İMAN VE AKIL
İman aklın işi değil, insan iradesinin sonucudur.
“Var olanın var olmaması imkansızdır”.
İnsan kendi varlığını inceleyerek,
Tanrı’nın varlığından emin olmaktadır.
Doğrudan doğruya kendiliğinden bilindiği için,
Başka şeyi bilmeye yarayana “ prensip” diyor Dekart.
Umumi olanın değil, hususi olanın ilmi olur.
Yani görünenin var olanın nasıl bilindiğini bilmek;
Dekart’ın düşünce aritmetiğindeki bir algıdır, bir çizgidir.
Birinci ilke, var olan-apaçık olan, ikinci ilke birinci ilkeden tüm şeyler çıkar.
Tabi ki Yaratılandan yaratana ulaşma… Yaratan gerçek bilgi.
Eflatun’da; Bilgilerimiz doğuştandır.
Tüm bilgiler “İdeler aleminde “demişti.
Bu bilgiye nasıl ulaşacağız? Yani gerçek bilgiye…
Yaratılan Şeylerden,
Var olanın var olmaması imkansızdır.
Var olandan görülenden, görülmeyen bilgiye ulaşma.
Dekart felsefesi bu minval üzere kurulu. Yunusta dememiş mi?
“Yaratılandan ötürü yaratanı severim” diye.
Dekart, bilim yapmak adına geometrik metodu metafiziğe uyguladı.
Gelenekçi bilime karşı kökten şüphe etti. Amma asla, şüphe etmek için şüphe etmedi.
Şüpheciliği geçicidir. “Şüphe etmek düşünmektir”.
Düşünmek var olmaktır. Benim var olduğum şüphesizdir.
Öyle ise varım.
İlim eliyle, insan kendi emrinde olan, dünyanın efendisidir.
Uzam+hareket+şekil.
Bütün problemler ya söz, ya nesne problemleridir.
Herşeyi sayılar ve şekillerle anlamak mümkündür.
Umumileştiren “Tecrübe”, tesiri altında kalınan tecrübedir.
Esas olan tecrübeyi bilmektir.
Dekart’ın fiziği matafiziğe yükselmek arzusu, fiyasko olmuştur.
Kendiliğinden, kendi tarafından var olan varlık, tam ve olgun varlıktır.
“Bu varlık olmadan hareket ve şekil kavranamaz” diyor Dekart.
Şekil ile hareketi zamana bağlayan ilişki, eksik varlığı tam varlığa bağlayan ilişkinin
Aynı olmadığını düşünmek gerek.
Eksik varlık, kendiliğinden algılanır. Onun için O’na”cevher “denir.
Eksik olması dolayısıyla, tam varlık tarafından yaratılmış olarak vardır.
Başka birşeyle kavranan şey “Tavır”dır.
Kendiliğinden anlaşılan şey cevherdir. Ruh düşünen ve yer kaplamayan cevherdir.
Beden, yer kaplayan ve bilinçsiz bir cevherdir.
Tanrı, hareketlerimizin yapıcı nedenidir.
Tavırları düşünmek için cevher gereklidir.
Tavır Tanrı sıfatının tayinidir. Yaratılanın tayini, Tanrı, sıfatla var olur ve onunla düşünülebilir.
Spinoza tek cevher fikrine inanır. Einfuluğ.
Dekart’la felsefesi ayrılır. O’na göre tabiat Tanrıdır.
Kartezyen felsefe, sezgi ile tavrı, yani Tanrı’yı kavrayabileceğimizi ön görmüş.
Tanrı kendi başına ayrı bir cevherdir.
Başka cevherlerle müşterek noktası yoktur.
Dekart cevheri hem ruh hemde madde için kullanıyor.
“Cevher” mecvut olmak için ancak kendine muhtaç olan şey!
Dekart; “Ruh ve Tanrı, yaratılmış başka bir şeyin
Yardımı olmadan vardır” diyor.
Dekart, düşünce ve uzamı düşünen cevherler olarak algılıyor.
O’na göre herşey düşünce. Düşününce varsın.
Düşünen insan fikir sahibi olur. Fikir insani şeylere götürür. Şeyler, insanı bilgiye götürür.
Ruhun ölmezliği ,bir akıl meselesi değil bir imam meselesidir.
Dekart, dine sadıktı. Fakat din dışında bir ahlak arıyordu.
Düşüncemizi duyularımızdan ayırmalıyız. O halde düşünce herşey.
Düşünce’de maddeyi tanımakla elde edilir.
Madde dışlanırsa düşünce olmaz
Tabiatta( doğada) yaşayan insan tabiat olgunluğunu tanımalı.
Tabiatı tanımış olmak, insan olgunluğudur. İnsan kendini aşmalıdır.
Bu aşma, akli, manevi bir olgunluktur. İnsan zamanın sonsuzluğuna atılmalıdır.
O sonsuzluğu kavramaya çalışmalıdır.
Tabiat olgunluğuna, kişi kendi gayretleriyle erişebilir.
Dinin vaaz ettiği gayeye erişmesi kendi elinde değildir. Ancak hayal edebilir.
Tanrı fikri Dekart’a göre “Aklın üstünde doğmalara inanmak yoluyla, tabiat olgunluğunun
Dışında, bir gayeye ait emirlere itaat yoluyla varılan fiili ve yaşanan itaattir.
İnsan kendini teslim ederek dine itaat eder. Sonsuza itaat Tanrı’ya karşı bağlılıktır.
Dekart nasıl sorusunun üstadır.
İlk nasıl sorusu L. Vinci tarafından 1498 de soruldu.
“Göğün rengi nasıl?”
O, nasıl mevcuttur,
Dünya nasıl mevcuttur.
Dünyada görülen şekil ve hareketler nasıl izah edilebilir?
Niçin sorusunu sormaz.
Niçin sorusunu Ogust Comt sordu.
19. asırda
Bizde soru soran olmadı.
Ogust Comt mistigi Beşir Fuat sordu,
Niçin Azrail can alır?
Canı günahkar kullarına eziyet ederek mi alır?
Ölürken acı duyulur mu?
Bu sorulara cevap için sol bileğinin damarını kesti.
Sağ eliyle ölüm anılarını yazarken öldü. İnandığı “Şey” uğruna öldü.
İnandığı müsbet bilimdir. Deneylenebilen bilgidir.
O’na da “dinsiz” dediler.
Desinler, bilim aykırı adamlara borçludur.
Yoksa şimdi;
Dünya Sarı Öküzün boynuzundaydı.
Devamlı soru sormalıyız bilinmeze,
Soru soran bireydir.
Kabul ve boyun eğen
Kuldur…
Kaynak:
1.- Dekart üzerine tetkikler
Laberthonniere
Çeviri Mehmet Karasan 1959 Basım
2.- Felsefenin tarihi
Alfred Weber
Çeviri: :H.Vehbi Eralp 1991 5 basım.