Diğer yerler için ne söylenir bilemeyiz ama CHP’nin Antalya’daki seçim taktiği merkez sağın oylarını almaya endekslenmiş durumda. Bunun adına sadece “seçim taktiği” de denemez; CHP’nin Antalya’da seçim kazanması merkez sağ oyları kendine çekmesi şartına bağlanmış durumda.
Kepez’de İsa Akdemir’in Zeki Başaran’ı destekler görünmesi diğer faktörlerin yanında Başaran’ın adaylığını garantiledi. Aksu’da Mehmet Cirit’in DYP kökenli oluşu Aksu’da seçim kazanmanın güvencesi kabul edilmekte. Döşemealtı’nda “partinin değil adayın seçimi belirleyeceği” anlayışı, AKP ve MHP arasında gidip gelen Nurettin Tursun’un aday gösterilmesini getirdi. Side’de seçim yarışının Şen ve Barut ailelerine endeksli olduğu düşüncesi, Antalya Kültür Sanat Vakfı’nda Menderes Türel’in yönetim kurulunda yer alarak CHP’lilerin tasfiyesine ortak olan Cengiz Haydar Barut’un adaylığına yol verdi.
‘Tek boyutlu insan’a tek boyutlu siyaset
AKP’nin kendinden olmayanları sağ ya da sol ayrımı yapmadan dışlayan tavrı sağda ya da solda yer alan parti ya da siyasi oluşumlar arasında kendiliğinden bir yakınlaşma yarattı. Yakınlaşmanın günlük politikada “dayanışma”ya dönüşmesi, merkez sağ ve merkez sol arasındaki zaten daralmış olan mesafenin kapanmasına yardım etti.
Modern demokrasilerdeki “muhafazakâr” “liberal” “sosyal demokrat” “sosyalist” temellere dayandırılan ideolojik kurumlaşma, yerini konjonktüre göre merkezin sağında ya da solunda olmaya, merkez sağ ya da solun şurasında ya da burasında yer almaya bıraktı. Radikal sağ ve radikal solun eski “köktenci” konumundan büyük ölçüde soyunmuş olması bu durumu hızlandıran bir başka etken. Soğuk savaşın “öteki”ni düşman ilân eden anlayışı, yerini farklılıkların meşru kabul edilmesine, farklı olanların aynı demokratik çatı altında temsili anlayışına bırakmaya başladı.
Turgut Özal’lı ANAP’ın, farklı olanları aynı çatı altında birleştiren postmodern bir parti olarak siyaset sahnesinde etkili olması bu anlayışın “realite” kabul edilmesiyle ilgiliydi.
Ne var ki, burada farklı olanların birliği gibi görünen şey, aslında farklı olanların aynılaştırılmasını gizlemekten başka bir şey yapmıyor.
Sağ ya da sol siyasal partiler, merkez ve merkezin yakın çevresinde yoğunlaşmış, farklılık görüntüsü kazandırılmış bu aynılaşmış, tek boyutlu seçmeni hedef almaktalar.
‘Bu düzen değişmelidir’
Antalya, CHP açısından Türkiye genelini yansıtan bir şehir. Merkez solu temsil eden bir parti olarak CHP’nin Türkiye genelinde olduğu gibi Antalya’da da yüzde 30 civarında sabit diyebileceğimiz oyu bulunmakta. Bu yüzde 30 merkez sağdan alınacak oylarla ne kadar artırılabilir? CHP oy artışını, kısa vadeli başarılara endeksleyerek, politikasından merkez sağ yönünde taviz vererek değil de merkez sağ seçmeni ideolojik mücadele yoluyla sosyal demokrasiye kazanarak sağlasa olmaz mı?
CHP’nin kendine ait olmayan oylarla seçim kazanma çabaları yüzde 10’un altına düştü, oy artışı ise yüzde 30’un üzerine hiç çıkamadı. Artı 5 puanı CHP tutarlı bir sosyal demokrat politikayla kendi solundan da pekâla alabilir.
1973 yılında “bu düzen değişmelidir”, “ne ezen ne ezilen insanca hakça bir düzen”, “toprak işleyenin su kullananın”, “analar çocuklarınızı oylarınızla koruyun” “Doğu’da ağalık düzenine son” gibi “ak günler”li bir demokrasiyi ima eden sloganlarla CHP yüzde 42 oy alabilmişti.
CHP’nin sağı solu artık belli olmalı
CHP’nin merkez sağa yaklaşması, kendi dışındaki soldan uzaklaşmasıyla kalmıyor, kendi çizgisinden de uzaklaşmasına yol açıyor. Türkiye’de iktidar alternatifi olmak bakımından yeterince sağ partisi mevcut. Türkiye’nin iktidar ihtiyacı açısından olduğu gibi demokratik dengeler, demokratik dönüşümler açısından da 1973 yılında olduğu gibi sağa değil, sola ihtiyacı var.
Buna yönelik olmayan bir strateji CHP’nin seçmene bakışını da etkileyecektir, etkilemektedir. Merkez partileri açısından seçmen son dönemlerde “siyaset tüketicisi” gibi görülmeye başlanmıştır. Kitle kültürü endüstrisi, dolayısıyla reklam ve imaj teknolojileri bu noktada devreye girmektedir.
“Siyaset tüketicisi hangi malı istiyor?” ya da “çoğunluk beğenisi tarafından kabul gören aynı malı hangi ambalaj içerisinde pazarlamalı?”
Siyasi partiler kendilerine buna benzer sorular yönelterek, “ideolojik temellerde takılıp kalmak” kaygısıyla, pazarlama teknolojilerine kafa yorar hale geldiler.
Merkez sağın oylarını kendine çekebilmek için sosyal demokrat olmayan kişilerle seçime girmek, CHP için, çoğu kez bir sonraki seçimde kaybetmenin nedeni olmadıysa, seçilenlere CHP’li değil “bağımsız belediye başkanı” olarak çalışma rahatlığı sağlamaktadır. Büyük bir ihtimalle ise, ithal adaylar, köksüzlüğün içinden geldikleri geleneklere ait olmadığını, konjonktür gerektirdiğinde kanıtlayacaklardır.
Başarı için bütün yollar Roma’ya çıkar anlayışı umarız Kapıkule’den dönmez.