Hayatımıza hoş geldin, Ayşemiz…

Sevgili  müdürüm  Mevlut Yeni tarafından bana verilen bir aylık doğum izninden sonra  yeniden köşeme dönmenin sevinciyle ara verdiğim yazılarıma küçük kızım Ayşe ile başlıyorum.

Bu köşede çoğu zaman yakın arkadaşlarımın mutlu günlerinden, sevinçlerinden, başarılarından bahsetmişimdir… Ama dört haftadır, kendi mutluluğumu anlatmam mümkün olamadı. Olamadı, çünkü biricik ‘Ayşe’mizin ailemizde yarattığı mutluluğu ifade edecek kelime bulamadım… Ve hala da bulmuş değilim… Dilimin döndüğünce, aklımın erdiğince sizlere anlatmaya çalışacağım…

Geçmiş zamanlarda, gençliğin de verdiği fütursuzlukla zaman zaman annemi merak içinde bıraktığım, gittiğim yeri, geçirdiğim zamanı haber vermekten erindiğim günler olmuştur… Öyle zamanlarda annemin içine düştüğü telaşı hep abartılı bulur, hatta bazı zamanlar paranoyaklık derecesine varan endişelerine bir anlam veremezdim. O bana klasik anne cümlesini kurduğunda da güler geçerdim: “Bir gün anne olduğunda anlarsın”…

Ve bir gün ben de anne oldum…

Şimdi her şeyi daha iyi anlayabiliyorum…

Evet, insan bambaşka bir ruh haline giriyor. Ben Ayşe’yi kucağıma aldığımda aramızdaki bağın kuvvetine öyle şaşırdım ki… Minik kalbi, tam da kalbimin üstünde pıt pıt atarken, kendi kalbimi susturmak istedim, onun pıtırtısını daha iyi duyabilmek için… Küçük nefesine kulağımı dayayıp etraftaki tüm sesleri susturmak… Yerinde kıpırdadığında yerimden fırlar oldum… Endişe… Telaş… Ve muazzam bir mutluluk…

Düşünüyorum da geçmişte ne anlamsız şeylere üzülmüş, ne gereksiz şeyler için kafa yormuşum. Şimdi kızımdan ve Özer’den başka hiçbir şey umurumda değil desem yeridir. Anladım ki artık, benim dünyam işte tam da bu kadar…

Oysa onun içimde büyüyeceğini ilk öğrendiğimde nasıl da korkmuştum… Şimdi hayatım ne olacaktı acaba? İşime gücüme ne zaman dönebilecektim. Ne zaman normale geçebilecektim… Neler değişecekti, nelerden vazgeçecektim? Vazgeçebilecek miydim?

Ama o bu dünyaya “merhaba” dediği andan itibaren bütün soru işaretleri beynimi terk etti. Ve bendeniz bütün gün evimde, kızımla beraberim ve ne işim, ne sosyal hayatım, ne kotlarım, ne çantalarım… Artık benim için hiçbir şeyin önemi kalmadı. İlle de kızım… İlle de ‘Ayşe’miz… Varsa yoksa o…

Annelik, dedikleri gibi; başka, bambaşka bir duyguymuş… Bambaşka bir törenmiş… O tören Tanrı izin verdiğince, hayatımın bundan sonrasında hep varolacak… Diyorum ki neden bu kadar beklemişim, neden bu kadar geç kalmışım onunla tanışmak için… Şimdi, Tanrı’nın tüm hasret çekenlere bu mutluluğu yaşatmasından başka bir dileğim yok… Ve tüm dualarım Ayşemin üzerine…

İçimde tüm annelere inanılmaz bir saygı, sevgi ve takdir duygusu var… Bizleri dünyaya getiren o muazzam kadınlara teşekkür etmek, şükranlarımı sunmak istiyorum… Keşke elimizde bir sihirli değnek olsa da onları istemeden de olsa kırdığımız zamanları  geri döndürme şansımız olsa. Ama annelik öyle yüce bir duygu ki içinde sevgiyi, affetmeyi, büyüklüğü, olgunluğu ve bambaşka bir erenliği barındırıyor. Ve biliyorum ki ben de anneler topluluğuna katıldığımdan beri, eski ben değilim… Sanırım, birden bire, büyüdüm… Çünkü, Ayşemle birlikte benim için herşey bambaşka oldu…

Evet, dört hafta aradan sonra, bu köşede bundan başka yazacak bir şeyim olamazdı… Aslında daha çok şey yazmak isterdim ama burada yer alan kelimeler, ancak bu kadarına yetebiliyor…

Tanrı seni  her kötü  şeyden korusun…..

SENİ  ÇOK  SEVİYORUM  AYŞE

Sevgiyle kalın…

 

SABAH AKDENİZ’DEN ALINMIŞTIR

 

Yayın Tarihi
04.01.2010
Bu makale 6173 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!