Yandaş medya açısından Büyükşehir seçimleri Menderes Türel için “çantada keklik”ti. 1 milyar liralık Türel, 6 milyar liralık da Başbakan Antalya’ya yatırım yapmıştı; Antalya halkı bu kadar iyilik karşısında kadirbilmezlik edemezdi.
Aziz Nesin’in Türk halkına reva gördüğü vecize Antalyalılar için de geçerli miydi? “Halkın yüzde 65’i aptal” mıydı? İlk anda böyle düşünülmüş olmalı. Seçim sonucunun 65 ya da başka bir yüzde ile değil; aksine “halkın demokrasiye bağlılığı”yla ilgili olduğunu Türel’in kendisi teslim edecek; vecizenin geçersizliğine bizi ikna edecekti.
Halk demokrasiye bağlılığını aslında 2007 seçimlerinde göstermişti. Görmek isteyenlere tabi:
2007 seçimlerinde Antalya’da AKP Büyükşehir oylarını 2004 seçimlerine göre 42 bin artırırken CHP 61 bin, MHP 53 bin artırmıştı. AKP’nin 2004 seçimlerinde %34 olan oyu 0.7 puanlık artış göstererek %34.7’ye çıkarken; CHP’nin oyları %26’dan%34’e, MHP’nin oyları %6’dan %18’e çıkmıştı. DP’nin kaybettiği 48 bin oyun büyük bölümü 2007 seçiminde MHP’ye gitmişti. Seçime katılım ise %65’ten %84’e çıkmıştı. 2007’nin “taze” oylarının çoğunluğu ise CHP adına kullanılmıştı.
Değişen rakamların dikkatli bir takibinden bu sonuca varılması hiç de zor değil(di).
Rakamlar her zaman yalan söylemez
2004 yılında Büyükşehir’de kullanılacak oy sayısı 413 bin iken bu rakam 2007 yılında 475 bine, 2009 yılında (adrese dayalı seçmen kaydı etkisiyle) 670 bine ulaşmıştı. Muratpaşa’da 65 bin, Kepez’de 67 bin, Konyaaltı’nda 21 bin, Aksu’da 7 bin, Döşemealtı’nda 6 bin olmak üzere İlçelerde (dolayısıyla Büyükşehir’de) 166 bin yeni oy kullanılacaktı.
2007 yılında MHP’nin oylarını artıran temel faktör DP’nin kaybettiği oyların MHP’de birikmesi iken, CHP’nin oylarını artıran temel faktör yeni kullanılan oyların CHP’ye akmış olması idi.
Türkiye’nin en güvenilir araştırma şirketlerinden birinin sahibi olan Adil Gür, 2009 seçimlerinde 2007’ye göre AKP’nin düşüş yaşayacağına dikkat çekmişti. Düşüş yerel yönetim seçimlerinde genel seçime göre daha da fazla olacaktı.
Bu verilerin ışığında şöyle bir genellemeye gidebilirdik: MHP kendi oylarını ve DP’den 2007 seçiminde aldığı oyları koruyacak (belki de yükseltecek); 2007’de tutturduğu yüzdeyi yeni oylardan alacağı miktar konusunda da tutturacaktı. MHP en az 2007 yılında aldığı %18’lik oyu 2009’da da alabilecek idi.
2004 ve 2007 seçimlerindeki %34’lük oy oranını en fazla birkaç puan artırabilirdi. AKP’nin Antalya Büyükşehir’de %40’ın altında oy alacağı buradan çıkarsanabilirdi.
CHP’ye gelince: CHP 2004 yılında %26 olan oy oranını 2007’de %36’ya yükselterek iki seçim dönemi arasında büyük bir atılım gerçekleştirmişti.
Erdal Öner olayı, Antkart’tan ve Raylı Sistemden kaynaklanan sıkıntılar, Menderes Türel’in oligarşik diktatörlük hevesleri benzeri vakaların AKP oylarını birkaç puan düşüreceği açıktı. Muratpaşa Belediye Başkanı Süleyman Evcilmen ve Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in başarılı çıkışlarının da AKP’den birkaç puan götüreceği önceden görülüyordu. Döşemealtı’nda Nurettin Tursun’un Akalın’a karşı CHP’den aday olması, Veli Atik’in Aksu SP adayı olarak seçime katılması; eski AKP’li İsmail Erten’in yeni AKP’li Orhan Tolunay’la yarışması AKP’nin çuvalındaki deliği genişletecekti.
Mustafa Akaydın’ın isabetli bir tercih olduğunun anlaşılması, CHP parti tabanının Akaydın etrafında kenetlenmesi CHP’nin 2007 yılında tutturduğu %36’lık oranı birkaç puan yukarı taşıyabilirdi. Bunun da dikkatli bir gözlemle anlaşılması mümkündü.
Gazeteci dediğinin kılıcı keskin…
Bu verilerden yola çıkarak Menderes Türel’in %35-37 arasında oy alacağını; Mustafa Akaydın’ın %38 civarında oy alarak seçimi kıl payı kazanacağını; Türel’in alacağı oy oranı %35’i geçmezse Akaydın’ın %40’ı yakalayacağını iddia etmiştim.
Benim yaratıcı olduğunu düşündüğüm megalomanim Adil Gür’den daha isabetli tahminlerde bulunmuş, hedefi on ikiden vurmada Adil Gür’ün önüne geçmiş bulunmakta.
Aynı megalomani şu anda beni şu doğrultuda dürtüyor: “Ey ahali, bundan sonraki seçimlerde, seçimden bir ay önce gelip kesin neticeyi bendenizden alabilirsiniz.”
Şunu eklemek gerekir: Aynı yaratıcı “megalomani” Antalya’da yaşayanların çoğunluğuna sirayet etmiş. Onlar da o nedenle Mustafa Akaydın’da karar kılmayı kendilerine iş edinmişler.
Sonuçları Başbakanımız gibi “anormal” bulan gazeteci arkadaşlarıma şunu tavsiye ediyorum: “Taraflı” düşünün, ama “yanlı” düşünmeyin. Taraflı olmakla yanlı olmak aynı şey değil. Taraflı olmak nesnel olmayı engellemez, ama yanlı olduğunuzda nesnel yorumlar yapamazsınız.
Mustafa Akaydın’ın başarılı mı başarısız mı olacağına şimdiden karar vermekte de “yanlı” davranmayın. Bekleyip görelim, başarılı olursa övelim, olamazsa eleştirelim. Gazeteci dediğinin kılıcını keskin, mızrağını sivri tutmasında hiçbir sakınca olamaz; yeter ki onları taşa saplamaya kalkmasın.