Antalya muhteşem doğası, gelişimi ve iklimiyle sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada tanınıyor. Bu nedenle, Antalya’da yaşamayanlar, bu şehirde yaşayanlara hep gıptayla bakarlar… Bu şehirde yaşamaya başlamadan önce, ben de hep özenirdim, “ne güzel hayat” diye… Yaşamaya başlayınca da fikrim değişmiş değil, bence hepimiz çok şanslıyız, Antalya’da yaşamak bir ayrıcalıktır… Ama… Aması var işte…
Doğası güzel, havası güzel, suyu güzel de; bir de şu dedikodu aşkı olmasa… Anlayamadığım bir bu ayrıntı var işte: Dedikodu… Eğri oturup doğru konuşalım, hepimiz zaman zaman dost meclislerinde oturup dedikodu yapmıyor değiliz. Ama bunun da bir yeri ve zamanı var diye düşünüyorum. İnsan cenazede de dedikodu yapar mı be kardeşim?
Geçen hafta Cumartesi günü, Antalya’da son derece tanınan bir ailenin babalarının Muratpaşa Camii’nde kılınan cenaze namazında, yine son derece tanınan, hatırı sayılır kişilerin, her şeyi bir yana bırakıp Yasemin Berkel ve Fulya Özuzun’un yeni bir ofis açıp organizasyon işlerine de girdiğini konuşmuşlar…
Bunu duyduğumda, gerçekten üzüldüm. Orası ne yeri, ne de zamanıydı gerçekten… Ama madem ki bu kadar merak ediliyor, kimse kafasından bir şey uydurmasın, ben konuya burada bir açıklık getireyim istedim…
Bildiğiniz gibi; Fulya Özuzun ve bendeniz, zaten iki büyük dergiyle uğraşıyoruz ve yeni bir dergi de yolda… Bunun yanında ben Sabah gazetesinde haftada bir gün alışveriş sayfası yapıyorum ve bir de şu an okuduğunuz köşeyi yazıyorum. Zaman zaman röportajlarım da olmuyor değil. Yani mevcut işlerim zaten neredeyse bütün vaktimi alıyor.
Evet, biz kendimize yeni bir ofis yaptık ama organizasyon işleri için değil… Çünkü biz, zaten organizasyon işleri yapıyoruz… Hatırlarsanız, Antalya’da büyük ses getiren, basında geniş yer alan Antalium’un açılışını biz gerçekleştirdik. Yani bu işe yeni atılıyor değiliz.
Biz bu tip organizasyonları yaparken de bu işleri bir sürü dostumuzla paylaşıyoruz, her işi kendimiz yapmıyoruz, elbette ki bir çok konuda diğer arkadaşlarımızdan hizmet alıyoruz. Anlayacağınız, kimsenin ekmeğinde gözümüz yok. Organizasyon işiyle uğraşan birçok arkadaşımızın içi rahat olsun. Bu yeni ofiste benim yeni bir projemi de hayata geçirmek niyetindeyiz... Yeni yıla bu yeni projeyle daha heyecanla başlayacağım. Müsaadelerinizle tabi (!)
Merak ettiğim şey şu; bunca kişi bunca işi yaparken herhangi bir merak konusu olmuyor da neden ben bir şeylere start verirken olay olabiliyor? Hatta ne acı ki cenazelerde bile konuşulabiliyor… Yapmayın arkadaşlar, rahat olun, ben kendi işimde gücümdeyim. O kadar da mevzu olacak bir durum yok ortada. Her şey, aynen bu köşede anlattığım gibi, yani çok basit aslında…
Bu konuyu burada bitirirken dün sabah sevgili dostum Buket Yalçın’la dertleşirken kendisi bana güzel bir söz etti; “Eğer hayatında dostundan fazla düşmanın varsa toplumda çok sayılan ve itibar gören birisin” dedi…
Umarım sizlere yeterince açıklayıcı olabilmişimdir…
Ehli Keyf krizden etkilenmedi…
Malum kriz hepimizi etkiledi… Ben bile alışverişlerimi aza indirgedim, malum önümüzü göremiyoruz henüz... Krizden etkilenmeyen birkaç mekandan biri Ehl-i Keyf diye düşünüyorum... Antalya’da keyif aldığım mekanların başında gelen Ehl-i Keyf, haftanın altı günü, yeni dekoru muhteşem orkestrası ve bomba solistleriyle tam gaz yoluna devam ediyor.
Hafta içi her gün Murat Tekyıldız, hafta sonu ise Didar ile Antalya kimi zaman dertlerini unutuyor, kimi zaman sevincini paylaşıyor. Yani eğlencenin adresi yine aynı…
Ehl-i Keyf’in sahipleri Gökhan – Ayla Aksoy çiftini başarılarından dolayı tekrar kutluyor, bu başarıda büyük payı olan tüm ekibi de tebrik ediyorum…
Sevgiyle kalın…