Geçtiğimiz Çarşamba günü Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Bucak yerleşkesinde öğrencilerle “Kadın Girişimciliği”ni konuştuk. Adeta bir konuşma maratonuydu. Sorular, cevaplar, katkılar ya da sorunların dile getirilmesiyle sürdü bu maraton. Sürenin sonuna gelindiğinde anladık ki maratonu bitiremedik.
Bu olsa olsa; Kadın Girişimciliğine de Genç Girişimciliğine de bir “giriş”ti. Bana bunu düşündürten sohbet sırasında bizi dinleyen kitlenin kimi zaman paylaştıkları kimi zaman sorularıydı. Kimine gore kadına şiddetin bu kadar yükseldiği bir toplum yapısında nasıl kadın girişimciliğinden söz edilebilinirdi? Hadi ediliyordu, sendikal hakların kullanılamadığı bir düzenin hakim olduğu ülkemizde girişimcilik ile istihdam ilişkisinin sağlıksız olması kaçınılmaz görüşü üzerinde konuşuldu.
Kadının ekonomik özgürlüğünün kadına şiddeti artıran bir etki yarattığını söyleyenler oldu.
Aile birliklerine zarar vereceğinden endişe duyan bir genç bu endişeyi samimiyetle kendi örneği üzerinden Verdi “Annem çalışmaya son yıllarda çalışmaya başladı şimdi babama karşı geliyor ben kazanıyorum paramdan kullanma hakkım var” diyor “Allah korusun bu bir ayrılma sebebi olacak diye,çok korkuyorum”. Dinleyici olarak katılan bir beyefendi ben asistanlarımı bayanlardan seçmiyorum, onların eş, çocuk, kaynana, kayınvalide, ev işleri gibi pek çok kafalarını meşgul eden sorunları var dedi. Satır araları kadın evinde kalsın, biz erkekler sizi çiçek, kelebek görüyoruz(larla) doluydu
Ben karım çalışırsa kıskanırım.Sizi eşleriniz kıskanmıyor mu? Sorusu da geldi.
Özetle formatlanmış bir oturum, belli kalıplar ve öğrenilmiş laflar, öğretilmiş vücut kullanımları olmaksızın kendimiz gibi olduğumuz bir sohbet ortamında bulunmak muhteşemdi.
Kafalarımız karıştı karşılıklı olarak. Yorgun düştük.
Ülkemizde her 5 kadından birinin yoksulluk sınırında kendi potansiyelini gerçekleştirmeyi beklediğini anlattık.
Üretme kafası ile toplumsal üretime de ekonomiye de katkı sağlanabileceğinde uzlaştık.
Çocukta, kariyerde yapılabilinirdi. Cam tavanlara rağmen…
Bizi dinleyenlerin içinde de kendilerine yolculuk yaparak potansiyellerini fark edenler oldu. Yapabiliriz ama projelerle devam edelim karşılıklı talebimizdi.
Bu bir “GİRİŞİMCİLİĞE” girişti. Gelişme ve sonuca ulaşmanın yolu açılmış oldu.