Tasavvuf, konu olarak felsefe alanına girer de
Ancak,
Felsefi bir ekol değildir.
Felsefi bilgide,
Tanım, kanıt ispat gerekir.
Tasavvuf, akıl dışında bir bilgi kaynağı
Kabul eder.
Nakli esas alır.
İman; vahye dayanan nakle teslim olmak anlamı taşır.
İman ispat gerektirmez
Herkesin imanı kendi kültürü kadardır.
İnsanın içine düştüğü bir zihni boşluk sonucu
Gönül yoluyla algıladığı bir güce sığınmaktadır.
Mürid için,
Nefsini temizlemiş, Tanrıdan gelen ilhamları
Algılayan bir ermiş gereklidir, tasavvuf için.
Her ermişin,
Tanrı gerçeğine ulaşmak için
Nefsini arındırması çile çekmesi lazımdır.
Tefekkür etmesi lazımdır.(Meditasyon)
Tasavvufa göre,
İnsanın manevi vücudunda iki zıtlık vardır.
Nefis ruha hakim olmamalıdır.
Nefsi kötü işlere yönelten şeytandır.
Şeytan ilk dinlerden itibaren vardır.
Şeytana,
Eski Türk dininde ERLİK
Şehnâmede,
Farsın Eski dini Zerdüşlükte Ehriman
Mezopotamya’da Sümer ve Babil’de de,
Kötü ruhlar ve İblis’lerden
Söz edilir.
Bu kötü ruhların Yer ve Gök Tanrısı
Enlil – Demuzi’( Anu) nin çocukları
Olduğuna inanılır.
Kötü ruhlardan korunmak için
Kâhinlere baş vurulurdu, ilkel dinlerde.
Hristiyanlıkta papazlara
Bizde hocalara mollara
Tek Tanrılı dinlerde ise,
Erlik Ehriman kötü ruhların adı, Şeytan oldu.
Tasavvuf insanı manevi yöne odaklar.
İçimizdeki nefsi körletmeyi hedefler.
Ahlaki ve manevi melekeleri geliştirmeyi
Hedefler.
Freud insan benini sınıflamıştır.
İd, ego, süper ego
İd( alt ben) Şeytanın kötülüğünün İlkelliğin karşılığıdır.
Yunus,
“Bir ben vardır bende benden içeri”
Demiştir.
Tasavvuf, insan ruhunun derinliğinde gezinmektir.
Diye algılanabilir.
Tasavvufun,
Dört kapısı olduğu kurgulanmıştır.
- Şeriat kapısı : En düşük basamak.
- Tarikat kapısı : Saf temiz, insan-i kamil olmaya yönelme.
- Marifet kapısı: Haktan haber alma noktasına gelme.
- Hakikat kapısı: Vahdet-i vucud olma
Gazali’ye göre tasavvuf (M.S.1058-1111)
Kur’an ve sünnete sımsıkı sarılmaktır.
Günahlardan uzak kalmaktır.
Gazali’nin ilimden anladığı
İmanın esaslarını sağlamlaştırmaktır.
Gazali’ye göre akıl,
Amentüyü anlamaktır.
Akıl değil- Nakil vardır.
Akıl nakli algılamaktır.
“İlim amel ile tamamlanır”
Der.
Amel edip boyun bükeceksin
Halife’ye ve hakim güce
Halife’nin yardakçısı idi.
Fatimi halifeliğine karşı.
Bağdat Abbasi halifeliği taraftarıydı.
İbn-i Rüst, Farabi, ve İbn-i Sina gibi felsefeci ve teologları
Kafir ilan etti. İbn-i Rüst görevinden alındı.
Yokluk içinde Fasta öldü. (M.S.1198)
İbn-i Rüst,
Matematik, psikoloji sağlık uzmanıydıda.
Gazali,
İslam Rönesans’ını karartan adamdır.
Bana göre.
