16. yüzyıl ;
Türklerin yüzyılıdır.
CİHANDA.
Balkanlar- Kafkaslar -Ortadoğu - Afrika
Osmanlı Türklerinin hakimiyetinde
10 milyon km'lik bir alan.
Osmanlı
1299 da;
Bir aşiretten doğdu Söğüt'te.
1918'de
Mondros mütekaresi ile diz çöktürüldü.
"Başlılara baş eğdiren,
Dizlilere diz çöktüren Osmanlı Türk imparatorluğuna ...
"Kimi Hindi-Kimi Yamyam Kimi bilmem ne bela"
Diye;
Tanımlanan şer güçler Türk'ü tarihten siliyordu.
Tarihte küllerinden yeniden doğan bir millettir Türk milleti.
1919 'da ufukları aydınlandı.
1923 'de yeniden kuruldu küllerinden.
İlk kez ; Bilgekağan ;
745'lerde taşa yazmıştı , Türk adını -Kitabelerde.
Unutulan kimliği ile anıldı. İkincikez.
Türkiye Cumhuriyeti
Diye bir ad kondu.
İnsanına Türk dendi.
Türk olmakla gurur duyuldu.
"Ne Mutlu Türk'üm diyene""
Dendi
Heyecanla.
Kuruluşunda ve devamında akıl ve ilim esas alındı.
Türkiye Cumhuriyeti sancılarıyla devam ediyor.
Yol alıyor bilinmeze, bu yaşanılan sancılı zamanda.
Her acı, her sancı,yeniden doğuştur mutlak!
16 yüzyılda .
Aynı çağda bir hükümdarlık daha vardı doğuda
Timur soyundan Babür imparatorluğu;
Hindistan -Pakistan-Bangladeş topraklarına hakimdi.
3,5 milyon km2 ye yayılı idi.
1526'da
Kuruldu Timur imparatorluğunun küllerinden.
Tam bu zamanda kanuni batıya yürüyor.
Moğaç zaferini kazanıyordu.
Kanuni ile üç kıtanın hakimi olunmuştu.
Babür imparatorluğu 1858 'te İngilizlerce
Tarikat Şeyhleri organize edilerek ;
Osmanlı imparatorluğu da 1918'de aynı usullerle,
İngilizlerce Modros antlaşması ile yıkıldı.
Yıkıldı da,
"Mızraklılar -Silahlılar hiç bir yerden gelmedi. "
Onları kendi bünyesinde Türkler üretti.
Devletin karabağrına çöreklendiler bir
Kara yılan gibi...
Milli ve dini değerleri yozlaştı, İmparatorluk insanlarının ,
Kin ve garezler oldu birbirlerine .
Çatıştılar- döğüştüler birbirleriyle! Akıl uçup gitmişti, Kin ve hurafeler baş tacı edildi.
İnsanlarımız kanlı bıçaklı oldu birbirlerine.
Devlet kurumları çürüdü yıkıldı.
Devlet çıkarları değil- bencil çıkarlar öne çıktı.
N.Kemal feryat etti. Osmanlı için 1860'larda
"Memleket gitti-Bitmedi hala sen,ben
Düşman elindeyiz Ey ehl-i vatan" diye.
Bu sese kulak veren olmadı .Aydınlar dinlenmez oldu, Cahiller önder oldu.
İşte tam O zaman ,
"Silahlılar -Mızraklılar" gelip ülkeye el koydular.
Bizde bakakaldık;
İskilipli Atıf Hoca gibi yobazların
Organizesi İle,
"Yunan'a direnmeyin "
Bildirileri atıldı uçaklardan, Anadolu halkına,
"Düşman yürüsün Ankara'ya
Padişah-ı Şahane'nin bildiği vardır"
Diyordu,
Utanmazca.
İskilipli Atıf Hoca'nın İngiliz muhipler cemiyeti adına yazdığı bildiride.
Bu bildiri yüzünden kafasını almıştır
İstiklal mahkemesinde,
ALİ ÇETİNKAYA.
Bu eski-köhne sahte ingiliz uşakları
Kahraman gibi tanıtılıyor bu zamanda.
Aklım karışık.
Bu karışık akılla , Osmanlıda çürümenin başladığı zamanları
Bu zamandaki aydınların bakışı ile çürümeyi
Analiz etmeye çalışacağım bu yazıda...
Çürümenin ana mikrobunun
Rüşvet olduğunu izaha çalışacağım.
28 Kasım 1534 de Muhteşem Süleyman girdi Bağdat'ta.
Tüm acem mülkünü ve Azarbeycan'ı bağladı Osmanlıya.
Bayat boyu Türklerinden Fuzuli,
70 beyitlik, Bağdat Kasidesini sundu
Kanuni'ye.
