24 Temmuz 1908
Sansür kaldırıldı.
2. Abdülhamid tahttan indirildi.
Özgürlük vaadiyle padişah olup,
1.Meşrutiyeti ilan etmişti
1876’da.
Türk’ün ilk anayasasını
Yani 1. Meşrutiyet anayasasını,
Namık Kemal, Ziya Paşa,
Ali Suavi, Mithat Paşa’lar hazırlamıştı.
Tanzimatla;
Aklın kurallarıyla bulunan
Kanun fikrine ulaşılmaya çalışılıyordu
Osmanlı Türk toplumunda.
Kullar, birey haline getirilmeye çalışılıyordu.
“Gökten indiği varsayılan” doğmalarla değil,
Aklın ürünü olan kanunlarla
Toplumlar yönetilmeliydi.
Fransız devrimiyle batı insanı
Bunu başarmış,
BİREY olmanın tadına varmışlardı.
Mustafa Reşit Paşa’nın,
1839’da başlattığı
“Devlet yönetiminde aklı hakim kılma,
Hukuku hakim kılma“ fikri,
1.Meşrutiyet anayasasıyla sonlanmıştı.
Özgürlükleri vereceği vaadiyle
2. Abdülhamid padişah edilmişti.
İttihat Terakki’nin dinamik kadrolarınca…
2. Abdülhamid’i kullanacaklarını zannediyordu
İttihatçılar.
Anayasa hazırlayıcılarından Mithat Paşa,
Laf esnasında;
“Devlet-i Ali olacağına, Devlet-i Mithadi olsa ne olur”
Demişti şaka yollu.
Beş kişilik anayasa komisyonundaki Abdülhamid’in casusu
Namık Kemal’di!
Hemen padişaha jurnalledi.(İletti)
Padişah Abdülhamid,
Mithat Paşa’nın hazırladığı anayasa maddesine dayanarak,
Mithat Paşa’yı
Taif zindanlarına gönderildi.
Zindanda boğduruldu.
Mezara gömüldü.
Vesveseli padişah;
“Ya ölmediyse Mithat” diye
Kesilmiş kafasını görmek istedi.
Mezar açıldı,
Kafa kesildi.
Bal tenekesi içerisinde Mithat Paşa’nın kafası
İstanbul’a gönderildi.
93 Osmanlı Rus Harbi’ni bahane eden padişah
1.Meclisi kapattı.
Bu kapanış 33 yıl sürdü.
24 Temmuz 1908
2. Meşrutiyetin ilanına kadar.
Koyu bir baskının uygulandığı,
Hiç bir aydının nefes alamadığı;
Bir 33 yıldır,
Tarihimizde bu kara devir.
Tüm aydınlar susturuldu.
Tevfik Fikret ve arkadaşları
Yeni Zelanda’ya kaçmayı düşlediler.
Aydınlar baskıdan boğuluyordu.
Baskının merkezi,
İmparatorluk başkenti İstanbul’u
Tevfik Fikret “Sis” şiirinde
Bir FAHİŞEYE benzetti
İSTANBUL’U.
Bünyesinde ve ruhunda
Tüm pislikleri;
Barındıran
Bir fahişeye.
Baskılar artınca,
Şehirlerde yaşanmaz bir yapı oluşunca
Özgürce fikirler beyan edilemezse
Şehirler bir fahişe gibi görünür
Aydınların gözünde.
Sansürün kaldırılışının 106. Yılını idrak ettik
24 Temmuz 2014’te.
Tevfik Fikret’in “dûd-i muannid” dediği
İnatçı, kahredici sis dağıldı mı?
Ankara, İstanbul, Bursa, Konya, Antalya
Ufuklarında inatçı sis yok mu?
DÛD-İ MUANNİD…
Sarmış yine âfâkını bir dûd-ı munannid,
Bir zulmet-i beyzâ ki peyâpey mütezâyid.
Tazyîkının altında silinmiş gibi eşbâh,
Bir tozlu kesâfetten ibâret bütün elvâh;
Ansan’a kaymakamlıkça tebliğ edilen tahliye yazısını
Sanat ve düşünceye yapılan
Dûd-i muannid gibi algıladım.
İyi ki hukuk var.
Tahliyeyi durdurmuş.
Öyle dedi başkan Cahit Çarkcıl
Telefonda.
İyi ki hukuk var.
Cahit Çarkcıl 80 öncesi Töb-Der başkanı
Muharrem Yellice 80 öncesi Ülkü-Bir Başkanı
İki zıt gibi görünen anlayışı birleştiren güç
Edebiyattır, sanattır, şiirdir.
Sanat,
Zor gelişen nazlı bir fidandır.
Koruyucular gerektirir.
Kara güçler de sanattan hoşlanmaz.
Tarih boyunca karanlıkla aydınlığın kavgasıdır bu.
Fakat
Her zaman
Aydınlık
Galiptir.