O kadar çok soru işareti var ki… Kafam karma karışık… Üzülüyorum, nasıl bu hale geldik diye… Haber bültenlerini izlemek bende yürek kakması yaratıyor artık. Bilmiyorum sizde nasıl bir ruh hali yaratıyor… Uzun zamandır gündemi meşgul eden Münevver Karabulut cinayetinin geldiği nokta gün geçtikçe daha karmaşık bir hal alıyor.
Öncelikle, daha 18’ini doldurmamış bir çocuğun (ki artık çocuk demek ne kadar doğru, bilemiyorum) nasıl olup da böyle hunharca bir cinayeti işleyebilecek kadar hunharlaşacağını anlamakta güçlük çekiyorum (buna çok da inanasım gelmiyor ya). Ne olmuş olabilir de, bir insan bir başka insanın başını gövdesinden ayıracak kadar cinnete düşer? Sonra ne olur da, bu insan 197 gün sırra kadem basar da, pat diye bir anda ortaya çıkıp teslim olabilir?
Bu 197 günlük firarda, nasıl bir baba çıkıp da, böyle hunharca öldürülen kızının ölümüne paha biçebilir? Sonra, nasıl kanal kanal dolaşıp hiç de inandırıcı olmayan bir ses tonu ve ifadeyle yasını anlatmaya çalışır? Neden matemini o zavallı anne gibi içinde yaşamaz da “şov yapıyor” dedirtecek kadar göz önünde dolanır?
Bir başka baba, nasıl olur da, arabadan indiği sırada “ben o kızı öldürdüm aslında” diyen oğlunu “nasıl yani?” bile demeden bırakıp evine dönebilir?
Ve en önemli, en can alıcı soru: Bu ülkede, yıllardır cinayetler, vahşetler, kayboluşlar, yok oluşlar yaşanmışken, sayısını tahmin bile edemeyeceğimiz faili meçhul cinayetler mevcutken neden medya bu cinayete bunca odaklanmıştır?
Öyle ya, ne haberler okuduk biz o üçüncü sayfalarda… İkinci gün o haberin arkası takip edilmedi. “Davalar ne durumda, kapanıp gitti mi, fail ya da failler bulundu mu, sonuçta ne oldu?” Bilmediğimiz, bilemediğimiz, unuttuğumuz, düşünmediğimiz, düştüğü yeri yakan ateşler yok mu bundan başka? O kadar çok ki…
Peki, neden bu cinayet? İsimler mi ilginç geldi? Babanın medyatikliği mi etkili oldu? Cinayetin işlenme şekli mi akıllara sığmadı da, bunca cinayet dosyası raflarda tozlanırken, bu dosya herkes tarafından gün be gün takibe alındı?
Neyse ne işte… Ben size bir şey söyleyeyim mi? Tüm bu yaşananların sonunda, bu hengamenin altında ezilen iki kişi var… Münevver Karabulut cinayetinin iki mağduru var… En büyük mağdur; gencecik yaşında, hayatının baharında hunharca katledilen Münevver Karabulut, diğeri ise bence hala ne yaptığının bile farkına varamamış olan Cem Gariboğlu…
İnsan düşünmeden edemiyor; bu çocuk gerçekten öfkesine hakim olamadıysa, böyle bir problemi olduğunun, öfkesine hakim olamadığının ailesi hiç mi farkına varmadı? Varlıklı bir aile, çocuklarına profesyonel bir destek sağlayamadı mı? Şimdi bundan sonrasında neler olacağının da mı farkında değiller?
Tabi başka türlü de olabilir; bu çocuk etrafında gördüğü rol modellerin etkisinde kalarak böylesi akıl almaz bir cinayete imza atmış da olabilir… Ya da sonunda elbette adalet tecelli edecek, gerçekler ortaya çıkacak ama belki de bu cinayeti gerçekte bu çocuk değil de bir başkaları işlemiş ve yaşı küçük olduğundan bu çocuk üstlenmiş de olabilir…
Her şey olabilir… Diyorum ya; bir sürü soru işareti var… Benim dileğim, bundan sonra her dosyaya medyanın da, güvenlik kuvvetlerinin de aynı hassasiyeti göstermesi ve bundan böyle faili meçhul cinayet diye bir kavramın kalmaması…
Ha mevcut dosyalar da aydınlanıverirse, hepimiz rahat nefes alırız diye düşünüyorum…
Sevgiyle kalın…
SABAH AKDENİZ’DEN ALINMIŞTIR