"Geldi burç-i evliya-ya padişahı-nam-dır."
Diye başlıyordu. Güzel bir kaside idi.
Mükafaatı verildi.
Kanuni Fuzuli'ye günde 9 Akçe maaş bağladı.
Bağdat Vakfınca maaşı ödenecekti.
Döndü geldi Kanuni İstanbul'a.
Fuzuli maaş için Vakfa uğradı.
Beyni dolu, hırpani kılıklı bu adamı, yani Fuzuli'yi dikkate almadı ,
Zamanının
Vakıf yöneticileri .
Meşhur şikayetnamesini yazdı Fuzuli,
"Selam verdim rüşvet değildir, deyü almadılar!.."
Diye başlayan .
Anlaşıldı ki topluma rüşvet virüsü girmişti.
Osmanlının en muhteşem çağında...
Bu virüs devletleri yıkan kanser virüsüdür.
Yine,
Fuzuli'den sonra yaşayan 1605'de Şam'da ölen Bağdatlı Ruhi,
Bağdat'ta Eyübi camisine sabah namazını
Kılmak için gider.
Halka olmuş bir kalabalık görür, bu kalabalık heyecanla, zikrederek halvet olmak üzere,
40-50(çil-ü penca) deyü tesbih çekiyorlardı.
Sorar:
"Dilinizde Allah ve Peygamber adı yok. Bu nasıl namaz" diye;
İçlerinden birisi
"Birazdan şehrin valisi gelecek, ses çıkarma.
Garibana en az 40-50 altın ihsan(yardım) eder
Sabret otur yanıma "der.
Anlaşılır ki,
Din din olmaktan çıkmış,
Açıkgözlerin tembellerin -asalakların gelir kaynağına dönüşmüş.
Tarihte çok Tanrılı dinler dahil ;
Sümerlerden beri görülmüştür ki ,
Kahinler - Dini örgütler güçlendiği zamanlarda
Halk fakirleşmiş, Dindarlaşmış . Tanrıyı bir
Sevgi ögesi değil-Korku unsuru olarak algılamış.
Bu algı halkın açıkgözlerce ,sömürülmesini sağlamıştır.
Halbuki, Tanrının sevgisi, gücünden fazladır.
Ahmet Yesevi ve Yunus çizgisi, Tanrı'yı
Sevgi ögesi olarak algılamıştır.
Osmanlıda ,Yunus Emre okumak yasaklanmıştır.
Taa 1937'de Burhan Toprak, Yunus Emre'yi ortaya çıkarıncaya kadar.
17 yüzyıl Osmanlıda medreselerin yozlaştığı ,
Dini yobazlığın doruğa ulaştığı yüzyıldır.
Bu yüzyılda dini yapı körüklendi, medreseler güçlendi.
Din anlayışı ikiye bölündü.
Bir, tamamen uhrevi
İki, biraz dünyevi
Dünyeviler Tekkelerde örgütlendi.
Uhreviler Medreselerde örgütlendi.
Medreseler tam dünyevi idi.Uhrevi görüntüsü veriyorlardı.
Örgütlü ve zengindiler.
Medrese "Kini ,Tekke" Sevgiyi" esas alıyordu.
Sünni Şeh Galip.
"Meyhaneye gel kim -orada ne riya var nede mürai"
Demiştir.
Canına tak ettirmiştir, Bu aydın görüntülü medreseliler
Galib'in.
Meyhane Tekke demek.
Tekkeler halkın itibar ettiği , Tanrıyı kendinde ve yaratılanda arayan bir anlayışı geliştirdiler.
Medresede yetişen "ulama", düşman belledi ,bu kurumları ve mensuplarını.
Mensuplarının öldürülmesi -Kurumların yıkılması üzerine mücadele verdiler.
Medrese mensupları kendi içinde de çeşitli dini anlayışlara bölünüp kavgaya tutuştular.
Medresede , matematik -felsefe -astronomi dersleri kaldırıldı.
Fıkıh hakim ders olarak kaldı.
Medreselerde Kadızadeler denilen bir sülale
Burokrasiye hakim oldu.
Enderun bozuldu.
Kötü giden ekonomiyi; yağmayan yağmuru,olan depremi,
Şeriata uymayan, günahkar kullara bağladılar.
Güya şeriat etrafında kenetlenip,Kafir avına çıktılar.
Camilerde -Halk arasında, esnafla ve medresede örgütlendiler.
Tasavvuf ehline gönül ehline savaş açtılar.
18 yıl mevleviliği yasakladılar.
Mevlevihaneleri yıktılar.
Şeyhülislam fetvalarıyla ,
Tekke mensuplarını kafir ilan ettiler
Muhteşem yüzyıl Şeyhülislamı Ebu suud efendi.
