Bu yazı dizisinde 19 - 23Şubat 2016 tarihler arasında,
İnceleme gezisi yaptığım,
Umman, Abu Dabi, Dubai izlemlerimi anlatacağım.
***
Ay şubat olmasına rağmen ,
Ilık bir nisan sabahı gibi
Odama dolan hava ile uyandım
Güne…
Balkondan şehre baktım,
Otelin 24.ncü katından doğan güneş;
Devasa gökdelenleri aydınlatıp tüm Dubai’ye yayıyordu ışıklarını.
Devasa gökdelenler insan ruhunu ezmiş gibi göründü bana.
Kaldığımız gökdelenin mevki Finans merkezi,
Gökdelenlerin olduğu yerler zaten finans merkezlerini oluşturuyor.
Diğer tarafta çöle yayılmış
İki katlı ve en fazla dört katlı evler…
İki katlı evler arasından,
Sık sık minareler yükseliyor göğe…
Gökdelenler arasında minareler gökdelenleri ezilmiş gibi
Ezikliklerini Tanrıya duyurmak için ümitsiz bir gayrette idiler.
Burası Finans merkezi,
Tanrı’yı kenarlara atmışlar
Mutlak.
Kaldığım otel odasında Kur’an var mı diye baktım
Seccadede vardı da, yoktu Kur’an.
Belki bir yolcu aşırdı gitti, diye düşündüm.
Ana caddede trafik akıyordu.
Ana cadde Dubai’yi ikiye bölüyor.
Lasvegas gibi bir yolun iki yanına kurulu şehir.
Yüksekten şehre baktığımda geniş park alanlarına
Benzer ağaçlık alanlar görünüyor.
Öbek öbek…
Hanım kahvaltıyı hazırladı.
Baldız hasta yatıyor. Yeğenler uyuyor.
Saat 8.30
Çay demlendi.
Ona eşlik eden Kaşar Peyniri ,
Çeşitli peynirler, Domates, Salatalık, Biber, Zeytin.
Hint okyanusunda Akdeniz Kahvaltısı yapıyoruz.
Karşı kıyı İran-Şiraz
Şiraz’da Hafız ve Sadi’yi ziyaret edip İskender’in yıktığı
Perse Polisi gezmiştim geçen yıl.
İran hükümdarı Nadir Şah Afşar Türklerinden,
Zamanında korku salmıştı burada yaşayan Bedevilere .
Yıllarca Afşar Türklerinin emrinde yaşadı
Bu emirlikler…
Bedeviler medileşmiş mi acab?.
Şehir modern .
Öğrendiğim kadarıyla, Dubai vatandaşları üstün görüyorlarmış
Kendilerini diğer insanlardan.
Şeriatla yönetiliyor suçlar kişiye göre Kadıya göre değişir.
Mesela bir Arap sana çarptı arabasıyla
Sen suçlusun
Çarpan değil.
“Sen burda benim ülkemde olmasan
Benim bedevim sana çarpmazdı”
Mantık bu…
Osmanlı tarihi boyunca, Türk ırkı aşağılanıp,
Irk-ı Necip denmişti bunlara…
Yöneten ve hakim güç; bu vasfı verirse onlara…
Genlerine siniverir bu yalancı vasıf.
Çölde lüks araba sahibi olan ,
Gökdelenlerin sahibi olan bu gururla halkın ipi,
Yabancıların elinde. Ustaca bir yöntem.
Alış veriş merkezinde ABD. ve Batı markaları
Hakim.
Hiçbir Arap markası yok alış veriş merkezlerinde.
Bende Türk markaları aradım
Hep.
Pınar, Et-Süt ürünleriyle
Uludağ’dan fışkırıp şişelenen
Sırma suyu gördüm.
Türk ürünleri alıp otelimize
Döndük dün akşam.
Tramvayda duraklar işaretlenmiş
39.ncu durak adı İbn-i Batutu idi.
İbni Batuda Türk coğrafyasını gezen bir Arap gezgini.
Dubaili Arapları tarihlerine dikkat ediyorlar gibi geldi bana.
Birazdan şehirden çıkacağız.
Bileti uzattığımızdan odamızı gece kullanamıyoruz.
Gece saat 3.30 da İstanbul’a uçacağız
Yeğenler lobiye indiler.
Yeğen Mustafa bizi Hava alanına bıraktıktan sonra,
Otele dönüp yatacak, yarın Muskat’a gidecek.
Bir oda satın almak için indiler lobiye.
Hanım Pirav, Tavuk Çorba yaptı öğleyin yeyip, kalanları
Akşam yemeğini halledeceğiz.
Mustafa’nın odaya taşıyıp.
Kendin pişirip kendin yersen ucuza kapatıyorsun geziyi.
