Yeni dönemin İl Genel Meclisi toplantısını ilk kez izledim. CHP’li ve MHP’li üyelerde, “kabus dolu” beş yılın rövanşını almış olmaktan / iktidarda olmaktan kaynaklanan ruh dinginliği ve kendine güven duygusu hemen fark ediliyor.
“Koalisyon’dan koltuk operasyonu
Geçen hafta, CHP Grup Başkanı İlhan Buğdaycı bana CHP’nin MHP’nin ve AKP’nin Grup odalarını göstermişti.
CHP ve MHP grup odalarında EVKUR’dan alınmış sandalyeler; AKP Grubu odasında lüks denecek koltuklar vardı. “CHP-MHP Koalisyonu”nun ilk icraatı, bir operasyon düzenleyerek, söz konusu eşitsizliği ortadan kaldırmak olmuş. Operasyon sonunda, bütün grup odaları tek tip sandalyelere kavuşturulmuş.
Meclis’teki eşitsizlik derseniz, “CHP-MHP Koalisyonu” lehine giderilmiş. Gündeme getirilen konularda olduğu gibi, alınan ya da alınacak kararlarda da, CHP ve MHP’liler ilke olarak birlikte davranmaya karar vermiş görünüyorlar.
Koltuk konusundaki eşitsizlik Meclis Salonu dışında giderilmiş olabilir. Ancak, Meclis Salonu’nda bulunan koltuklardan, Meclis Üyelerine “layık görülen”lerle Basın mensuplarına “reva görülen”ler arasında dağ kadar fark var. Meclis üyelerinin koltukları tekerlekli; Basın mensuplarına ayrılan koltukları ise çabalat çabalatabilirsen. Sağa sola hareket etmek istediğinizde koltukları kaldırmak zorunda kalıyorsunuz. Bel fıtığınız filan varsa vay halinize…
Böyle söyledik diye İl Genel Meclisi’nin, İlimizin bu en yüce kurumunun toplantı salonunun öyle konforlu filan olduğunu sanmayın. Meclis Salonu kalabalık bir talebe grubunun sığdırıldığı büyükçe bir sınıfı andırıyor. Toplantı esnasında salona dışardan gelen birinin ilk tepkisi “öfff, fena kokuyor” şeklinde oluyor.
Muratpaşa ve Kepez Meclis Salonlarında da toplantı izledik. Bu iki ilçe belediyemizin Meclis Salonları İl Genel Meclisi’ninkiyle karşılaştırıldığında epey aristokrat kaçıyor.
Büyükşehir Meclisi bir tür gösteri şeklinde izlendiğinden salondaki konfordan daha çok izleyiciyi salonun aurası ilgilendiriyor.
Erkekler meclisine kadınsız demokrasi
Belediye Meclis Üyelerimiz arasında da yarı kentli yarı kasabalı yarı köylü tipler olsa da İl Genel Meclisi’nde bu tipler Belediye Meclislerinin aksine Mecliste çoğunluğu oluşturuyor.
Pehlivan enseli, Yahya Kemal gövdeli, XXXXLLLL beden insan irileri arasında üç kadın üye sırıtıp kalıyor: Songül Başkaya, Gülay Bolatay ve Gülsüm Özer, kocaman dağlar arasında kaybolup gitmiş küçücük bir ovayı andırıyor. Üç kadın üyenin üçü de CHP’li. Amacımız kara mizah yapmak olsaydı bu durumun CHP açısından gurur verici olduğunu söyleyebilirdik. Atatürk’ün Türk Kadını’na seçme seçilme hakkını modern demokrasinin simgesi haline gelmiş ülkelerden önce vermiş olmasıyla ne kadar övünürseniz övünün, bu durum sadece yerel demokrasimiz açısından değil, kadınlar açısından da yüz kızartıcı. 75 Meclis Üyesinin 72’si erkek sadece 3’ü kadınsa ve de bu manzara “turizmin başkenti” “dünya kenti” “dünya markası” denilen bir kente aitse varın siz gerisini düşünün.
Manzara hepten kötü sayılmaz
Bizim oralarda “Gündoğmuşlunun katır kovalaması” diye bir tabir var. Hızlı konuşanlar, “biraz yavaş, nedir bu, Gündoğmuşlu’nun katır kovaladığı gibi” diye uyarılır. Uyarılan konuşmacı uyarıyı aldıktan sonra yavaş konuşmaya başlar. Belediye Meclislerinde gündem maddelerini olduğu gibi kararları “Gündoğmuşlunun katır kovaladığı gibi” okuyorlar. İl Genel Meclisi’nde bu işi yapan arkadaşlarımızı dinlediğinizde Mesut Yılmaz konuşuyor sanırsınız. Meclis Üyeleri için bu şekildeki bir okuma ne tür duygulara neden olur bilemeyiz ama gazetecilerin durumu yadırgayacağından söz etmek doğru olmaz.
İl Genel Meclisi’nde yine de her şey kaygı verici değil. Kırsal alanla ilgili sorunlar daha somut, terazinin hangi kefesinde tartılacağı daha çok fark edilir nitelikte; kararların alınmasında siyaset kaygısı memleket hizmeti yanında ikinci plana düşebiliyor.
CHP Grup Başkanı İlhan Buğdaycı’nın sözünü ettiği lokal toplantılar, “yerinde tespit yerinde hizmet” anlayışı, bu konudaki umutlarımızı daha da artırıyor.