursa bu sırra mazhar,
Dünyaya bırakır ölmez bir eser.
diyerek ne güzel söylemiş; benim uzun uzun anlatmaya çalıştığım gerçeği!
Sekizinci yüzyılın başlarında (730-735) Göktürk hükümdarı Bilge Kağan ve Kül Tigin “Orhun Anıtları”na yazmasalardı düşündüklerini, nerden bilecektik biz onların öğütlerini? Yarınlara bir şeyler bırakabilmenin en kalıcı yoludur kitap.
Yazar Rahmi Turan yukarıda sözünü ettiğim yazısına şöyle devam etmiş:
“Yılmaz Büyükerşen – Deli Deli İşler Yapan Bir Eskişehirli adlı biyografik romanı yazan Suat Çağlayan 21’inci Dönem İzmir Milletvekili ve Kültür Bakanı olarak görev yaptı.”
Şu bilinmelidir ki, gelecekte Suat Çağlayan’ı bir siyasetçi ve bir Bakan olarak kimse anımsamayacak belki ama romanını yazdığı Yılmaz Büyükerşen gibi onun adı da sevgi ve saygıyla anılacak hep.
Bu söyleşiyi M.Ö. yaşamış olan İtalyan şairi Horace’ın bir sözü ile bitireyim:
“Güzel bir kitap, içimizdeki donmuş denize indirilen güçlü bir baltadır.”
(*) Bedreddin Dalan: 1941’de Bayburtlu bir ailenin çocuğu olarak Eskişehir’de doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi 1963 mezunu… Mühendis ve siyasetçi… 1984-1989 yıllarında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı… Ayrıca İstek Vakfı ve “Yeditepe Üniversitesi”nin kurucusu… İstek Vakfı, adı var kendi yok vakıflardan değil. Benim bildiğim anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise ve Anadolu Lisesi olarak 25 okulu var İstanbul’da. İsterdim ki bu vakfın Büyükçekmece Hayriye Duruk Kız Meslek Lisesi gibi de bir okulu olsun!