1996 da 1,6 motor Toyota arabamla
Avrupa Turu yapmıştım
Dil bilmez halimle.
Kırk altı gün gezdik.
Bulgaristan, Yugoslavya, Macaristan,
Avusturya , Almanya, Hollanda
Danimarka, ve İtalya…
Brendisiden feribotla çeşmeye inmiştik.
Hiç lokantada yemek yemedik.
Otoban ceplerinde uyku tulumlarında yattık.
Zorlu keyifli bir gezi idi.
İstanbul’dan çıkıp Viyana’da
Kehlenherg tepesinde otağ kuran Merzifonlu Kara Mustafa paşa
Ve Kanuni seferleri , Mohaç ve Ziget var kaleleri,
Belgrat ve Viana beni etkilemişti
O
Zaman.
Atalarımızın atla gittiği zorlu yolu, araba ile
Denemiş başarmıştım.
Tam bu anda odada bulamadığım Kur’anı
İlhami getirdi. “ Buldum Kur’anı enişte” dedi.
20 cm boyunda bir Kur’andı.
THE NOBLE
QUR’AN
Yazıyordu üzerinde İngilizceydi.
“Soylu Asil Kur’an “ demek.
İngilizce çevirenler
Dr. Muhammed Tapl-ud-Din, Al- Hilali Khan
Dr. Muhammed Muhsin alı kişilerdir.
Özetleyerek Kur’anı tercüme etmişlerdi, İngilizce…
Yeğenler oda ayarlamadan geldiler.
“Müjde” dediler.
Aynı odada kalıyoruz.
Dünkü fiat 17.12 Dirhem
Bugünkü fiat 18.00 Dirhem
Pazarlık çetin geçmiş.
Kredi kartı çekerken 2200 Dirhem yazmış.
Fişi kontrol etmiş İlhami
Düzeltmiş fişi.
Açıkgöz olmasan geçiriverecek
Arap…
Yaşamak için dikkatti olmak lazım.
Dünya ve insanları acımasız.
Dünyayı acımasız yapanlar
Dünya insanları…
Saat 11.00 Dubai’yi gezmeye çıkıyoruz otelden.
Arabayla…
Bakalım neler göreceğiz.
Göreceklerimiz şuan meçhul
Birkaç saat sonra belli olacak.
Otelden çıktık. 7380 plaka
No’lu otomobilimize bindik.
Kaptan koltuğunda İlhami hedef Dubai’nin simgesi
Yelken otel- Burç el Arap
En eski dünyanın yüksek binası.
Şimdi yenisi yapıldı. Pabucu dama atılmadı.
Görkemini ve ziyaretçisini koruyor.
Bu binayı gezdikten sonra,
Dünyanın en yüksek binası burç el Kalifa’yı gezeceğiz.
E:11 otobanı temel ana yol.
Ağa oğlu inşaatın levhasını gördüm, motobanda giderken.
En yüksek binaya geldik.
Yedi yıldızlı otele Burç el Arab’a…
Fotoğraf çektirdik kapısı önünde.
500 metre mesafeye yaklaşabildik.
Almadılar daha yakına.
Otel o kadar büyük ki,
Hemen kapısındaymışız hissi verdi bize.
İnternetten bakınca anladık mesafeyi.
Şimdi palmiye evlerine gidiyoruz.
Palmiye adası adını vermişler, Dünyanın mühendislik harikası.
Deniz doldurularak palmiye yaprakları haline getirilmiş
Villalar yapılmış.
Projeden satılarak karâ geçmiş proje.
Adayı gezdik, bir yapraktan girdik.
Hintli bekçiden izin alıp fotoğraf çektirdik.
Yapılan villaların sağı solu deniz.
Deniz doldurulmuş, daire şeklinde dalga kıran yapılmış,
Villalar güvenceye alınmış, inşaatlar devam ediyor.
Şehir rehberi broşürde bir yazı
“Kozmo politan bir şehir olabilir ama,
Dikkatli olun kuralları ağırdır”.
Yazılı.
İki tane palmiye adası var, uçuk proje bu projeler…
Dünya ekonomisi ağırlaşınca
İkinci palmiye adasındaki villaların satışı ağırlaşmış.
Yapay iki ada yaratıp yerleşime açmışlar.
Dünyada örneği yok bu projenin.
Çılgın proje böyle olur işte.
Dubai male; büyük alışveriş merkezi hemen bitişiğinde en yüksek gökdelen var.
Biletleri bu alışveriş merkezine satılıyor.
Binaya inip çıkmak kişi başı 100 $ vazgeçtik o işten .
Alışveriş merkezini gezdik. Çok pahalı ve lüx.
Bir ceket bir ayakkabı dikkatimi çekti.
Ceketin fiatı 2 bin TL
Ayakkabı binyediyüzelli TL idi. Açmadı bizi.
