Atatürk’ün ölümünün 68’inci yılını ağlayarak değil,onun ilkelerini anlayarak idrak etme durumundayız.Bu anlayış yenidir ve güzeldir.Her canlıya ölüm mukadder olduğuna göre ölülerimizin arkasından ağlayacağımıza,kayıp ettiğimiz kıymetleri yaşatmanın yolu onun nesiller tarafından unutturulmamasını temin etmektir.Atatürk ise Türklüğün ve dünyanın yetiştirdiği ender insanlardan biridir.Türklüğe ve mazlum milletlere örnek olan Atatürk’ü anlamak için onun ilke ve inkilaplarını yorumlamak, yeni nesillere aktarmak mecburiyeti vardır.Atatürk ilkeleri Cumhuriyetimizin ve devletimizin bekası için vazgeçilmez düsturlardır.Cumhuriyetimiz ilelebet bu ilkelerle yaşayacaktır.
Bu ilkeler Cumhuriyetçilik,Halkçılık,Laiklik,Devletçilik,inkilapçılık,Milliyetçilik ilkelerinden oluşmaktadır.Bu ilkelerin tümüne Atatürkçülük denir.Atatürkçülük :Milli birliğe halka hizmet prensibine,devletin topluma dönük gayretlerine,devletin ölümsüzlüğüne dayanan bir anlayıştır.Bu anlayışı benimseyen kişilere ‘‘ATATÜRKÇÜ’’
denir.Atatürkçü bu prensiplerin tamamını veya bir kısmını kabul etmeyen aşırı yıkıcı ve bölücü akımlara karşı milli birliğimizi bozucu akımlara karşı da uyanık olmak mecburiyetindedir.Bu ilkeler ve anlamlarını kısaca şöyle sıralayabiliriz
CUMHURİYETÇİLİK
Atatürkçülüğün en önemli ilkesidir.Milli egemenliğe dayalı bir devlet yönetimini benimsemek demektir.1924,1960 ve 1982 Anayasalarının ilk maddesidir.Cumhuriyetçi anlayış seçme ve seçilme hakkını gerektirir.Milletimizin bütün fertleri ile bir bütün kabul eder.Sınıf diktatörlüğünü, hilafet özlemini ve her türlü bölücülüğü reddeder.Egemenlik bir sınıf,bir zümre Mezhep’de değil kayıtsız şartsız Türk milletindedir.Cumhuriyetle idare edilen Rusya, Mısır,İran'da, Suriye v.s. devletlerde egemenlik millette değil bir zümre veya kişidedir.Bizim Cumhuriyetimizin ayırıcı özelliği egemenliğin millette olmasıdır.Yani kişi haklarına saygı duyan karşılıklı fikirlere tahammül gösteren demokratik bir yapıdır.Bu yapının güçlendirilmesi için batı demokrasilerinde olduğu gibi kişi haklarına saygı ve karşılıklı fikirlerin varlığına ve tartışılmasına tahammül gösterecek bir olgunluğa ulaşmamız gerekmektedir.
Atatürk’ün zaman içerisinde hedeflediği ilkede batı demokrasileridir.
HALKÇILIK
Atatürkçülük,bütün sınıfları ile Türk halkını bir bütün kabul eder.Gaye bütün sınıfları ile uyum içinde yaşatılan Türk halkına hizmet etmektir.Türk halkını
‘‘Sömürenler – Sömürülenler’’ ‘‘Ezenler – Ezilenler’’ ‘‘Emekçiler – Egemen Güçler
‘‘Egemen Sınıflar’’ gibi parçalara ayırıp halk içinde sınıf savaşları yaratarak devletimizi
yok ederek sınıf diktatörlüğünü esas alan görüş Atatürkçü halkçı anlayışla tezattır.
Atatürk bu anlayışı 1923 yılında şu sözleri ile reddetmiştir. ‘‘Bizim halkımız çıkarları birbirinden ayrılır sınıflar halinde değil tam tersine,varlıkları ve çalışmaları birbirine yardımcı olan sınıflardan ibarettir.’’
Teokratik devlet taraftarları ise halkın içinde bir dine mensup bulunanları diğer vicdani kanaat sahiplerine karşı kışkırtmaktadır.Ayrıca teokratik devlet taraftarları,
esas aldıkları dinin mensuplarını da ‘‘Dine çok bağlı ,dine az bağlı’’ diye sınıflara ayırmaktadırlar.Diğer taraftan mezhepçilik ise aynı dinin çeşitli mezheplerini birbirine düşürerek ülkede huzuru bozma,Türk Devleti’nin güçlenmesine engel olmaktadırlar.
Bu yıkıcı ve bölücüler karşısında Atatürkçü anlayışta halkçılık,halkın birliğine ve ahengine önem veren bir halkçılık ilkesine dayanır.Bu anlayışta sevgi vardır,birlik vardır.
Türk Devletinin dirlik ve düzenliği vardır.
LAİKLİK
Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması,herkesin istediği din ve vicdani kanaat ve ibadet uygulaması içinde bulunması hürriyeti demektir.Atatürkçü bu ilkeyi aşırı merkeziyetçi ve teokratik akımlara karşı koruyacaktır.Bazılarının iddia ettiği gibi laiklik ilkesinin dinsizlikle alakası yoktur.Ancak dini şahsi çıkarlarına alet ederek vicdan sömürüsü yapılmasına ve devletin temelinin din esasına dayanmasına laiklik anlayışı
ile Atatürkçü karşı koyacaktır.
