Son dönemde Ukrayna-Rusya barışını umut ederken İran-İsrail’in karşılıklı bombardımanı altında kaldık.
Bu duruma ek olarak savaşın yıkıcılığını henüz atlatamamış ve derin yara almış alan Suriye, siyasi belirsizlik içindeki kendini stand-by’a almış Lübnan, zaten ekonomik resesyon öncesi bir iklimde dünyamızın dengeleri derinden sarsan ürkütücü gelişmeler , evet, bunların hepsi en fazla etkilenen sektörlerin başında her zamanki gibi yine turizm olduğunu gösteriyor .
Pandemi sonrası artan maliyetlerle boğuşan küresel turizm sektörü, her yıl yeni bir krizle karşı karşıya kalıyor.
Otellerde sezon ortası %5-7’lik bir düşüş, yıl bazında %30 kadar net kâra tesir edebiliyor. Umut sonbaharda , güçlü bir Eylül , Ekim ve Kasım…
Türk otellerinin satış ve pazarlama müdürlerine çok iyi bakmamız lazım. En verimlileri ve profesyonelleri imkan dahilinde sektörümüzü bırakmak istiyor.
Hava Sahaları Daralırken Uçuş Maliyetleri Artıyor:
Domino Etkisi Küresel Turizmi Nasıl Vuruyor?
Şimdi yine tam sezonun göbeğinde hava sahaları daralırken uçuş maliyetleri artıyor.
İran-İsrail gerilimi, özellikle hava yolu ulaşımını ciddi şekilde felç etmiş durumda. Bölge üzerinden geçen önemli hava koridorlarının kapanması veya güvenlik gerekçesiyle rotaların değiştirilmesi, küresel uçuş planlarını altüst etti.
Özellikle Avrupa’dan Asya’ya ve Körfez ülkelerine yapılan seferlerde ciddi aksaklıklar yaşanıyor. Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) verilerine göre, bu tür gerilimler havayolu şirketlerine milyarlarca dolarlık ek maliyet getiriyor. Örneğin, bir uçuşun normal rotasından sapması, uçuş süresini ortalama 2-4 saat uzatırken, bu durum %15-30 arasında ek yakıt tüketimi anlamına geliyor. Bu sadece operasyonel maliyetleri artırmakla kalmıyor, aynı zamanda havayolu şirketlerinin kârlılıklarını ve dolayısıyla turizm gelirlerini olumsuz etkiliyor. Güvenlik algısındaki düşüş, rezervasyon iptallerini beraberinde getirerek turizm ekosisteminin geneline yayılıyor ve küresel seyahat planlarında ciddi belirsizlikler yaratıyor.
Barışın Gölgesinde Turizm
Makroekonomik istikrarsızlık ve jeopolitik gerilimler, turizm akışlarını doğrudan etkileyerek sektörün kırılganlığını ortaya koyuyor.
Çok uğraşanlar bu yıl kaybediyor :
Doğu Akdeniz’in çok tanıtım, pazarlama yaparak yarattığı kapasite Batı Akdeniz otellerinin defterine ek kâr olarak geçiyor.
Hepimiz biliyoruz; tur operatörlerinin ve seyahat acentelerinin kâr oranının ne kadar düşük olduğunu ve dünyada yaşanan güvensizlikten dolayı, çok esnek bir yapı oluşturmak mecburiyetinde kaldıklarını.
Neresi satılıyorsa, neresi talep görüyorsa kapasiteleri haklı olarak hemen oraya kaydırıyorlar. Belirsizlik ve çatışma ortamlarında, müşterilere riskli bölgelere satış yapmakta zorlanıyor ve ciddi riskler alıyorlar.
İspanya’da aile odaları yüksek sezonda karaborsaya düştü.
İspanyollar ne kadar “turistlere gelmeyin” deseler de o kadar gelen turist sayısı artıyor.
Bir de yaşanan güncel konjonktür Tunus ve Bulgaristan’a ilaç gibi geldi.
Şu an bu iki ülkede yüksek sayıda Batı Avrupalı seyahat acentesi satış elemanları otelleri kontrol ediyorlar. Tunus otelcileri, Avrupa’daki Türk kökenli seyahat acentelerinin peşine düştü.
Körfez turizmi sıkıntılı günlere doğru gidiyor. Müşterilerin gözünde Dubai ve Mısır ateşe çok yakın bir bölgede.
Savaş uzarsa durum Körfez için ciddi yaralar açabilir.
Satışlar Türkiye ‘ye kayabilir: İsrail – İran bombardımanlarında Türkiye ye uçuşlarda bir sıkıntı görülmüyor.
Ancak maalesef Türkiye’de Mart-Haziran başı en önemli satış aylarında çok turist kaçırdı. Özelikle Mart, Nisan Mayıs aylarında gerçekleşen yüksek sezon aile paket satışları başka destinasyonlara kaydı .
Sebebini artık ezberledik:
Ülke dünyanın en pahalı ülkelerinden biri olarak algılanıyor: Oteller harika ancak paket programlar ve ürünler Batı Avrupalı ailelerin tatil bütçesini aşıyor.
İBB Başkanı ve CHP Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması Batı Avrupa’da en az 10 milyar avroluk satışı durdurdu. Bunu Avrupa’da konuştuğum bütün büyük patronlar bana söyledi .
Geleceğe Yönelik Umutlar: 2030 Turizm Vizyonu
Sektörümüz için biraz da güzel şeylerden yazalım.
Sektörümüz için stratejik çalışmalar yapan tanıdığım uluslararası uzman kişilerle yaptığım görüşmelerde hepsi, 2030 yılının dünya turizminde özellikle Orta Doğu’da bir dönüm noktası olacağını söylüyorlar.
Eğer her şey umduğumuz gibi gider ise:
Ukrayna ile Rusya arasında barış sağlanırsa,
Ukrayna’nın yeniden ayağa kalkması için Avrupa Birliği büyük yatırımlar yaparsa,
Suriye beklenildiği gibi demokratik bir sürece geçip bütün azınlıklara da haklarını vererek Amerika destekli bir kalkınma hareketi başlatabilirse,
Bunun yanında İran’da bir rejim değişikliği olup bölgenin de turizme açılması ile (dünyanın kültür anlamında en zengin ve en misafirperver ülkelerinden birinden bahsediyoruz İran dediğimiz zaman),
Suudi Arabistan yaptığı muhteşem yatırımları gerçekten gerçekleştirebilirse ve finanse edebilirse (ki sorunlar var, petrol fiyatları çok düştü, bütün inşaatlarda işten çıkarmalar var, ciddi bir tasarruf politikası uygulanıyor ),
Lübnan yeniden eski muhteşem günlerine dönebilirse (ki büyük beklentiler var)…
İşte o zaman, ‘Yeni bir turizm kıtası’ mümkün !
İşte o zaman, Orta Doğu, Mezopotamya, Anadolu , Kafkas ve Körfez bölgeleri, dünyanın en önemli yüksek standart kültür, tatil, sağlık, spor, eğlence merkezine dönüşecektir. Ve bu ülkelerin birbirleriyle ortaklıklara geçmesi, tüm kültür haklarını kesintisiz olarak müşterilere sunması, bölgemizde bu bahsettiğim bölgede yıl bazında 500 milyon turist kapasiteli yeni bir turizm kıtası oluşturabilir.
2030 Turizm Vizyonu
Sıkıntılı günlerde umut ve vizyon :
Beş yıl daha dimdik ayakta durabilenler beklenmedik bir rahatlık ve kalkınma içerisinde kendilerini bulabilirler.