İki Çılgın Türk

Biz Türklerin “çılgın” olduğunu hatırlatan “en çılgın Türk” Turgut Özakman, Usta, gerçek, sahici “en çılgın sanatçı” Tuncel Kurtiz erken sonbahar yaprakları gibi dallarından koptular. Geride bıraktıkları koca ağaçları her bahar yeşerecek ve dalları çoğalacak.  Çılgın Türkler tarafından korunacak. Bu iddiamın kanıtını,  belgelerini kendileri bıraktılar. Yazdıklarıyla, söyledikleriyle…

“Sabah İstanbullular, Kızılay'ın çağrısına uyarak para yardımı yapmak üzere gazetelerde sıraya girdi. İleri gazetesinin dar idarehanesine sığmayanların büyük kısmı, dışarıda kalmıştı. 

…..

İçerde, daha afyonu patlamamış olan huysuz idare memuru, bir deftere, söylene söylene, bağış yapanın adını ve bağış miktarını yazıyordu.

 "Kahveci Ali 100 kuruş. "Hallaç Asım, 75 kuruş. "Eskici Yusuf, 50 kuruş"

...

Sırada, küçük, cılız bir oğlan vardı. Bir önceki bağışçının çocuğu sanan memur, öfkeyle, yürüyüp yol vermesi için işaret etti. Ama çocuk yürümedi, büyük bir ciddiyetle, bütün servetini çıplak masanın üzerine bıraktı: "Hasan, 5 kuruş."

 Suratsız idare memurunun birdenbire gözleri doldu. Ağladığını göstermemek için yüzünü, yüzünü kocaman mendilinin arkasına saklayarak burnunu sildi.

Şu Çılgın Türkler, s. 47

ONARIM VE BAKIM, birçok eksiklik ve aksilikten dolayı uzun sürdüğü için uçakların Malıköy'e uçması bugüne kalmıştı. İleri teknik sorunlarla ilgilenecek bir uçak mühendisi yoktu. Havacılığı başlatan Harbiye Nazırlığı, bir tane olsun Türk uçak mühendisi yetiştirmeyi nedense hiç düşünmemişti.

 Uçaklar pistte sıralanmışlardı. Son denetimleri yapılıyordu. Hepsi çift kanatlıydı. Başta Erzurumlu tüccar Nafiz Kotan'ın orduya armağan ettiği iki Fiat keşif uçağı duruyordu: Nafız-1 ve Nafiz-2.59a Üçüncüsü, Fransızlara ait bir Breguet OCIV keşif uçağıydı. Güney cep­hesinde düşürülerek ele geçirilmişti. Dördüncü uçak, birkaç uçağın gövdesi, kanadı, motoru birleştirilerek yapılmış o ünlü tek kişilik kur-gu-uçaktı. Kanatlarından yararlanılan avcı uçağının modeli ile anılı­yordu: Albatros D-III. Bu uçağa İzmir adı konulmuştu.

Abdullah Usta, Yüzbaşı Fazıl'a, "Bak, bunların dördünün de çok­tan hurdaya çıkması gerekirdi." dedi, "..uçaklardan sorumlu teknik adam olarak söylüyorum, bunlarla uçulmaz! "Yüzbaşı Fazıl güldü: "Bunu bir yıldır söylüyorsun. Ama bir yıldır vızır vızır uçuyoruz." "Nasıl uçtuğunuza şaşıyorum." "Bir itirafta bulunayım mı? Biz de şaşıyoruz." Bakıştılar ve kahkahayı bastılar. Zorunluk ve çılgınlık, teknik ge­rekleri aşıp geçiyordu. Şu Çılgın Türkler, s. 292-293”

Ve …Serkan Uçar “Tut Yüreğimden Ustam” dizelerinden alıntılayarak Tuncel Kurtiz’in sesinden dinleyerek…

Beni herkes sevdaya asi sanır,
Oysa 
aşk, beni nerde görse tanır,
Hasret tanır, Zulüm tanır, Ölüm tanır,
Yüzüm yüzümden utanır.

Yayın Tarihi
01.10.2013
Bu makale 8577 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!