2. Akdeniz Kitap Fuarı

Geçen yıl Kitap Akdeniz’in ötesine “geleceğimize” yelken açtı diye yazımı bitirmiştim. Antalya Kitap Fuarına geç kavuşan bir kent. Çok daha önce olabilirdi ama geçen yıl bir hasretin bitişiydi. İlk gün  kayıtlara 10.000 ziyaretçi ile geçti kapanırken kitap; 82.000 fuar ziyaretçisini, memnun bir kenti ardında bırakarak 2. Fuarına Yelkeni açmıştı.

Okuduğum kitapların yazarlarıyla göz teması kurmak, kütüphanemde okunmuşlar arasında var olan kitabımın imzayla yeniden doğuşu ve canlı kanlı olduklarını hissetmem, beni oldum olası heyecanlandırır. Türkan Şoray çocukluktan itibaren fanı olduğum Sultan’ım. “Sinemam ve Ben” kitabı raflara girdiği gün edinildi ve heyecanla imzalanacağı günü bekledi ve murat hasıl oldu. Sakızlardan çıkan fotoları, okul harçlıklarından artırılarak alınan kartpostalları, Türkan Şoray’ın kapak olduğu Ses Dergilerini almak için para biriktirmeler ve itina ile saklayan biri için ne özel bir gün olduğunu söylemem abesle iştigal olmaz mı?

Özellikle ilköğretim çağındaki çocuklara kitap almaktan ve onları Kitap Fuarlarının imza günlerinden almaktan çok keyif alıyorum Zira “aç bakalım bu kitabı, yazarı kimin için yazmış” diye sorarak vermek, ismi ile karşılaşan küçümenlerin yüzlerinde beliren mahcup ama gururlu ifadeye tanık olmak… Benim en çok yaşamak istediklerimin zirvesinde bulunuyor. 

Antalya turizmi ile birlikte dile getirdiği; kültür,sanat,fuarlar ve festivaller kenti olma hedefine her geçen gün yaklaştığını fiili olarak ekledikleri ile gösteriyor. Antalya Büyükşehir Belediyesinin Şair,Yazar Sunay Akın’ın danışmanlığında kurduğu Soba Müzesi bunlardan biri.  Sobacılar Çarşısının cazibe merkezi olmasına katkı koyacak her yol basit önermeler ve uygulamaların ötesinde ele alınıyor bir kültür, sanat nişi yaratılıyor. Soba Müzesini dolaşırken soba ve kitabın çarpıcı birlikteliğini sergileyen bölüm beni çocukluğumda Şakir Zümre kömür sobamızın küçücük camlı kapağının arkasındaki alevleri görecek şekilde halının üzerine yüzüstü uzanarak kitap okuduğum zamanlara götürdü. Benim ilk tercihim soba ve kitap ilişkisinde o sıcacık anlara gitmek oldu. Ve sonra 12 Eylül’den çok önce 1968 kuşağının hızlı mülkiye öğrencisi sevgili abimin bazı kitap ve dergilerinin sessizlik içerisinde o sobaya atılışı anına gittim. Çok sevdiğim, alevlerine bakarak neşelendiğim Şakir Zümre’nin bir ejderhaya dönüşünü hatırladım. Kalın kalın kitapları yutuyor, üst kapağından kızgınlığını alevlerle dışarı atıyor olduğunu düşünmüştüm o anları yaşadım. Sonra birden bire o gün Soba Müzesinde başka bir duygu beni sardı. Benim çok sevgili kış arkadaşım Şakir Zümre etrafında kitap okuyarak kendine arkadaşlık eden üç kardeşin çaresizliğine isyan etmiş olmalıydı. Her kitaptan sonra parlayan alevlerin sevgili sobamın isyanı olduğunu geç de olsa anladım.  12 Eylül’de evimizde artık ne soba, ne de odunlu bir termosifon yoktu ama hala kitaplarımız vardı. Biz daha mı cesurduk, yoksa öğrencilik bittiği için mi kapımızı çalmazlar diye düşündük bilemiyorum ama 12 Eylül sabahı elimiz hiçbir kitabımızı yerinden etmeye gitmedi. Şimdi düşünüyorum da o gün kavrayamamış olsam da  Şakir Zümre’nin isyanı alevler bizi durdurdu. Kim bilir?

Müzeler, kitaplar, sanat hafızalarımızın derinliklerinde açılmayı bekleyen anılarımızı doğru anlayarak canlandırmak için çoğalmalılar. Yoksa ödünç hafızaları kendimizin sanarak gelecek kurgumuzda hata yapmamız kaçınılmaz olur. Yelkeni dolduracak rüzgarın gücü “Antalya’nın müzelerine, kültürüne,sanatına,festivallerine,fuarlarına,exposuna, insanına yapacağı yatırımları ile” artacağı 2. Akdeniz Kitap Fuarı ile bir kez daha vurgulanmış oldu. 

 

Yayın Tarihi
19.02.2013
Bu makale 6293 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!