Tekkelerde;" Kıldan ince kılıçtan keskince köprü yaratmışsın, kulların geçsin diye
Yiğit isen sen geç o köprüden A Tanrı"
Diyen Yunus ilahilerini okuyanların katlı vaciptir"
Diye fetfa verdi.
Bir acı ve kan deryasına döndü Anadolu Din adına -Tanrı adına
O zaman.
Ahlaki yapı öyle çürüdü ki;
Şeriat ehl-i bir medreseli,
Güzel bir delikanlı ile, cinsi münasebette bulunurken
Çocuğun ipek uçkuru , bacağına dokundu
Medreseli ,"Topla ulan uçkurunu, bacağıma dokunur
Mübarek vücuduma haram değmesin" der.
Abdulbaki Gülpınarlı anlatır bu iğrenç olayı
"Mevlanadan sonra mevlevilik " adlı eserinde (sf.161)
Padişahlar bile,Hangi tarikat güçlü? Hangisinden olmalıyım, diye ikilem içindeydi
O zaman.
1648 yılını yaşarken Osmanlı ,
Deli İbrahim eşi Turhan sultan oğlu IV.Mehmet 7 yaşında padişah oldu
OSMANLIYA...
Dini yozlaşmanın en üst seviyesini
Yaşıyordu toplum.
Kadızadeler sülalesinin örgütlediği ;
Medreseler - Camiiler ve fakir halk gurubu ve varlıklı esnaf,
Dış biliyordu. Aydınlık düşünceye ve ileri bakışa...
Diyorlardı ki;
"Asr-ı seadette dönelim. Toplumun mutlu zamanı o zamandır.
Dine sonradan sokulan uydurmalar kaldırılmalı.
Müzik eşliğinde Kur'an olmaz.Mevlevilik ve Tekkelerde müzik olmaz.
Ezan ve mevlid makamla okunmaz.
Nafile namaz olmaz.Camilerde birden fazla minare olmaz.
Türbe ziyaretleri olmaz. Felsefe -Matematik günahtır.
Kaşıkla yemek yenmez.Peygamberimiz yemiyordu. Sünnete uyalım.
İçki ve tütün içenler ipek ve altın kullananların katli vaciptir.
Vahdet-i vucud ilkesi yanlıştır. Sapıklıktır. " Diyorlardı .
Halkı şartlıyorlardı ve halk şartlandı.
Halka dayandılar, esnaftan destek aldılar.
Yeniçeriler "Bektaşi" olunca üzerlerinde etkili olamadılar.
Böyle karanlık karışık bir anda Turhan Sultan tam yetki ile
Köprülü Mehmet paşa'yı sadrazam yaptı.
Akıllı bir tedbirdi bu, İbni Haldun üç nesil kuramında
Üç nesildir devletlerin ömrü, akılcı tedbir alınmazsa, üç nesil
Sonra devlet yıkılır, Formülünü bulmuştu.
Gerçekten de her 100 yılda
Devletler buhran yaşar,
Sosyolojik bir kanundur bu.
Devlet yıkılıyordu. Akılcı tetbiri aldı.
Turhan Sultan.
Yeniçeri'nin desteğini alan köprülü
Bu kara belayı yok etti Osmanlı ufkundan
2 Ekim 1657'da .
16. Asır Türk çağıdır.
Doğuda Babür- Batıda Osmanlı
100 yıl sonra iki imparatorlukta
Aynı hastalığa yakalandı.
Osmanlıdan Türkiye devleti çıktı.
Babür imparatorluğu yok oldu.
Akılcı tetbirler alamamıştı.
Osmanlıda bu toplumsal olaylar olurken
Batıda,
İngilizler buhar makinesini buldu.
Gemilerde kullandı. Yeni dünyaların keşfine başlandı.
Kopernik, Galile, Newton önemli buluşlar yaptı.
Sponoza akıl çağını başlattı.
Batıdaki kilise karanlığıda aralanıyordu.
Papaz- imparator baskısıda, halkın aydınlanmasıyla tarihe karışıyordu.
Fransız ihtilaline zaman aralanıyordu.
1789 Fransız ihtilali insanlığın, uyanışı -Akıl çağının kurumlaşmasıdır.
Bizde akıl çağının tekamülü
1- II.Mahmut kımıldanması
Çocukça batı yanlışı devrimler
Fes giymenin mecbur tutulması gibi
2- Tanzimat - 1839
3- Islahat Fermanı - 1856
4- I.Meşrutiyet - 1876
5- II.Meşrutiyet - 1908
6- Cumhuriyet - 1923
Devrimleri
Toplumsal hareketleriyle yaşadığımız Aydınlık Anı oluşturabilmiştir.
Aydınlığın kıymetini bilelim.
Aydınlıkta yaşayalım.