Türk milletinin temel iki kurumu vardır.
Aile ve Ordu.
Türk ailesinden Türk ordusu meydana gelmiştir.
Türk toplum sosyal yapısı .
a) Aile Ogus
b) Aile birliği Uruk
c) Boy Bod
d) Bodun Boylar birliği
e) İl (el) Devlet
Şeklinde tarihte sosyolojik olarak şekillenmiştir.
Türk aile yapısını,
İslamiyet'ten önce , İslami devir, Batı tesiri altındaki
Devir olarak inceleyebiliriz.
İslamiyet'ten Önceki Devir,
Bu devirde bozkır hayatına uygun olarak,
Kadın, erkek tipine benzer.
Onun gibi ata biner, savaşır
Ok atar , kılıç kullanır.
Gücü erkek gücüne eşittir. Bu devir,
aile hayatıyla ilgili bilgileri Destanlarımızdan, Çin kaynaklarından , İbn-i Fadlan - İbn-i Batuta gibi seyahlardan Radlof, Wamberi, Serozevsky , White,W.Barthold, W.Eberhard,Nimeth ,Freyer gibi araştırmacılardan ve Göktürk kitabeler’inden öğreniyoruz.
Bu bilgiler ışığında ;
Türk ailesinin tekamülüne bir göz atalım.
M.Ö.8. Asırda,
Gobi Çölü, Baykal Gölü,Sarı ırmak mevkilerinden
Türkler batıya doğru dalgalandı. Tarihi göçler başladı.
Bu hareketlilik, Türk sosyal yapısı dolaysı ile ailenin
Gelişiminde önemli bir rol oynadı.
Bu göçlerde HUNLAR,
İki kol halinde Kuzeyden ve Güneyden Batıya aktılar. M.S.455 lere gelindiğinde,
Atilla Roma kapılarına dayandı.
Sarı denizden ,Adriyatiğe uzanan coğrafyada
Türk atlıları vardı.
HUN devleti M.S. 652 de Sasani, Bizans işbirliği ile yıkıldı.Hunlarda devlet , Hakan ve Hatunla temsil edilirdi.Bizans elçileri Hakan ve Hatun'un huzurunda
Diz çökerdi.Hun kadınları erkekler gibi askeri eğitimden geçirilir. Düşmana karşı erkekleriyle dövüşürlerdi.Tek evlilik görülür. Siyasi olarak çift evlilik yapılabilirdi. İlk Hatun devamlı baş Hatundur.
Yeni gelene "Kuma" denirdi.
Evli kadın kutsal sayılır .Ona tecavüz eden
Öldürülürdü.
Kızlar kendileriyle evlenmek isteyen erkeklerle
Güreşir, erkeğin yenmesi lazım.
Ok atar bu oklar nişan yüzüğü hedef alınarak
yapılırdı.
Erkeğin kızı alması için ,
Erkeğin yarışta başarılı olması lazımdı.
Kızlar kendileriyle evlenmek isteyen erkeklerle
Güreşir, erkeğin yenmesi lazım.
Ok atar bu oklar nişan yüzüğü hedef alınarak yapılırdı.
Erkeğin kızı alması için ,
Erkeğin yarışta başarılı olması lazımdı.
Erkek çocuklara da savaşta başarı gösteremedikleri müddetçe ad verilmez
Adsız diye çağrılırdı.
Bu terbiye şekli kendine güvenen,
Cesaretli insan tipini ortaya çıkarıyordu.
Zaten bozkır yaşantısı
Uyuşukluğa müsaade etmiyordu.
Genel Türk toplumlarında,
Kız evladın dünyaya gelişi, şerefsizlik sayılmaz
Bilakis,
Kız evlat vermesi için Gök Tanrı'ya dua edilirdi. Orhun kitabelerindeki ,
"Devleti idare eden HAN.
Devleti bilen HATUN" ifadesi bu durumu açıklar.
"Han emrediyor ki" diye başlayan emirleri,
Halk dinlemezdi.Hiç bir diplomatı,
HAN, huzuruna tek başına ,kabul edemezdi.
Savaşlarda , sosyal toplantılarda
Kadınlar daima eşlerinin yanında olurlardı.
Ailede çocukların sorumluluğu, Anne babaya eşit verilirdi.
Kadın bütün faaliyetlere yüzü açık olarak katılırdı.
Dul bir kadın genelde evlenmez.
Çocuklarının tek sorumlusu olurdu.
Hakiki Türk ailesinde, evli kadın kutsal sayılırdı.
C.H. White derki,
" Türklerde, ebeveynlerle çocuklar ve kardeşler arasındaki soy ve sevgi bağları çok güçlüdür.
Bu durum hiç bir toplumda görülmemiştir."
Bu yapı coğrafyaya sinmiş bir Türk karakterdir.
Bu bağları gevşetmek ve koparmak çok zordur.
Bu duygu asker ocağında asker arkadaşlığı
Şeklinde tezahür eder.
Türklerde çok evlilik hükümdarlarda vardır.
Mete Han'ın evlenme teklifini yaptığı,
Çin imparatoriçesi 75 yaşında idi.