DEVLETÇİLİK
Atatürkçülükteki devletçilik anlayışı,bir yandan kişinin temel ekonomik hak ve hürriyetlerini garanti altına alır bir yandan da ekonomik sosyal ve kültürel kalkınma alanlarında toplumun yüceltmesi öngörülür.
Kişinin hak ve hürriyetlerini ortadan kaldıran her alanda sadece devlet teşebbüsünü öngören toplumu her türlü hak ve hürriyetten mahrum bırakan ve toplumu ezen aşırı devletçi anlayış Atatürk’ün şu ifadelerine ters düşer. ‘‘Türkiye’nin uyguladığı
devletçilik sistemi 19. Yüzyıldan beri sosyalizm teorisyenlerinin ileri sürdükleri fikirlerden alınarak tercüme edilmiş bir sistem değildir.Devletçiliğin bizce manası şudur:
Kişilerin özel teşebbüslerini temel tutmak ama büyük milletin ve geniş bir memleketin
Bütün ihtiyaçlarını da dikkate alarak memleket ekonomisini devletin eline almak" ( Ocak 1936 )
Öte yandan sadece devlet teşebbüsünü bırakıp devletin ekonomik sosyal ve kültürel alanlarda topluma dönük teşebbüslerini ve tedbirlerini istemeyen aşırı liberalizmde Atatürk Devletçiliğine aykırıdır.
Şu halde Atatürkçülükte devlet anlayışı ekonomik alanda bir yandan aşırı merkeziyetçi sistemin kişiyi inkar eden devletçiliğine, biryandan da aşırı liberalizmin devlet hizmetini reddeden görüşüne karşı devletçilik ilkesini aynı hassasiyetle koruyacaktır.
DEVRİMCİLİK
Atatürk Milliyetçiliğindeki devrimcilik prensibi, milli egemenlik ilkesine dayalı Cumhuriyetimiz içinde çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmayı engelleyen tutum,durum ve işleyişleri ortadan kaldırma teşebbüslerini gerektirir.
Milletin birlik ve beraberliği esas alınmıştır.Milletin hayrına olan yenilikler yapılmıştır.Kesinlikle hiçbir ülke ve millete özenilmemiştir.Devrimleri Türk milleti tarafından kabul görmüştür.Devrimlerle batı medeniyeti seviyesine çıkma gaye edinilmiştir.
MİLLİYETÇİLİK
Bu ilke Türk devriminin itici gücüdür.İstiklal harbinde var olma ve yok olma durumu ile karşı karşıya kalan Türk insanı da bu ilkeye sarılmıştır.Çünkü başka tercih yoktur,ya var olacağız, yada yok olacağız.Var olacaksak Türk milliyetçiliğine sarılacağız.
Asrımız ütopya ve hayal asrı değil,gerçekler asrıdır.Asrımız milletlerin hakimiyet mücadeleleri verdikleri milliyetçilik asrıdır.Atatürk o devirlerin gereği olarak ‘‘Dini
bağları milli bağlara’’ tercih ederek kurulan Türk devletlerinin akibetlerini çok iyi biliyordu.Osmanlı İmparatorluğu çöküşünde milli benliğimizi unutup dini ideolojilerle
hilafet gibi,Teb’a gibi inançların Türk milletine zarardan başka bir şey getirmediğini
bizzat yaşamıştı.
Bu sebeple Atatürk soyadı ile ebedileştirdiği Türklük şuuruna dönüşün lideri oldu.
Bu yolu gösteren en veciz ifadesi Onuncu Yıl Nutkunu noktalayan ‘‘Ne Mutlu Türküm Diyene’’ sözüdür.Atatürk en büyük Türk milliyetçisi idi.Fakat o milliyetçiliği hiçbir zaman,ırkçılık olarak görmemiştir.Milleti bir inanç ve kültür birliği olarak görmüştür.
Türklüğü ile övünmeyi,Türklüğün geleceği için çalışmayı, milli duyguları dolu olan inançla, kendine güvenmeyi öğütlemiştir.Milliyetçilik hakkında 1919 da Atatürk şunları
Söylüyordu: ‘‘Türk Milliyetçiliği,halkın zaruri ihtiyaçlarının karşılığı olarak sistemlenen
ve teşkilatlanan bir inanç hareketidir.Türk milletinin son kurtuluş ve müdafaa silahıdır.
Manevi kuvvetidir.Milliyetçilik, Türk halkının his,düşünce,arzu ve kanaatlerine o kadar
yapışmıştır ki, halkın bu düşünce ve kanaatlerinin dışında çerçeve ve mana alamaz.Alırsa
canlılığını ve hayatiyetini kaybeder.Milliyetçilik Türk halkının Türk kamuoyunun adeta
bir ifade tarzıdır.İfade kalıbıdır.’’Diyordu.
Yukarıdaki açıklamaya çalıştığımız Atatürk’ün ilkeleri Cumhuriyet neslinin
Amentüsüdür.Bu ilkeleri bilmezsek yanlış yorumlarsak Türkiye Cumhuriyeti Devletinin
kuruluş felsefelerine ters hareket etmiş oluz.Cumhuriyet yara alır.Anadolu insanı bölünmelere uğrar.Bu ilkeleri iyi bilelim.Nefsimizde uygulayalım.Birliğimizi dirliğimizi bozucu akımlardan uzak olalım.Türkiye'nin aydınlık geleceği Atatürk ilkelerine sıkı sıkıya bağlı bu ilkeleri özümlemiş insanların varlığı ile doğru orantılıdır.