Süt dökülmüştü

“Kadroyu teknik direktör yerine Menderes Türel yaptı. İlk on biri o belirledi. 29 Mart akşamı 90 dakika sona erdiğinde maç kazanılmış ya da kaybedilmiş olacak. Maç kazanılırsa Türel’in siyasi geleceğinin önü açılmış; maç kaybedilirse Türel’in siyasi geleceğinin önü tıkanmış olacak. 30 Mart sabahı Türel’in siyasi yaşamı devam edecek ya da son bulacak. Ama 30 Mart sabahı benim için her şey yeniden başlayacak: Türel kazansa da kaybetse de siyaset benim için yeniden başlayacak. 30 Mart benim için yeni şeylerin söyleneceği bir geleceğin ilk gününün başlangıcı olacak.”

Bundan bir ay önce Erdal Öner bunları söylüyordu. Erdal Öner’in cümlelerini aktararak bir başka Türel mağduruna sonuçlar belli olduktan sonra ne düşündüğünü, Türel’in ne düşünmüş olabileceğini sorduk.

Cevap son derece etkileyiciydi: “Sonuç bir ay öncesinden belliydi. Süt dökülmüştü bir kere.”

 

Yatırım normal sonuç anormal

 

Sonucu bir ay evvelinden göremeyen Başbakan’ın, son gün şaşkınlığına doğrusu diyecek yoktu:  “Birçok sonucu normal buluyorum; ancak Antalya’daki sonuç anormal.”

Türel her ne kadar  “beş yıldır büyük onurla yürüttüğüm görev boyunca yaptığım hizmetleri her zaman onurla taşıyacağım, hizmet yarışında bundan sonra görev alacak herkese yardımcı olacağım” dese de, Başbakan’ın cümlelerini içinden telaffuz ettiğinden emin olmak gerekir: “Antalya’ya tarihinde görmediği yatırımları yaptık. Sonuç anormal”

Ne derse desin, ne denirse densin, Türel ne kadar vakur bir tavır sergilemeye çalışırsa çalışsın, sonuç Erdal Öner’in dediği gibi vuku buldu: Deveye binme hırsı Türel’i eşekten düşürdü. “Halkın demokrasiye bağlılığından” dem vuran Türel, aynı şeyi kendine de yakıştırabilseydi, “vicdanım rahat” demeye hak kazanmış olabilirdi; böyle yapmadı.

Türel kendi partisinden olmayanların ahını almakla göreve başladı. Belediye’de ve belediyeye bağlı kuruluş ya da şirketlerde Antalya’nın yerel yönetim tarihinde görülmemiş bir tasfiye ve kadrolaşma “harekât”ına girişti. Kimilerini görevden aldı, kimilerini sürgüne gönderdi, kimilerini işten attı, ekmeğinden aşından etti. Sıra sonra kendi partililerine geldi: Erdal Öner’i, İzzet Bayar’ı, Yaşar Tabur’u, İsmail Erten’i, Şafak Otuzaltı’yı, Nurettin Tursun’u, Veli Atik’i harcadı.

Eğlence âleminin “saygın”larından oluşan bir “kıyakçı”lar takımı, Antalya’yı “Rantalya”ya dönüştüren bir “nemacı”lar azınlığı, “şantaj”la ıslah etmeyi “hak etmeme” ölçütüne uyan bir “ayakçı”lar grubu dışında herkes, “öteki”ler diye tabir edilen malum çoğunluğun saflarına giderek postalandı.

Bütün bunların sonunda “demokrasiye bağlılığını gösteren halk”, Türel’i, “alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste” düsturu gereğince “öteki”lerin bulunduğu âleme postaladı.

 

Her şey bir ay önce belliydi

 

Yatırım”ın, teknolojinin fetişleştirilmesi, işlevsel ya da rantabl olup olmadığına bakılmaksızın yatırım hayranlığının bir tür “fütürizm” halini almasıyla sonuçlandı. Sağın gelenekleri içinde yer etmiş bu taşra fütürizmi politikanın ölçütü kabul edildi.

Bütün bunların üstünde yükselen bir mürailik, Antalya şehrinin yerel yönetiminin karakteri haline geldi.

Bundan sonra ne olabilirdi? Bundan sonra ne olacağının birinci paragrafında Türel’in siyasi yaşamının bitmişliği yazılı. İkinci paragrafında Erdal Öner’in hayaletinin Türel’in zihni ve belleği üzerinde sürekli dolaşıp ona musallat olacağı yazılı. Aynı hayalet Hakan Tütüncü’nün zihnini ve belleğini aynı derecede rahatsız edecek. İkinci paragrafta bu da yazılı.

Türel’in zihnine ve belleğine musallat olmuş hayaletlerin sayısı giderek artacak: Düşmanlık beslediği, hınç duyduğu, intikam aldığı kim var kim yoksa; kendisine yönelik bu duyguları yarattığı kim var kim yoksa başının üzerinde hayaletlerden oluşan bir hale oluşturarak dolaşıp duracak. Sonunda bir hayalet diğerlerinin hepsini bastıracak, diğerlerinin savuşturulabilirliğini alt edecek: Bu son hayalet Başbakan’ın hayaleti olacak. “Bunca yatırıma rağmen anormal sonucu doğuran” suçluyu arayıp bulmanın hayaleti olarak Başbakan’ın hayaleti Türel’in sadece zihnini ve belleğini değil “rahat” vicdanını da “rahatsız” edecek. 

Son günlerde “şerefsiz” “haysiyetsiz” bazı gazetecilerin gündeme getirdiği “karalama”ları, “çamur atma”ları bu kentin savcıları ve hakimleri belgelere dayalı “suçlama”lar olarak gündeme getirdiğinde başka hayaletler de Türel’in başı üzerindeki haleye karışacak.

“Kıyakçı”lardan, “ayakçı”lardan, “nemacı”lardan oluşan seçkin azınlığı oluşturanların kendisini gün be gün terk ettiğini, ağacın yıkılmasıyla birlikte bütün maymunların kaçışmaya başladığını gören Türel’de hayaletler karabasan üretmeye başlayacak.

Türel’lerin prensleri ve papatyaları bir bir ortalıktan çekilirken vicdanları sızlatan bir bahaneye, ama Türel’in gerçek dostlarının çoktan dile getirmiş oldukları bir bahaneye sığınarak kaçışlarını haklı gösterme yolunu benimseyecekler:

“Her şey bir ay önce belliydi. Süt dökülmüştü bir kere.”

Oysa doğrusu şuydu: Süt beş yıl önce dökülmüştü.

 

Yayın Tarihi
30.03.2009
Bu makale 5413 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!