Her gün bir yerden
göçmek ne iyi,
Her
gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan,
donmadan akmak ne hoş,
Dünle
beraber gitti cancağızım;
Ne
kadar söz varsa düne ait,
Şimdi
yeni şeyler söylemek lazım.
Mevlana
Ramazan ayının son günleri;
Ramazanla birlikte sabretmek, nefsi terbiye etmek, vicdanın sesini dinlemek
günlerindeyiz.
Aynı günlerde dünya
üzerindeki Savaşlar, iç karışıklıklar, terörün hız kesmeden devam ettiğine de
tanıklık ediyoruz.. Her şeyin hızla çöküntüye uğradığı dünyamızda kültürün, ayakta kalan en son
köprülerden biri olduğunu yadsıyabilir miyiz? Sadece ülkem üzerinden bakmadan
söylüyorum ki; tüm dünyada politik, sosyal sistemler çöküntüye uğruyor. Savaş
bölgemizde en acı örnekleriyle yaşanıyor.
Bahtsızlık!
Bu ruh halimin etkilediği
algılarım twitter, facebook, üzerinden paylaşımlarda Mevlana’nın felsefesini
yansıtanları seçti Her gelen mesaj beni de teşvik etti ve Mevlana’dan Rubailer,
Mesnevi kitaplarım başucuma yerleşti. Zaman zaman bende mesajlarımda kullandım
ve kendimi iyi hissettim. Zira iyi anlamak anlatmak şartıyla Anadolu toprağının
ve dünyanın sahip olduğu kültür mirasları dünyanın durumunu iyiye
çevirebilirler umudumu parlattım.
Son zamanlarda sıklıkla duymaya başladığımız ‘’Uluslararası Toplum’’ (ki
bunlarda kimmiş pek anlamış değilim ama) Dünyayı yakıp yıkmak, yeni dünya
düzeni kurmak, yani şu fani dünyanın dibi nereyse oraya şunları bir vurduralım,
sonrasına bakarız demekle çok meşgul.
Mevlana’nın İslam temelli felsefesi hali hazırda batı’nın zihninde hatta ve
hatta doğu’nun batı etkisi altındaki dimağlarında beliren İslam ile ilgisi
yoktur. Onda İslam bir kurum ve ya kendi içine kapalı bir gelenek halinde
tezahür etmez ideoloji haline gelmez ve insanlığa siyasi zorbalık zemini
hazırlamaz.
Mevlana; Egosunun karanlık yanına esir düşmüş, ayıpların en büyüğüne sebep
olmuş hatta dibe vurmuş insana şöyle kucak açar: “Gel, Gel, ne olursan ol, gel!
İster kâfir, ister mecûsî, ister puta tapan ol, gel! Bizim dergâhımız
ümitsizlik dergâhı değildir. Yüz kerre tövbeni bozmuş olsan da yine gel!"
çünkü o insanoğlunun ahlaki şuurunun yani Vicdan’ının tekamül yolunda olduğunu
bilir.
Dünya insanı olarak her savaşa, her çıkarılan kargaşaya, içinde
bulunduğumuz coğrafyada uluslararası toplumun marifetlerine ekonomik bir anlam
yükleyerek rıza gösteriyoruz. Dünyayı yöneten ilaççılar, silahçılar… İşimiz
kolay yapacak pek bir şey yok. Bayram zamanı bayram yapalım, fiesta zamanı
fiesta. Kültürel bir alışkanlık olarak hayatlarımızda bayramlar ve fiesta var.
O halde bayramların, fiestaların ruhunu, felsefesini anlamak için hiç çaba
göstermeyelim reflekslerimizin tutsağı olmakla HATA!mızı devam ettirelim.
Üç gün sonra bayram. Kalıcı sevinçler için yeni şeyler
söyletmeyi başlatma sorumluluğunda olanlar olumsuzlukları dünde bırakarak yeni
şeyler söylemeye başlasalar ne güzel bir bayram olur…İnsanlığın bahtı şen olur.