Kişisel tarihimle yüzleştiğimde birçok
konuda “ne kadar sabırlı” olduğum ortaya çıkaracaktır. Bu bir Işık “realizmi”.
Sabrım bu köşe içinden kadın ağacı fışkırtacak kadar somut. Sabırla kadın kelimesini kullandığım her
cümlede doğal pozitif bir beklenti içine girmem de sabrımın bir göstergesi.
Sabırla kadın yazıyorum; okurlar da
bıraktığı etkinin de evrene ulaşan mesajın da; doğal pozitif bir etki
yarattığına yürekten inanıyorum. Siyaset
mi yapılacak “kadın”lara güveniyorum, sivil kurumlarda yönetici mi olunacak
“kadın”lara güveniyorum, iş mi yapılacak “kadın”lar lazım.
Kadınla ilgili geleneksel algı, töre, mahalle baskısı,
kadın meslekleri, ellerinin hamuru, kurban olma durumu önceliğini korumaya
devam ediyor. Kadının erkek karşısındaki dezavantajını “biyolojik”miş
gibi algılatılma çabası ile beslenen cinsiyet tartışmaları Kadının aleyhine.
Geçen hafta, bomba etkisi yaratan bir çaba “algılatma
realizmi” oldu. Hem de yaldızlanmış yıldızlı “Hamileliği
davul çalarak ilan etmek bizim terbiyemize aykırıdır. Böyle karınla sokakta
gezilmez. Her şeyden önce estetik değildir. 7-8 aydan sonra anne adayı biraz
hava almak için beyinin otomobiline biner, biraz dolaşır. Sonra akşam üstü
çıkarlar... Şimdi ise maşallah, kanatlısı kanatsızı televizyonlarda uçuşuyor.
Ayıptır ayıp. Bunun adı realizm değildir. Bunun adı terbiyesizliktir.”
Formül verilmiş: Kadın bütün gün evde
oturur, dışarı çıkma zamanı akşamüstüdür, refakatçisi kocasıdır, aracı otomobildir,
süresi “biraz”dır. Hamilelik bahane
kadının evde tutulmasına vurgu şahane. Görüşünü beyan eden Zat da
şahane.
Zat-ı şahane, ”sokakta gezen hamile kadın” durumunun realizm
olmadığından söz etmiş veee bugüne kadar
fısıl fısıl aramızda dolaşan bu ve
benzeri formülleri açık edivermiş. Zat-ı şahane “realizmi” olarak tarihe geçmiş.
Erkeklerin cinsiyetçi bakış açısının etkisi çoktandır kadının
kendine koyduğu engellerle kısıtladığı hayatının “realizmi”. Ben bu “realizm”den
örnek vererek durumun vahameti kavransın istiyorum. Milli Prodüktivite
Merkezinin yaptığı araştırmada Kadınlara soruluyor:
Kadının en önemli Görevi Nedir? Ev işi Yapmak %37,8, Çocuk Bakmak %27.6, Kendi
ayakları üzerinde durmak %2.1. Kadınlara sorulmuş Erkeğin en önemli görevi
Nedir? Evin Geçimini sağlamak %56,4. “Biyolojik” farklılığa inandırma çabalarının sonucu hiç de yabana atılacak
cinsten değil.
Oysa ki kadın erkek yan yana olmazsa toplumsal
refahtan söz etmek olası değil. Başarıya ulaşmanın ön koşulu kadın ve erkeğin
dengeli biçimde bir araya gelmesi fikrine “sabırla” inanıyorum. Kadın ve erkeğin dengeli bir şekilde bütünleşmesi
ile farklılıklarından yenilikleri, refahı doğurması olası. Bunun için zihniyet
dönüşümü şart. Zihniyet dönüşümü tek taraflı gerçekleşemez. Bunun için;
erkeklerin kadınla birlikte hareket etmesine de Zat-ı şahanelere de ihtiyaç
var. Bunun için; politika yapıcılara ve uygulayıcıları da ihtiyaç var.
Aksi taktirde var olan yasalar, yönetmelikler
uygulamada yer bulamıyor, soyut kalıyor. Boşluk oluyor. Boşluk dolmaya mahkumdur buyurun bir “realizm” daha. Boşluk
“realizmi”. Bense bu “realizme” başka ne denir onu bilmiyorum.