Risk Yönetimi

Küresel krizden bahsediyor olmak hiç de abesle iştigal değil. Zira Küresel krizin ülkelerin ekonomilerini kırılganlaştırdığı bir ortamda risk algılamaları ve risk yönetimi daha da önem kazandı. AB de İrlanda ile başlayan Yunanistan, İspanya ve Portekiz’le devam eden ekonomik krizleri; risk yönetimimizi etkinleştirmemiz bakımından uyarıcı olarak algılıyor olmamız gerek.

ANSİAD da geçtiğimiz haftalarda Dr.Botan Berker şirketlerde risk yönetimi ile ilgili bir seminer verdi.

Haziran ayında yine ANSİAD da TÜRKONFED e Bölgesel Kalkınma ve Kalkınma Ajansları raporunu hazırlayan Prof.Dr.Fatma Doğruel’in de seminerine katılmıştım. Doğruel’in sunumunda bölgesel gelişmişlik farklılıkları omurgadaydı ancak kırılgan ekonomileri güçlendirmenin yolunun imalat sektöründen geçtiğini üstüne basarak söylüyordu.

Her iki bilim insanı ve ekonomi uzmanının ortak paydasında gelir dağılımı üzerinden bakarsak ülkemiz gelirin eşit dağıldığı  ülkeler arasında değil. Botan Berker “Tasarruf oranı yüzde 14 olan büyük bir ülkeyiz. İnanılmaz bir şekilde tüketiyoruz. Ürettiğimizi, gelirimizi har vurup harman savuruyoruz. Kendimizi eleştirme zamanı gelmiştir.”uyarısını yapıyor.

Beni Berker’in ve Doğruel’in seminerlerinden aldığım notlara çok sevgili arkadaşım Aydın Özmen’in Parasal Konular blogunda Enflasyonla ilgili yazdıkları götürdü. Parasal Konularda Enflasyon başlıklı yazıda“2012 yılı Eylül ayında 2003 Temel Yıllı Tüketici Fiyatları Endeksi bir önceki aya göre %1,03, bir önceki yılın Aralık ayına göre %3,34, bir önceki yılın aynı ayına göre %9,19 ve on iki aylık ortalamalara göre %9,53 artış gösterdi. Bir önceki yılın aynı ayına göre Tüfe’de en yüksek artış %18,88 ile alkollü içecekler ve tütün grubunda gerçekleşti. Herhalde buna şaşırmamak gerekiyor. Aylık bazda ise en yüksek artış % 2.14 ile gıda ve alkolsüz içeceklerde görüldü. En şaşırtıcı gelişme ise, bir önceki aya göre, giyim ve ayakkabıda % 2.62, eğitimde % 1.19 düşüş gerçekleşmiş olması. Giyim kuşam mağazaları Eylül ayında hala yazlıkları satmaya devam etmiş olmalı.

Bu sonuçtan sonra vergi artırımlarının ve zamların Eylül enflasyonunu çok fazla etkilediği söylenemez. Ancak, Ekim ayı başında yapılan doğal gaz ve elektrik fiyat artışlarının doğrudan, geçen ay yapılan vergi artırımlarının ise ikincil etkilerinin Ekim enflasyonunu etkilemesi kaçınılmaz. Buna rağmen Ekim ayı sonunda daha düşük bir yıllık enflasyon göreceğiz. Geçtiğimiz yıl Ekim ayında tüketici fiyatları bir önceki aya göre % 3.27 artış gösterdiğinden baz etkisiyle yıllık enflasyon Eylül ayından daha düşük çıkacaktır.

Enerji ve akaryakıta yapılan zamların dalga dalga tüm mal ve hizmetlere yayıldığı bir dönemde bırakın yıl sonu Tüfe hedefinin, Merkez Bankasının % 6.2 öngörüsünün bile tutma ihtimali kalmadı. Yeni fiyat ayarlamaları gelmez ise yıl sonu Tüfe artışı, en iyi olasılıkla  % 7-8 aralığında olur.”Anlaşılan o ki; bu durum özellikle güçlü ekonomi olma şartını sağlayacak  imalat sektörünün de, hizmet sektörünün de üretim maliyetlerine ve rekabet gücüne zarar verecek. Etkin risk yönetimini yapabilmeliyiz. Bunun için risk algımızın açılması lazım.  Vakit kaybetme lüksümüz yok.

Yayın Tarihi
10.10.2012
Bu makale 6144 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!