Uygur ve Göktürk Hakanları da Çinlilerle evlenmişlerdir.
Oğuz Destanında da "poligami" görülür.
Oğuzhan'ın, gökten inen güneş ışığı içinde bulduğu,
Kızdan üç oğlu olur.
GÜN,AY, YILDIZ
Göl kıyısında bir ağaç
kovuğunda bulduğu,
Kızdan da üç oğlu olur.
GÖK, DAĞ, DENİZ
Esas karısı birinci eştir.
İkinci eş çocuklarıyla birinci eşe tabidir.
Oğuz Han ilk üç oğluna Altın yay
İkinci üç oğluna Gümüş ok veriyor.
Yay hakimiyet , güç
Ok mensubiyet ,bağlılıktır.
Birinci iç Oğuz
İkinci dış Oğuzdur.
İkinciler savaşta merkezi korur.
Türk ailesi , aile ve çocuklardan,
Meydana gelen, babanın,
Ağır bastığı" Pederi aile " tipidir.
İSLAMİ DEVİR
İslami kültür çevresine girdikten sonra , kadın pasifleşir.
İslam orduları Dört Halife devrinde;
Suriye,Irak ve İran'ın batısını işgal etti.
Meşhed ve Horasan 651 de alınıp Türk coğrafyasına
Dayandılar.
Kuteybe Horasan valisi olarak atandı.
708 yılında Buhara'ya saldırdı.
Türkler Arapları bozguna uğrattı.
Araplar geri çekildi.
Bu saldırıda atlı kadın Süvari birlikleri Arapları perişan etti. Kuteybe güç toplayarak ikinci saldırıyı Gerçekleştirdi.
Her Türk kellesi için 100 dirhemlik ödül vaad etti.
Ödül ve şehrin yağmalanma fikri Kuteybe askerlerinin cesaretini arttırdı.
Buhara düştü. Teslim olan halkta kılıçtan geçirildi.
Şehir yağmalandı.
Dört kez dağlara kaçan Türkler örgütlenip,
Buhara'yı geri almak istediler.
Başaramayıp boyun büküp teslim oldular. M.S.709
242 yıl sonrada, kitle halinde Türkler Müslüman oldular.
Buhara Araplarca alındığında Buhara Hanlığını,
KARAÇ HATUN yönetiyordu Feth Hatun olarak da geçer. Hz. Osman'ın oğlu Sait Bin Osman 674 yılında Horasana vali olmuş,Semerkant'a sefer düzenlemiş Buhara Emiri Karaç Hatun'la sözleşme yapmıştır.
Sözleşmeye göre,
a) Semerkant yolu açık tutulacak,
b) Aristokrat 50 Türk genci valiye rehin verilecekti.
Gaye Osman'ın oğlu Horasan da,
Kendi güvenliğinden korkuyor,
Aristokrat gençleri rehin tutuyordu.
Said bin Osman, Medine'ye döndüğünde,
50 soylu Türk gencini beraberinde götürdü.
Onları köle olarak çalıştırdı.
Kendi konağının inşaatında çalıştırırken, yapılan haksızlığa isyan eden gençler,
Said bin Osman'ı öldürüp Uhud dağına kaçtılar.
Cengaver gençlerle savaşı göze alamayan Said yanlıları,
Dağı çevreleyerek onların açlıktan ölmelerine sebep oldular.
Türkler kitle halinde Müslümanlığı kabul ettikten sonra,
Türk kadınının kahramanlık vasfı yok oldu.
Sarayın Aşk ve Zevk konusu haline geldi.
Eşya seviyesine indi. Çok evlilik yaygınlaştı.
Türk erkek yapısında da değişiklik oldu.
Bozkır'ın ALP tipi ALP EREN tipine dönüştü.
Bu bir kültür ve medeniyet değişimidir.
İslami Devir Kutadgu Bilik yazarı Yusuf Has Hacip
söyle diyor;
" Kız çocuğu dünyaya getirilmemeye çalışılmalıdır.
Ama şayet doğacak olursa öldürülmesi isabetli olur“.
Erkelerin karılarını dışarıya bırakmamalarını öğütler.
"Kadın evinden uzaklaşırsa mutlaka yolunu şaşırır.
Kadınlar sadakatsizdirler.
Gözleri sizde iken akılları başka yerdedir".
Yazar Arap kültüründen etkilenmiştir.
Oğuz geleneklerinin yoğun belirgin olduğu,
16 yüzyıl Oğuz Türkçesiyle yazılan
Dede Korkut da kadın dört türlüdür.
1) Birisi solduran sop tur. 2) Birisi dolduran toptur.
3) Birisi evin dayağıdır 4) Biriside ne kadar istersen bayağıdır.
Evin dayağı olan kadın, yattan yabandan bir misafir gelse,
Kocası evde olmasa, onu yedirip, içirip ağırlar, azizler.
O, Ayşe, Fatma soyundandır.
Ocağınıza Bunun gibi avrat gelsin.
Dede Korkut'da kadın değerlidir.
Ata binmekte, kılıç kuşanmakta, güreşmektedir.
Tarihteki Türk kadınları gibi sadık bir eştir.
