Volkan paylamasının yaralarını sarmaya çalıştığımız günlerde üzerinde en az konuşulan volkan bulutu dolayısıyla ülkemize gelemeyen ve gelemeyecek olanların ülke turizmine vereceği zarardı. Rakamları inceleyecek olursak geçen sene kriz yılı olmasına rağmen 19 Nisan günü Antalya’ya hava yolu ile gelen yolcu sayısı 21.500, bu sene aynı gün gelen yolcu sayısı 4.400 !!!
Bu yeni başlayan sezon için çok büyük bir kayıp, volkanın blançosunu çıkardığımız zaman göreceğiz bu Nisan son yılların en kötü nisanı olacak. Nisan ayı ülkemizde Avrupalı misafirlerin daha yoğun olduğu aylardandır. Avrupalılar tatil planlarını daha önceden yapıp izinlerini almaktadırlar. Gelemeyenlerin çoğu izinlerini almış oldukları için planlarını değiştiremediler ve evlerinde kaldılar ve bu yolcuları kaybettik.
Ülkemizde turizm sektörünün hareketlenmeye başladığı şu günlerde önümüzde daha zorlu günler olacağa benziyor. Geliri döviz ve gideri TL olan sektör şimdiden düşen döviz ve değerlenen TL karşısında ne yapacağını kara kara düşünmeye başladı. Euro 2 TL’nin altına indi, Dolar 1,5 TL’nin altında seyrediyor. Artan maliyetler hepimizin korkulu rüyası halini aldı. 2009 gibi zor geçen bir kriz yılının ardından düşen otel fiyatlarında ne yazık ki ciddi bir artış sağlanamadı.
Gelir artmıyor ve düşüyorsa, maliyetler düşmüyor ve sürekli artıyorsa sonuç olarak turizmciler ürün kalitesinden ödün vermek durumuna düşecekler, bu durum ülkemizde yapılan turizmin toplam kalitesinin düşmesine neden olacaktır.
Hepimizin yaptığı bütçeler şimdiden alt üst olmuş durumda, düşündüğümüz gelişmelerin hiç biri olmadı. Maliyetlerimizde çok önemli rolü olan kırmızı et fiyatlarının önüne geçemiyoruz. Bütün tesisler büfelerini yeniden gözden geçirip, kırmızı ete alternatif aramaya başladı. Büfelerde bu sene kırmızı eti daha az göreceğimiz şimdiden belli.
Bir taraftan ülkemiz dünya turizminin devleri arasında ve şampiyonlar liginde oynuyor derken diğer taraftan bu ekonomik baskılar yaptığımız işi her geçen gün daha zor hale getiriyor.
Personel kalitesinden konuşuyoruz, kalitesizliğinden şikayet ediyoruz, ne iyi para ödeyebiliyoruz ne de 12 ay iş verebiliyoruz. Nasıl olacak da biz bu kısır döngüden çıkıp personel kalitesini arttıracağız? Bu soruya bir türlü çözüm bulamıyoruz.
Bu acı gerçekleri sanıyorum hepimiz biliyoruz. Turizm sektöründe fiyatların yukarıya doğru arttırılması beklediğinden fazlasını almış ve daha fazla ödemeye hazır misafir sayısının artmasıyla mümkün olacaktır. Misafire beklediğinden fazlasını ancak para kazanabilirsek yapabiliriz. Yoksa ne kadar ekmek o kadar köfte mantığı bizim kalitemizi daha aşağıya çekecek ve geleceğimizi tehlikeye sokacaktır.
Misafirin kalıcı olması ve Türkiye’ye tekrar gelmek istemesinin sağlanması için toplam kalitemizden ödün vermemeli ve misafirin isteklerini önemsemeliyiz. Bunun yapılabilmesi için turizmcinin rahat olması ve misafire zaman ayırabilmesi gerekmektedir. Bir çoğumuz maliyet baskısı ve para kazanamamanın verdiği sıkıntı nedeniyle işimizin merkezinde yer alması gereken misafir yerine zamanımızı “Nasıl yaparız da maliyetleri düşürebiliriz”le geçirmekteyiz.
Bence bu ülke turizminin önündeki en önemli sorundur ve geleceğimizi tehlikeye sokmaktadır.
Bu durumun değişmesi ve sektöre yeni bir hava gelmesi dileğiyle…
Sevgiyle kalın…
SABAH AKDENİZ’DEN ALINMIŞTIR