Dönüyoruz otelimize. Açıktı midelerimiz.
Adile hazırladı sofrayı, kendi yaptığı yemeklerle midemiz bayram etti.
Saat oldu 16.00 dinlendik.
Akrabalarla seyahat iyi geldi bana…
Mutluyum şu anda.
Giyindim az uykudan sonra ,
Çıkıyoruz son defa gezmek için
Dışarıya…
Gideceğimiz yer Emir el mall’a
Alışveriş merkezine.
En ucuz burası varmış. Bakacağız dostlara hediyelik için.
Zar zor bulduk. Emir el mall’ı.
Bina boyunca otopark.
Dokuzuncu kata park ettik arabayı.
Asansör den 4’e bastık. Alış veriş merkezine girdik.
Devasa bir yer. Dolaştık. Ülke vatandaşları Dubai’li Araplar
Beyaz elbiseleri sarıkları ve karılarıyla….
Gururla adımlıyorlar pırıl pırıl alışveriş merkezinde.
Çünkü bu topraklar onların hor bakıyorlar Kafirlere.
Şeriat kanunları uygulansa da ülkede takılmazsan şeriata,
Problem yok insanların yaşantısında.
Mini etekli modern giyimli kadınlar sarmıştı
Alışveriş merkezini.
Ara sıra Sudi Arabistan görüntülerine rastlasakta,
Kadınlar ince bakımlı,
Gözleri rimelli ve güzeldiler
Dubaide.
Erkekleri, kadınlarına karşı gururlu ve güçlüydüler.
Rıhtımlarını ABD. Donanmaları bekliyordu
Bu adamların.
Dubai gerçekten çılgın kent.
Arap kenti.
Arap’ın yaptığı kent değil
Arap adına yapılmış intibai veren
Batılı bir kent.
Dünya ticaret merkezi olmuş bir yer.
Tanrıyı ve insanları kandıranların
Yaşadığı cennetimsi kent
Yani yalancı cennet.
Kent ışıl ışıl ve hareketli
Saat şuanda Dubai’de 02.20
Hareket devam ediyor sokaklarda.
Bizim ayrılma zamanımız geldi
Bu kent’ten
Algıladık kenti.
Hava alanına gidiyoruz
Valizler hazır.
Hava alanında bekleyelim diye erken çıkıyoruz otelden.
Zevkli güzel bir gündü bugün.
Mustafa Muskat’ta çalışıyor yeğenim.
Bu imkanı sağladı bize.
Şimdi bizi hava alanına götürüp yolcu edecek
Türkiye’ye.
Onu yalnız bırakıyoruz.
Arap memleketlerinde…
Kanuni Hind seferini Muskat’tan başlatmıştı
Türk’ün haşmetli zamanlarında …
Afşar Türkü Nadir Şah,
İran adına hakim olmuştu.
Dubai ve Abu Dabi’ye bir yıl önce…
Hey gidi Türk’ün güzel haşmetli günleri diye iç geçirerek
Gidiyoruz Dubai Hava limanına.
Dubai hava alanının 1. Nolu kapısından girdik.
Uluslararası bir terminal modern.
Kontrolleri yaptırıp girdik içeri.
Firişop’da çok büyük ve zengin
Bir Arap ülkesi hava alanına benzemiyor.
Cidde-Medine-Tarhan
Şiraz-Meşhet-Kırgısiztan
Özbekistan hava alanlarını gördüğümden
Mukayese edebiliyorum.
İstanbul- Yeşilköy hava alanından,
Frankfurt- Atlanta hava alanından farkı yok bu hava alanının.
Şeriatın derin baskısını, devlet adına çalışanlar hissediyor
Gibi algıladım Havaalanı çalışanlarından
İstanbul’a uçmak için 23 nolu kapıda bekliyoruz.
Uçağımız 5.20 de hareket edecek
Güzel ülkemize.
Karamsar olmayayım diye
Beş gündür Türkiye ile temas kurmuyorum.
Temennim özlenen huzurdadır
Benim güzel ülkem diye düşünerek,
Dubai faslını kapatıyorum.
Gezdiğim Müslüman ülke insanında,
Eksik olan,
Aklın ürünü olan hukuk ve adalet duygusunun yokluğu.
Dini adalet Kadıya göre
Kur’an kuralına göre…
Şahsi çıkara göre
Atatürk’ün bizlere emaneti olan ,
Cumhuriyetin kıymetini bilmeliyiz diye düşündürür beni
İran, Sudi Arabistan
Arap emirlikleri gezisinde de,
Aynı duygular beynimde şimşeklendi.
Ne mutlu bize ki;
Aklın ürünü olan hukuk kurallarıyla yönetiliyoruz.
Bu hukuk örgüsünü bozmayalım!
Türk’ün geleceği güzel olacak,
Diye
Düşündüm.