Size birinden bahsetmek istiyorum, muhtemelen onu siz de çok iyi tanıyorsunuz ama ben yine de anlatmak istiyorum… Düşünün, biri var ki; çalışkan, cesur, zorluklara karşı direnmeyi bilen, vefakar, cefakar, fedakar… Yaratıcı, doğurgan, sevgi dolu, şefkat dolu, mücadeleci, onurlu, azimli, hırslı… Bir sürü de zorunluluğu, sorumluluğu var…
Çalışıyor… Ama diğer çalışanlarla eşit haklara mı sahip? Diğer çalışanlarla eşit maaş mı alıyor? Diğer çalışanlar gibi sadece yaptığı işle mi ilgileniliyor? Hayır…
Bakımlı olmak zorunda, göze hoş görünmek zorunda. Niyeyse? Öyle işte… Bilinen bir sebebi yok.
Uyumlu olmak zorunda, itiraz etmesi pek kabul görmüyor. Hakkını araması da pek hoş karşılanmıyor. Pek öyle suya sabuna dokunması da istenmiyor. Kısaca fazla kafa yormaması, bazı şeyleri araştırmaması, soru sormaması ve hatta düşünmemesi, yorum yapmaması ve her şeyi olduğu gibi kabul etmesi gerekiyor…
Sanırım kimden bahsettiğimi anladınız. Ya da kimlerden… Elbette “Kadın”dan bahsediyorum. Kadınlardan, bizlerden… Çeşit çeşit kimliğe sahip ve tüm kimliklerin sorumluluklarını sessizce üstlenen kadından…
Anne olan kadından, çalışan kadından, seven kadından, aldatılan kadından, tacize ve hakarete uğrayan kadından, şiddete uğrayan kadından, köylü kadından, kentli kadından… Kadınlardan bahsediyorum…
Hala 8 Mart’larda ağzına bir parmak bal çalınan, ama geri kalan günlerde unutulan, önemsenmeyen, ciddiye alınmayan kadından bahsediyorum…
Zamanında seçme seçilme hakkı bile olmayan, şahitliği kabul görmeyen, ezilen ve ezildikçe baş kaldıran, halihazırda bir takım haklara kavuşmuş ama hala eksik haklarını elde etmek için çırpınan kadından bahsediyorum…
Dünyanın hangi kültüründe, hangi medeniyetinde, hangi memleketinde, hangi dilinde kadın böylesi acayip isimler takılmıştır ki? Hangi ülkede kadın “eksik etek”tir? Hangi ülkede “elinin hamuruyla erkek işine karışmak”la suçlanır. Hangi ülkede “sen anlamazsın, aklın ermez, konuşma” diye susturulmaktadır? Hangi anlayışta “kaşık düşmanı”dır?
Biz şehirde yaşayan kadınlar kırsal kesimde yaşayanlardan belki daha şanslıyız. Sosyal imkanlarımız var, ekonomik özgürlüğümüz var, sözümüz daha çok dinleniyor, ciddiye alınıyoruz gibi görünebilir. Bu kısmen doğru da olabilir. Ama bizim de içimizde hala horlanan, ezilen, şiddet gören ve ne yazık ki bunu dile getiremeyen kadınlar var…
Sözün özü; daha çok “Kadınlar Günü”nde kendimizi ifade etmeye çalışacağız, daha çok mücadele edeceğiz gibi görünüyor…
Bu günün hala, tüm dünyada kutlanıyor olması bile kadının çilesinin henüz bitmediğinin bir göstergesi değil mi?
Ben o yüzden bu günü kutlamak ve bu günü var etmeye devam etmek yerine, kutlamaya ve hakkımızı aramaya gerek duymadığımız, eşit ve huzurlu günlere ulaşmamızı diliyorum.
Dilerim kızlarımız büyüdüğünde, böyle bir gün çoktan tarih olmuş olur…
Sevgiyle kalın…
SABAH AKDENİZ’DEN ALINMIŞTIR