1116 da ölen Abdürkadir Geylanide Sunni akidede
Tasavvuf oluşturdu.
“Muhiddin-i Arabi 1165-1240 gibi sofileri
Kötü ulema olarak tanıttı.
“Onlar Hak olanı batıl gösterdi.”
Dedi.
Gazali, ilk çağ filozoflarından etkilenen
İbn-i Rüst, İbn-i Tufeyl, İbn-i Bacce
Gibi düşünürlere
Savaş açtı.
Aklı dinden kovdu.
Gazali’den önce yaşayan
Halac-ı mansur
Dinsizlikle suçlandı.
Halife idamına karar verdi.
Derisi yüzülerek öldürüldü.
74 yaşında idi. M.S.922 de.
Hakiki mutasavvıftır
Hallac-ı mansur’un tasavvuf geleneği
Şeriatın katı kurallarına karşı, insanı ezen yapısına karşı,
Merkezi İNSAN’ı alarak
İnsana değer verme anlayışı olarak ortaya çıkmıştır.
Ancak;
Gazali ve Abdurkadir Geylani kafasında,
Kur’andaki ayetlere anlam yükleyerek Sunni tasavvuf oluşturulmuştur.
Tasavvufun Kur’anla ilgisi yoktur. Peygamber ve dört halife devrinde
Tasavvuf yoktur.
Gazali sonrası tasavvuf algısı Halac-ı mansur algısı gibidir.
Bu algıya Muhiddin Arabi damga vurmuştur.
Bu çağlarda papaz (Sn.Thomas, M.S. 1225-1274)
Aristo ve Eflatun’un felsefi sistemi ile,
Batı, Reform ve Rönesans’ını başlatıyordu.
Ehl-i sünnet görüşünü benimseyen
Bir tasavvuf ortaya koydu.
İlk çağ filozoflarını red etti Gazali.
Ölümünden sonra yayılan Tasavvuf anlayışı,
İnsanlık tarihinin birikiminden
Oluşan tasavvuf anlayışıdır.
Bu anlayışın en önemli ismi
Muhiddin-i Arabi dir, Şeyh-i Ebber dir.
Selçuklu, Osmanlı ve günümüz
Tasavvufunu şekillendirmiştir.
“ Varlığın Tanrı olduğu “
Tanımlaması ile insanlık tarihinin
Tasavvuf çizgisindedir, akılcıdır.
Gazali’yle uyuşmaz, tarafları hala çoktur.
Dini zenginleştirmiştir.
Karamsar ruhlara huzur vermiştir.
Melamilik ve Bektaşilik
Halkın gönlünde oluşmuş tarikatlardır.
Ezilenleri temsil ederler.
Bu anlayıştaki Şeyh Bedreddin
Edirne de Musa Çelebi’yi desteklemiş,
Mehmet Çelebi iktidarı ela alınca Bedrettin’i görevden almış.
Sonrada etrafına topladığı kişilerle Börklice Mustafa Torlak Kemal gibi kişilerle,
İsyan etmiştir Osmanlıya 1420’de.
Anlayışı sosyalizme yakındır Alimdir.
Trakya ve Rumeli ‘de Bedreddin şimdi bile etkilidir.
Uslu tarikat Nakşilerdir, devlet yanlısıdırlar.
Bütün bu tarikatlara tarafsız bir göz ile bakıp,
Analiz etmemiz lazım
Dekan olan birinin tasavvufu,
Felsefi düşünce katmadan
Cin ve Şeytanla, Şeyh ve Müritle anlatması,
Yüz yılda bir mürşit’in gelmesi
Beklentisinde olması
Ne acı.
“Bülbülün bağrını yakan,
Ahına katlanmalı” demiş
Şeyh Galip.
Bağrımız yandı tasavvuf sohbetinden
Bir ahtan üç adet tasavvuf yazısı çıktı.
Haftaya İslamda Tasavvuf var mı?