Deli Dumrul'a babası anası can vermez eşi canını verir.
Bu kocaya sadakattir.16 Yüzyıl Türkmen yaşayışında Karaca oğlan,
Dede korkut'ta kadın, haz ve aşk mevzu değil Değer verilen insani bir varlıktır.
Türk kadını erkeğe karşı aşk tavrı takınmaz.
Bozkır insanı hareket halinde olduğundan ,
Aşk'a fırsat olmaz. Bozkırda en büyük değer KAHRAMANLIKTIR.
Erkek , kendisi için önemli olan,
kahramanlık vasıflarını kadında arar.
Böylece Türk aile yapısı teşekkül eder.
Bozkırda, kadın erkeğin KUTSAL’lıdır.
Kimse ona yan gözle bakamaz.
İran ve Arap tesiri ile kadını kafes arkasına itip,
Edebiyatta da kötü talihin sembolü yapmışız.
Kadın, akrep, yılan, şeytan ve geceye benzetilmiştir.
O, Aldatan, hain, kurnaz ve sadakatsiz olarak vasıflandırılmıştır.
"Saçı uzun aklı kısa" deyimi bu anlayışın ürünüdür.
Toroslar da hala Dede Korkut'layın konuşulur.
Avrat üç türlüdür.
Birisi Er avradı, birisi Ev avradı, biriside Zallanzort .
Başka bir değiş, bazı avrat var arpa unundan aş eder,
Bazı avrat var ganguru' dan
Bazı avrat var çul çürüten.
Yine denir ki; " Asıl ara soy ara, bulamazsan ne çare
Asalet değerinden kaybetmez”
Yine denir ki; " Asıl azmaz bal kokmaz,
Kokarsa yağ kokar onunda aslı ayrandır".
Türklerde aile soylu soplu istenir.
Soydan babayı, Soptan anayı algılamalıyız.
Türklerde iffetli kadın çok önemlidir. O 'na saygı duyulur.
Bir Uygur deyişi;
"Ayıpsız kadın önünde,
Başı eğmek gerek,
O, zaman temizlik ile
Hayat kılmış gerek
Hakikaten temiz olsa
O'na can vermek gerek".
Karahanlılardan sonra Türk aile yapısı,
Arap'ın kültürel baskısıyla değişse de,
Türk beylerinin eşleri savaşçıdır.
Melih şahın eşi Terken Hatun
Çağrı beyin eşi Altun CanHatun,
Selçuklu ordusunun başında, düşmanla savaşmışlardır.
Osmanlıda kadın kafes arkasına itilmiş,
Çok evlilik ve cariyelerle evlenmek moda olmuştur.
Osmanlıda savaşta alınan esirlerin,
Beşte biri padişaha aitti.
Yüksek dereceli memurlar cariye satın alıyorlardı.
19. Asırın başlarında İstanbul'da Avrat Pazarı vardı.
18 yaşındaki bir kız 20 ile 800 duka ediyordu.
Batıya göre, Osmanlıda köle ve cariyelere insanca muamele ediliyordu.
Osmanlıda Nikah kadılar ve mahalle imamlarınca yapılırdı.
BATI MEDENİYETİ ETKİSİ ALTINDAKİ TÜRK AİLESİ
Tanzimat'tan buyana batı etkisiyle kadına,
Türk tarihindeki yüce yeri,
Tekrar kazandırılmaya çalışılmıştır.
1839 da kadınların kanun önünde eşitliği kabul edilmiştir.
1876 da kızlar ve erkek çocukların ilköğretim zorunluluğu getirilmiştir.
1917 çıkarılan Hukuki Aile kararnamesi ile ikinci kadınla evlenen kocayı, boşama hakkı kadına verilmiştir.
Evliliğin memur önünde yapılması kanuni zorunluluk haline getirilmiştir.
Kurtuluş savaşında tekrar kadınlarımızın,
Cihangir ruhu geri dönmüş,
İnebolu'dan Ankara'ya,
Cephane taşıyan kadınlarımız,
Bebeklerinin giysilerini mermilere sarmışlardır.
Anadolu'nun işgaliyle Türk kadınının ruhunda var olan,
Kahramanlık duyguları uyanmış,
Amazon kadınları zuhur etmiştir.
Kara Fatmalar, Mine Hatunlar cephelerde savaşırken,
Halide Edip Adıvar, Sultan Ahmet mitingini 23.05.1919.
Münevver Sahime hanım , Kadıköy mitingini 22.05.1919
Şukufe Nihal hanım ,2.Sultan Ahmet mitingini 30.05.1919
Nakiye hanım, Sultan Ahmet mitingini 13.01.1919 tertiplemişlerdir.
Anadolu kadınları işgalci güçlere karşı birleşerek,
Müdafa-i hukuk-i vatan cemiyetini kurdular. 05.11.1919
Atatürk'te 1926 da çıkardığı medeni kanunla kadını erkekle eşit seviyeye getirmiş,
1934 yılında seçme ve seçilme hakkı vererek ,
Onları layık oldukları insani seviyeye yükseltmiştir.
Ne mutlu o seviyede kalabilen kadınlarımıza!
SON